AKP çevresinde görüşleri dikkatle dinlenen ilahiyat profesörü ve Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman, "Gezi Parkı eylemcilerinin 'öfke kardeşliği’ etrafında birleştiğini" söyledi. Eylemcilerin "Önce ortak düşmanı yok edelim, sonra kavgayı aramıza taşırız" prensibiyle hareket ettiğini savunan Karaman, gençlerin neden korktuğunu sorarak "İçki düzenlemesi mi, kamuya açık alanlarda öpüşmenin kısıtlanması mı, okullara seçmeli İslami derslerin konması mı… Sebep her ne ise o, açıkça ortaya konmalı, tartışılmalı, kendilerine bu yapılanların ülkeyi şeriat düzenine götürmesinin imkansız gibi olduğu ikna edici bir üslup ve mantıkla anlatılmalıdır" dedi.
Hayrettin Karaman’ın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan (20 Haziran 2013) yazısı şöyle
Öfke kardeşliği
Bu başlığı değerli dost, bilge insan Erol Göka'dan aldım.
Bir yanda 'samimi' çevreciler ve özgürlükçüler, bir yanda siyasi, ideolojik, dini ve mezhebi muhalefet, bir yanda maddi menfaat, bir yanda karakterleri gereği veya kiralanmış olan tahripçiler, kan dökücüler, polis dövücüler; diğer yanda Türkiye'nin önce bölgede, sonra dünyada önemli bir oyuncu olmasını istemeyen veya bu ülkenin gittikçe dindarlaşmasından korkan dış aktörler… 'Son olaylarda dahil olan bu kadar farklı grubu bir amaçta birleştiren bağ ne olabilirdi' diye düşündüğümde' makul cevap 'öfke kardeşliği' oluyordu.
Herkes AK Parti iktidarına ve bu iktidara omuz veren halk kesimine öfkeli, ama öfkenin sebepleri farklı. Anlaşılan bu 'kozmopolit birlik', 'önce ortak düşmanı yok edelim, sonra kavgayı aramıza taşırız' diyorlar.
Olaya iyi niyetle yaklaşan ve çözüm arayan düşünürler ve yazarların bir kısmı kabahati iktidarda görerek öğütlerini ona yöneltiyorlar; bana göre bu tek taraflı bir bakış, görüş ve çözüme götürmez bir yöntemdir. Bir kısmı ise meseleye daha bütüncül, daha geniş perspektiften bakıyorlar ve tavsiyelerini, öğütlerini bütün taraflara yöneltiyorlar.
Tavsiyeler, öğütler, yol göstermeler ister tek yanlı ister çok yanlı olsun 'öfke kardeşlerini' makul çizgiye getirmeye yetmeyecektir; çünkü onlar yalnızca öfkede ve muhalefette kardeştirler, ama 'niçin öfke, neye muhalefet' dendiği zaman ortaya birçok taraf, talep, amaç çıkmaktadır.
Bu durumda iyi niyetli yol gösterenlerin, mesela hükümete yönelik tavsiyelerinde 'her şeye, muhaliflerin bütün tahriklerine, kaba ve kavga dili kullanmalarına rağmen siz iktidarın ve gücün ağırbaşlılığını, özgüvenini temsil edin' demeleri yararlı olabilir. Muhaliflere ise söylenecek 'tek söz' yoktur; muhalif çeşidi kadar söze ve davranışa ihtiyaç vardır.
Tesir etsin etmesin herkese söylenecek bir söz varsa o da, 'hak talebinin hukuk dışına çıkarak ve şiddete başvurarak yapılmaması'dır; bu tavsiyede bütün tarafların birleşmesi şarttır. Şiddet konusunda güvenlik güçlerine söylenecek söz ise 'gereğinden ne bir fazla ne bir eksik olsun' demekten ibarettir. Hukuk dışına çıkan, şiddet kullanan, devletin polisine taş, molotof, hatta kurşun atan, başkalarının hak ve özgürlüklerini çiğneyen, milli servete zarar veren marjinallere, militanlara karşı –başka çare kalmadığında- devletin güç kullanması görevidir; bu görevi ölçülü yapanlara 'yapmayın, etmeyin' demek makul ve meşru değildir.
Yirmi yaş civarında olup AK Parti iktidarından başkasını yaşamamış olan; muhatap alınmak, özgürlüklerini garanti altına almak isteyen online gençlik ile elbette diyalog kurulmalıdır; ama çoğulcu demokrasilerde dahi her grubun bütün istediklerini elde etmesinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Önemli olan kazanılmış hakların kaybedilmemesi ise iktidar, böyle bir endişeye mahal bulunmadığı konusunda iyi niyetlileri ikna için daha fazla gayret sarf etmelidir. Samimi olarak endişe ve korku içinde olanlar da –bunu istismar ederek çeşitli rantların ve amaçların peşinde olanlardan ayrılarak- korkularının dayanaklarını açıkça ortaya koymalı, 'kesilen ağaçların' gölgesine sığınmamalıdırlar.
Niçin korkuyorlar? İçki düzenlemesi mi, kamuya açık alanlarda öpüşmenin kısıtlanması mı, okullara seçmeli İslami derslerin konması mı… sebep her ne ise o, açıkça ortaya konmalı, tartışılmalı, kendilerine bu yapılanların ülkeyi şeriat düzenine götürmesinin imkansız gibi olduğu ikna edici bir üslup ve mantıkla anlatılmalıdır.
Ülkede siyaset ve demokrasi alanının genişletilmesi için çaba göstermek başkadır, sebebi ne olursa olsun hukuk dışına çıkmak, şiddete başvurmak, insanları rahatsız ve huzursuz etmek, halkı birbirine düşürecek eylemlerde bulunmak başkadır. İyi niyetlilerin bu ikincisinin karşısında yer alması kaçınılmazdır.