T24 Haber Merkezi
LGBTİ+ örgütleri, “Büyük Hayat Buluşması” başlığıyla düzenledikleri programla LGBTİ+ haklarını Kaos GL YouTube kanalında canlı yayında tartıştı. 17 Eylül saat 15.00'te başlayan canlı yayına siyasetçiler, akademisyenler, gazeteciler ve ruh sağlığı uzmanları katıldı.
Gazeteci Yıldız Tar’ın sunduğu canlı yayına, LGBTİ+ dernekleri ve aktivistlerin yanı sıra çocukları LGBTİ+ olan anne ve babalar da katkıda bulundu.
Karaca: Kim olursa olsun 'sapık' ilan edip varoluşların suçlaştırılmasını istiyorlar
Büyük Hayat Buluşması'nda ilk sözü alan EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, "Aileye yönelik her türlü söylemin LGBTİ’ler araçsallaştırılarak kullanıldığı planlara hazırlıklı olmamız gerekiyor. 'Bekleyelim, söylesinler o zaman bakarız' diye bir muhalefet yapılamaz. Birbirimizin sözünü ve varoluşunu küçültecek her türlü saldırıya karşı bir arada olduğumuz bir hattı kurabilmeliyiz" dedi.
"En yumuşak karın olarak seçilmiş olanlar LGBTİ’ler hedefe konulsa da LGBTİ’lerin bugün topyekûn olarak bütün ezilen kesimlerin ilk uç noktası olduğunu bilerek hareket etmek zorundayız" diyen Karaca, "Kendilerinden farklı olanı, kim olursa olsun 'sapık' ilan edip varoluşların suçlaştırılmasını istiyorlar" ifadelerini kullandı.
Kaya: LGBTİ+ olmak hastalık değildir
Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Dr. Nezaket Kaya ise, "LGBTİ+ olmak hastalık değildir. Ortada bir sorun, psikiyatrik bir hastalık olmadığı için ortada tedavi edilecek bir durum da yoktur" dedi.
Tunç Soyer: Her bir vatandaşın özgürlüğü hepimizin özgürlüğü anlamına geliyor
Buluşmaya katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in konuşmasından öne çıkanlar ise şöyle:
"Öncelikle şunu söylemek isterim. Gerçekten bu nefret söylemi, bu korku iklimi LGBT'li vatandaşlarımız için hakikaten kabul edilebilir değil. Bu toplum ne kadar ayrışırsa o kadar kaybediyor ve o kadar eksiliyor, yoksullaşıyor. Yani bu nefret söylemlerinin ve bu öfkenin hiç kimseye, hiçbir faydası olmadığı gibi eğer bir vatandaşın bir insanın cinsel tercihlerini cinsel yönelimlerini değiştirmek için mücadele ediliyorsa, peki hırsızlıkla, cinayetle, usulsüzlüklerle, yolsuzluklara mücadele için ne yapıyoruz?
Yani insanların cinsel tercihlerini, yönelimlerini bir kenara bırakıp öncelikle bu ekonomik krizle, sıkıntıyla danışma içinde nasıl hep birlikte hareket edebiliriz ve nasıl düzlüğe çıkabiliriz bunun muhasebesi yapılması gerekiyor.
O nedenle bu nefret söylemlerinin hem hiç kimseye faydası olmadığı, hem LGBT vatandaşları için çok korku iklimi yarattığını ve çok büyük mağduriyet yarattığını düşünüyorum. O nedenle bundan vazgeçilmesi gerektiğine inanıyorum. Her bir vatandaşın yaşam hakkı her bir vatandaşın özgürlüğü aslında hepimizin yaşam hakkı, özgürlüğü anlamına geliyor. O nedenle bunun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Yerel yönetimler ne yapmalıdır meselesinde hiçbir ayrım gözetmeksizin her vatandaşa eşit hizmet götürmek için gayret etmelidir. Aslında bu kadar basit. Yani ayrım gözetmeksizin her vatandaşın o şehirde, o ilde, o büyükşehirde her neyse diğerleriyle eşit şekilde hizmetten yararlanabiliyor olması lazım. Hiçbir vatandaşın ayrıştırılmaması lazım yerel yönetimlerin aslı görevi bu kucaklayıcı hizmeti üretmektir. Hiçbir kimseyi ayrıştırmadan ne cinsel tercih nedeniyle, ne cinsel yönelimi nedeniyle ayrıştırmadan hizmet götürmektir.
CHP'de Cumhuriyetin ikici yüzyılına girerken, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıracağını ifade ediyor. Hem genel başkanın ağzından hem her türlü politika söylemlerinde bunu özellikle vurguluyor. Bundan önceki Kurultay'da temel başlık buydu.
