Dünya

Karman: Kaşıkçı olayı Suudi devlet terörüdür

Yemenli Nobel Barış Ödülü sahibi Tevekkül Karman, Suudi muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasından sonra başlatılan dayanışma kampanyasını destekleyenlerden. Karman, Suudi hükümetine ağır suçlamalar yöneltiyor.

12 Ekim 2018 13:59

DW: Sayın Karman, Cemal Kaşıkçı için yürütülen küresel dayanışma kampanyasının yüzü haline geldiniz. Türk yetkililer, muhalif gazeteci Kaşıkçı'nın kaybolması ile ilgili olarak yürüttükleri soruşturmayla ilgili olarak bilgi vereceklerini açıklamışlardı. Ancak olayın aydınlığa kavuşturulması zaman alacak gibi görünüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tevekkül Karman: Türkiye tüm detayları açıklığa kavuşturmalı, bu Türkiye'nin sorumluluğu ve yükümlülüğü. Toprakları üzerinde iğrenç bir suç işlendi. Eylemimizle Türkiye'den olayın aydınlığa kavuşturulabilmesi gerekli tüm çabayı göstermesini ve dünya kamuoyunu gelişmelerle ilgili bilgilendirmesini talep ettik. Türk yetkililer bugüne kadar birçok detayı sızdırdı ama bu bilgileri resmi olarak açıklamak zorundalar.

Sizin elinizdeki bilgiler neler?

Elimizdeki son veriler, Cemal Kaşıkçı'nın çok büyük bir ihtimalle konsolosluk binasında, aynı gün içinde Türkiye'ye giriş ve çıkış yapan 15 kişilik bir Suudi güvenlik ekibi tarafından öldürüldüğü yönünde. Basında çıkan haberlere göre, Türk güvenlik kaynakları Cemal Kaşıkçı'nın konsolosluk binasında işkence gördüğü ve öldürüldüğü, ardından da cesedinin camları karartılmış bir taşıt ile binadan çıkarıldığı görüşünde. Suudi Başkonsolosluğu şu ana kadar Kaşıkçı'nın binadan canlı olarak ayrıldığına dair herhangi bir kanıt sunabilmiş değil.

Biz o yüzden öncelikle Kaşıkçı'nın ruhsal ve fiziksel sağlığı ne durumda, işkence gördü mü, öldürüldü mü, Türk güvenlik birimlerinin belirttiği gibi gerçekten parçalara mı bölündü, bu sorulara cevap almak istiyoruz. Dünya kamuoyu önünde tüm bu soruların cevaplandırılması gerek.

Medyanın ve aktivistlerin yürüttüğü dayanışma kampanyası, olayla ilgili taraflara baskı yapabilmek için yeterli mi?

Bu küresel bir kampanya, sadece Türkiye ile sınırlı değil. Cemal Kaşıkçı'nın kaybolmasına dair bir bilgilendirme kampanyası. Bu kayıp olayı tüm sivil toplumlara, gazetecilere ve aktivistlere yönelik bir saldırı. Bu nedenle kimsenin bu olaya sessiz kalmaması gerek. Görünüşe göre, Suudi Arabistan'ın sorumlu olduğu bir devlet terörü vakası ile karşı karşıyayız. Olay, Suudi Arabistan'ın hem kendi ülkesi sınırları içinde hem de dışında kendi vatandaşlarına yönelik devlet terörü uygulamalarına da uyuyor.

Nobel Barış Ödülü sahibi olarak, Kaşıkçı ile dayanışma kampanyasının en tanınmış simalarından birisiniz. Kampanya'nın hedefleri neler?

Öncelikle, Kaşıkçı hâlâ yaşıyorsa, serbest bırakılmasını amaçlıyoruz. Halen umudumuz bu. Ayrıca bu suçun sorumlularının hesap vermesini istiyoruz. Burada ilk sırada Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yer alıyor. Kendisini, olayla ilgili emri vermekle suçluyoruz.

