Fundanur Öztürk
15 Temmuz darbesi girişimin ardından kapatılan üniversitelerin öğrenci ve öğretim görevlilerinin akıbetlerinin ne olacağına henüz netleşmedi.
Kanun Hükmünde Kararname'yle kapatılan 15 üniversitenin tamamı vakıf üniversitesi ve bunların hükümetin ve Genelkurmay'ın darbeden girişiminden sorumlu tuttuğu Gülen cemaatiyle bağlantılı oldukları iddia ediliyor.
BBC Türkçe'nin görüştüğü öğrenciler ve akademisyenler ise, mağduriyet kaygısı taşıyor. Bir diğer kaygıları da, eğitim gördükleri okullar nedeniyle 'Gülen cemaati mensubu' olarak 'damgalanma' riski.
İngilizce eğitim veren vakıf üniversitelerinde okuyan bazı öğrenciler, bu eğitimden devlet üniversitelerinde mahrum kalacaklarından endişeli.
Yerleşecekleri okullara kendilerinin mi, üniversitelerin mi yoksa YÖK'ün mü karar vereceği de belirsiz.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan YÖK yetkilileri, "Kapatılan yükseköğretim kurumlarındaki öğrencilerin nereye ve nasıl yerleştirileceklerine ilişkin çalışma yapmak üzere Yükseköğretim Kurulu Başkanlığında oluşturulan bir komisyon 25 Temmuz 2016 tarihinde çalışmalarına başlamış olup, Komisyon çalışmasını bitirdiğinde alınan kararlar kamuoyu ile paylaşılacaktır" diyor.
Peki öğrenciler ve akademisyenler ne düşünüyor?
Sorularımızı yanıtlayan Konya Mevlana Üniversitesi öğrencisi Enes Köksal ve İstanbul Fatih Üniversitesi öğrencisi Ali Osman Cengiz, okullarının kapatıldığı haberini beraberken aldıklarını söylüyorlar.
Uluslararası Ticaret öğrencisi Cengiz'e göre ilk sorun, eğitim gördükleri dal ya da bölümlerin muadili bazı bölümlerin geçiş yapmaları muhtemel görülen devlet üniversitelerinde olmaması.
"Hangi bölümde devam edeceğimi bilmiyorum şu an. Ve devlet üniversitesine geçtiğimizde de devlet üniversitesinde ücret ödemeye devam edecek olmamız ayrıca saçma geliyor" diyor.
Köksal ise Mevlana Üniversitesi'ndeki derslerde okul ortamında cemaatçi yapıyı hiç hissetmediğini, kapatılma kararını ise 'mantıksız' ve 'hukuksuz' bulduğunu belirterek, "Öğrencilere bazı görüşlerin empoze edilmesi gibi bir durumla da karşılaşmadım. İnsanlar sadece işinin gereğini yapıyorlardı" diyor.
Köksal, seneye bir yıl boyunca Polonya'da okuma hakkı kazandığını ama bunun gerçekleşemeyeceğini söyledikten sonra, "Hiç kimse kesinlikle mağdur olmayacak diyorlar. İnsanlar daha fazla ne kadar mağdur olabilir şu an?" diye soruyor.
Gaziantep Zirve Üniversitesi'nde İngilizce öğretmenliği eğitimi gören ve ismini vermek istemeyen bir öğrenci ise devlet üniversitesine puanının yetmediğini söylüyor ve şu görüşleri dile getiriyor:
"Ortada bizim bilmediğimiz zararlı bir örgüt söz konusuysa kapatılma kararı doğru, ama bu karar alınırken öğrencilerin psikolojisini de düşünmelerini dilerdim" diyor.
Kayseri Melikşah Üniversitesi'nde Siyaset Bilimi ve Uluslarası İlişkiler okuyan Türkay Sarı, okulun kapatılması kararını "Ülkemiz genelinde FETÖ terör örgütüne bağlılığı ile bilinen Melikşah Üniversitesi kapatıldı. Bu bağlantı bile kapatılması için büyük bir neden" diyerek yerinde bulduğunu söylüyor.
"Akademisyenler abilere şikayet edildi"
Sarı, "Derslerde hükümet yanlısı olan akademisyenlerin Fetöcü öğrenciler tarafından abilere şikayet edildiğine ve ilerleyen yıllarda bir hocamızın idarenin tutumundan dolayı kontratının yenilemediğine şahidim" diyor.