Şimdi ikinci yüzyıla giriyoruz artık çok az kaldı. 29 Ekim'de bir yüzyılı geride bırakmış olacak Türkiye Cumhuriyeti. İşte o ikinci yüzyıla girerken demokrasi ile taçlandırmak en büyük hedefimiz olmalı. Demokrasi 5 yılda bir sandığa gitmekle ibaret bir rejim değil. Demokrasi gerçekten şeffaflık demek, hesap verebilirlik vermek demek, katılımcı demek, özgürlük demek, temel hak ve özgürlükleri demek yani demokrasi aslında bütün bunların iç içe girdiği bir erdemler sistemi. Demokrasiden uzaklaştıkça nefret söylemleri büyüyor, toplumda düşmanlar yaratılıyor. Buna izin vermemeliyiz."
Çidamlı: Trans kadınlar, kadındır
Kadın Savunma Ağı’ndan Çiğdem Çidamlı şunları söyledi:
"Trans kadınlar kadındır, kadın mücadelesinin parçasıdır. Trans kadınların, kadın olduğuna dair herhangi bir kuşkumuz yok.
Kadın hareketi nasıl 6284’ü kazanıp kaybetmemek için direndiyse, Anayasa tartışmalarında da yaşamın bir tahakküm konusu haline getirilmesine karşı topyekün mücadele etmemiz gerekiyor."
Ataselim: Uluslararası sözleşmeleri ve Anayasayı yok sayarak ittifak halindeler
İstanbul Sözleşmesi tartışmalarının sadece geri çekilmekle ilgili bir mesele olmadığını belirten Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Sekreteri Fidan Ataselim şöyle devam etti:
"İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtıklarında o sadece geri çekilmekle ilgili bir mesele değildi. 2015’e kadar uzanan, fırsat buldukları zaman hamle yaptıkları bir süreçle karşılaştık baktığımızda.
Eşitsizliğin diğer tarafında olanlar tüm kamu kaynaklarını kullanarak, uluslararası sözleşmeleri ve Anayasayı yok sayarak ittifak halindeler. Karşımızda bu düzeyde organize olmuş ve süreklilik sağlanan bir durum var, onun katbekat fazlasını omuz omuza biz ortaya koymaya çalışıyoruz."
Kerem Fırtına: LGBTİ+’ların sorunu değil, insan hakları ihlali
Son seçimde Yeşil Sol Parti'den milletvekili adayı olan oyuncu Kerem Fırtına ise, “Bu sorun LGBTİ+’ların sorunu değil, insan hakları ihlali. Eşit yurttaşlık talebi, insan hakları ihlallerine karşı bir arada olmak hepimizin görevi. Mevzu eşit yurttaşlık, insan hakları. Bu konuda özneleri ve yaratılan düşmanları ayırt etmeksizin davranırsak, eşit şartlarda herkese yaşam imkanı sağlama konusunda yol alabileceğimizi düşünüyorum” dedi.
Tahincioğlu: Aileyi korumak istiyorsanız, herhangi bir adliyede o kutsallaştırılan aileleri görebilirsiniz
T24 Ankara Temsilcisi Gökçer Tahincioğlu ise şöyle konuştu:
"LGBTİ'lerin yaşadıkları medyada yer bulmuyor. Türkiye'de bir öteki var, bir de ötekinin ötekisi var. Hiç görülmeyen, yasaklanan, örtülü olarak anlaşma yapılmış gibi herkesin özenle kaçtığı bir kesim var. LGBTİ'ler de onların başında geliyor. Türkiye'nin biraz nefes aldığı dönemlerde olan bitenlere, tamamen nefessiz bırakıldığı dönemlere birlikte bakmak gerekiyor. Dünyada otoriteryen siyaseti yapan partiler, liderler, sistemli olarak LGBTİ+ karşıtı söylemi tedavüle soktular. Türkiye'de aniden ailenin kutsallığı hatırlanıp da 'Elden gidiyor' diye hatırlanan bir şey değil. Buna paralel, ölçülü biçimde milliyetçi muhafazakar bir zeminde Türkiye'yi yönetme arzusunu sürdürürken bir de düşman gerekiyordu. Şunu da ekleyelim: Medyayı bütün bu süreçten azade görmek mümkün değil. Daha önce bu hak ihlallerini görmemeyi tercih eden medya için artık kriminalize edilen alan haline geldi. Aileyi korumak istiyorsanız, Türkiye'de adliyelere bakabilirsiniz. Herhangi bir adliyeye girin, ağır ceza mahkemelerinin duruşma listesine bakın, o duruşmaları izlediğinizde kutsallaştırılan çekirdek aileyi nelerin bozduğunu görürsünüz. Ensest, istismar, dayak şiddet, kadını yok sayma... Bütün o değerler sistemini görürsünüz. Asıl bunun için yürünmesi gerekir ve yürüyecek olan kesim de bunlar değildir."
LİSTAG’dan Savaş: Çocuklarınızın yanında olun ve onları destekleyin
LİSTAG’dan Tülay Savaş da, “'Çocuğunuzu dışlamayın, evden atmayı'”demek durumunda kaldığımız zamanlar bile oluyor. Çocukları LGBTİ+ olan ailelere sesleniyorum: Çocuklarınızın yanında olun ve onları destekleyin" dedi.