Prensin Bloomberg kanalına verdiği röportaj da bu şüphelerimizi güçlendiriyor, zira orada konuyla ilgili çok ayrıntılı bilgi sahibi olduğu gözler önüne serildi. Bu nedenle, gerçeğin ortaya çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulabilmesi için uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.

Suçlamalarınız, Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin verdiği bir söyleşiye dayanıyor. Elinizde kendisine şahsen bu suçlamayı yöneltebilmek için başka ipuçları da var mı?

Eğer tüm olay, Türk güvenlik makamlarının belirttiği gibi, Suudi Arabistan devletini temsil eden Suudi Başkonsolosluğu'nda olup bittiyse, bunun Muhammed bin Selman'ın doğrudan talimatı olmadan yapılması mümkün değil. Ayrıca Muhammed bin Selman rejiminin, karşıtlarına yönelik uyguladığı baskıcı politikalar sonucu yüzlerce aktivist ve gazetecinin, kendilerini savunma veya bir avukat ile konuşma hakkını kullanamadan tutuklandığı, kaçırıldığı da bilinen bir gerçek.

Konuyla ilgili olarak diğer Nobel Ödülü sahipleri ile de temas içinde misiniz?

Evet, yakında bir grup Nobel Ödülü sahibi tarafından ortak bir açıklama yapılacak ve Cemal Kaşıkçı olayında yaşananlar kınanacak. Ayrıca Suudi Arabistan hapishanelerinde tutuklu bulunan tüm muhalifler hakkında da bir açıklama yapılacak. Suudi rejiminin Yemen'deki savaşı ve Muhammed bin Selman'ın izlediği kibir ve saldırganlık politikalarına karşı da görüşlerimizi dile getireceğiz.

Kaşıkçı ile en son ne zaman doğrudan görüştünüz? Suudi Arabistan'daki gelişmeleri nasıl değerlendiriyordu?

Yaklaşık iki ay önce görüşmüştük. Elektronik posta ile de iletişim halindeydik. Suudi Arabistan'daki tutuklama dalgası nedeniyle son derece üzgündü. Fakat Veliaht Prens'e karşı bir ihtilal olacağına inanmıyordu. Bunu istemiyordu da. Bunun yerine ölçülü reformlardan yanaydı.

Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri'ndeki bazı basın ve yayın kuruluşlarında, Kaşıkçı ile dayanışma kampanyasının arkasında Katar'ın olduğu iddia ediliyor. Size de, kampanyayı belli bir siyasi gündem izleme amacıyla yürüttüğünüz suçlaması getiriliyor. Bu suçlamalara nasıl bir cevap veriyorsunuz?

Bu, küçük kurumlardan "Washington Post” gibi büyük isimlere kadar çok sayıda medya kuruluşunun yürüttüğü küresel bir kampanya. Cemal, "Washington Post” yazarıydı. Türkiye'deki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda kendisine tuzak kuruldu, orada saklandı ve muhtemelen öldürüldü. Olayın sorumluları, Kaşıkçı'yı böylelikle susturabileceklerini düşündüler. Fakat sesi, aksine daha da güçlü ve tanınmış oldu. Cemal Kaşıkçı'yı ifade özgürlüğü konusunda kendileri küresel bir ikon haline getirdiler.

Yemenli gazeteci ve aktivist Tevekkül Karman, aynı zamanda Müslüman Kardeşler'in Yemen kolu olan muhalefetteki İslah Partisi'nin üyesi. Yemen'deki protesto hareketinin en tanınmış isimlerinden olan Karman, kadın hakları konusunda gösterdiği çabalar nedeniyle 2011 yılında Nobel Barış Ödülü'ne layık görüldü. Karman 2012 yılından bu yana Türk vatandaşlığına da sahip.

Moncef Slimi

© Deutsche Welle Türkçe