Sarı ayrıca, devlet, hükümet ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendilerini mağdur etmeyeceğine inanddığını belirtiyor.
Mehmet Salih Tatlı ise, Ankara'da kapatılan iki vakıf üniversitesinden biri olan İpek Üniversitesi'nde yüksek lisans yapıyor. Kendini 'sosyalist' ve 'ateist' olarak tanımladığını söyleyen Tatlı, "Kurum dışarıdan şeytanlaştırıldığı gibi bir kurum değildi. Bunu bir sosyalist olarak söylüyorum" diyor.
Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi'nde lisans eğitimi aldığı yıllarda sık sık cemaatçi öğrencilerle karşı karşıya geldiklerini, ama İpek Üniversitesi'ne geçtikten sonra cemaatin akademik kadrosuna karşı fikirlerinin değiştiğini söylüyor.
"Lisans hayatım boyunca cemaatçi öğrencilerle sık sık güç mücadeleleri içinde bulundum. Bizi, cemaatçi polisler ve savcılar emrimizde diyerek tehdit etmişlikleri de vardır. Cemaatin gazetelerinde tetikçilik yapanların aksine, akademisyenlerin cemaat konusunda militan olmadıklarını fark ettim. Hatta bir süre sonra bu üniversitede asistan olmak bile istedim. Bu akademik camiadaki insanların çoğu esasında Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu kişiler."
"Söz konusu cemaatle üç tane davam var"
İzmir Üniversitesi'nde Yabancı Diller Yüksekokulu'nda yarı zamanlı olarak çalışan akademisyen Aydoğan Davulcu, İzmir Üniversitesi'nin cemaatle ilişkisi olduğuna dair bir algının olmadığını, eğer bunu hissetmiş olsa asıl olarak kendisinin o üniversitede çalışmayacağını söylüyor.
Davulcu, "Söz konusu cemaatle üç tane davam sürüyor. Benim gördüğüm ve tespit ettiğim kadarıyla beraber çalıştığım hiçbir çalışma arkadaşımın da adı geçen cemaat ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum" diyor.
Kapatılan üniversitelerden İstanbul Süleyman Şah Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi'nden Doç. Dr. Maya Arakon ise, haberi aldığında ilk aklına gelen şeyin öğrencilerine ne olacağı sorusu olduğunu ve "tamamen bir travma" yaşadıklarını söylüyor.
Arakon son zamanlarda sıkça gündeme gelen siyasi iltica meselesine değinerek, "Türkiye'de son altı ayda çok ciddi bir beyin göçü yaşandı ve daha da artacak. Şimdi o insanlara işsiz kalan binlerce akademisyen daha eklendi. İdari kadrodan bahsetmiyorum bile" diyor.
Arakon, Süleyman Şah Üniversitesi'nde çalışırken herhangi bir ideolojik baskıya maruz kalmadıklarını ve insanların birbirlerinin ideolojilerine saygı duyduğunu söylüyor.
Önyargı mağduru olma kaygısı
İzmir Üniversitesi öğrencilerinden Serdar Şimşek ve Melike Arslan, İzmir'de yerleştirilecekleri okullardaki öğrencilerin kendilerine karşı önyargılı olacaklarından endişe ediyor.
Elektronik Haberleşme Mühendisliği öğrencisi Serdar Şimşek, bir yandan yıl kaybetme riskine rağmen, herhangi bir okula yerleştirileceğine inandığını belirtirken, diğer yandan, "Gittiğimiz okullarda birçok kişi başlarda bize cemaatçi öğrenciler gözüyle bakabilir. Bu konuda ciddi anlamda sorun yaşayacağımızı düşünüyorum" diyor.
"Devlet üniversitesindeki öğrenciler de bizim gelmemizi istemiyorlar. Facebook ve Twitter'da böyle yorumlar yapan paylaşımlara denk geldik" diyor.
Arslan, okuldaki öğrencilerin yanı sıra akademisyenlerinin de cemaatle hiçbir bağlantısı olmadığına inanıyor. En çok onlardan ayrılmanın kendilerini sarstığını tekrarlıyor.
"Gayet modern, ulusalcı, laik ve Atatürkçü hocalarımız var. Hiç biri terör örgütü üyesi değil. Tezim içim benden daha çok heyecanlanan hocam var mesela. Tezim yarım kaldı, hocam işsiz."
Arslan, eğitim hakkının ihlal edildiği görüşünde, ''Seçmediğim, istemediğim bir okula zorla gönderileceğim" diyor.