Gülkan Noir: Bu korkular hakiki korkular değil
Şair, yazar, queer ebeveyn Gülkan Noir de şunları söyledi:
"Kapitalizm de faşizm de korku filmini tekrar tekrar çalıştırıyor. İnsan denen türün en derin korkularına saplanan berbat bir 'Tek başına doğdun, tek başına bir çocuksun, kimse seni sevmeyecek ve yapayalnız öleceksin' manipülasyonu yayıyorlar. Asıl mesele şu: Bu korkular hakiki korkular değil."
Hakan Öztürk: Kurtuluşun ipuçlarını LGBTİQ+’ların mücadelesinden görüyoruz
Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, “Emekçi Hareket Partisi, LGBTİQ+’lar kendilerini hangi çizgide ortaya koyuyorlarsa kendisi de o şekilde bakıyor ve kendini onun önüne koymuyor. İnsanların hayatları kuşatılmışlık altında, bundan kurtuluşun ipuçlarını LGBTİQ+’ların mücadelesinden görüyoruz” dedi.
TİP sözcüsü Kadıgil: LGBTİ+’ların yanında, ardında, birlikte yürümekten gurur duyuyoruz
Türkiye İşçi Partisi (TİP) sözcüsü Sera Kadıgil, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’deki LGBTİ+’ların kendilerini bu kadar mutsuz hissettiği bir dönem daha olmamıştı. 2023 yılı itibariyle böyle bir saçmalığa maruz kalan LGBTİ+’ların yanında, ardında, birlikte yürümekten gurur duyuyoruz.
Bu Anayasa kapsamında AKP’yle öyle ya da böyle masaya oturan herkes başta kadınlar ve LGBTİ+’lar olmak üzere bu halka ihanetin en büyüğünü eder. Kamuoyu yaratmak için TİP olarak elimizden geleni ardımıza koymayacağız.”
Çamdereli: Müslüman LGBTİ+’lar vardır
Havle Kadın Derneği’nden Rümeysa Çamdereli şöyle konuştu:
“Müslüman LGBTİ+’lar vardır ve LGBTİ+ hakları insan haklarıdır diyen Müslüman bir grubuz. Kendi inandığımız şey görünür olabilsin istiyoruz, korkmamak istiyoruz, risk altında olmamak istiyoruz. LGBTİ+’ların da bu mücadeleyi yürütüyor zaten.
Bu dönemde anlamamız gereken en önemli şey, böyle bir karşıtlık bize dayatılırken buna düşmemektir. Aile kavram olarak değerlidir üzerine tartışsak da, biz de ailenin karşısında değil hayatın yanındayız. Nefretin öznesi olmamayı başarırsak her şey daha iyi olacak.”
Yıldız Tar: Üzülmeyin lubunyalar, hepimizin bayramı gelecek
Programın moderatörü gazeteci Yıldız Tar ise kapanışta şunları söyledi:
"23 Nisan'da kendi çocukluğuma mektup yazmıştım. 'Üzülme bir tanem senin de bayramın gelecek' diye. O çocuğa bu yayın vasıtasıyla tekrar sesleniyorum. Üzülme bir tanem, senin de bir gün bayramın gelecek. Üzülmeyin lubunyalar hepimizin bayramı gelecek ve o gün hep birlikte sokaklarda yürüyeceğiz. Huysuz Virjin her programın sonunda peruğunu çıkartırdı, benim peruğum yok, onun için ceketimi çıkarıp beyaz tişörtümle sizlere elveda diyorum. Başka bir yayında görüşene kadar unutmayın: Her şeyden önce hayat var ve biz hayatın ta kendisiyiz."
Programın katılımcıları
Büyük Hayat Buluşması’na katılan isimlerden bazıları ise şöyle: EMEP Antep Milletvekili Sevda Karaca, Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, EŞİK Platformu’ndan Yazar Berrin Sönmez, Artı Gerçek’ten Gazeteci İrfan Aktan, Halk TV Ana Haber Spikeri, Gazeteci İrfan Değirmenci, Havle Kadın Derneği’nden Rümeysa Çamdereli, Kadın Savunması’ndan Çiğdem Çıdamlı, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği’nden Berfu Şeker ve Ezel Buse, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Sözcüsü Fidan Ataselim, Kutsal Motor ekibinden Zeynep Ocak, Hasan Cömert ve Kaan Karsan, Oyuncu Kerem Fırtına, Sanatçı Esmeray Özadikti, Sanatçı Seyhan Arman, SOL Parti Genel Başkanı Önder İşleyen, T24 Ankara Temsilcisi Gökçer Tahincioğlu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekilleri Ahmet Şık ve Sera Kadıgil, Yeşil Sol Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, Yeşil Sol Parti İzmir Milletvekili Burcugül Çubuk.
Büyük Hayat Buluşması’nı Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği (GALADER), Genç LGBTİ+, HEVİ LGBTİ+, Kaos GL, Kırmızı Şemsiye, Lambdaistanbul, LGBTİ+ Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG), Mersin 7 Renk, Muamma LGBTİ+, Özgür Renkler, Pembe Hayat, SPoD, ÜniKuir, 17 Mayıs dernekleri destekliyor.