Gündem

'Kandil'de Sinema'

Güneri Cıvaoğlu, Gülten Kışanak'ın sözlerini yorumluyor.

26 Ekim 2010 03:00

T24 - Milliyet Gazetesi Başyazarı Güneri Cıvaoğlu, BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak'ın T24'te yayımlanan söyleşisini köşesine taşıdı. Cıvaoğlu, "Kandil'de sadece silahlı militanlar bulunmadığı, filmler çevirildiği, müzik yapıldığı, basın faaliyetleri gösterildiği" yolundaki sözlerine işaret ettiği Kışanak'ın "KCK'nın silahlara veda programının bir parçası olduğu" açıklamasının da altını çizdi.

Güneri Cıvaoğlu, Gültan Kışanak'ın T24 için Selin Ongun'a verdiği söyleşiyi "Kandil'de sinema" başlığıyla yayımlanan (26 Ekim 2010)   yazısında değerlendirdi.  Cıvaoğlu'nun Milliyet'te yayımlanan yazısı şöyle:

Kandil'de sinema

Önce bir hukukçu olarak belirteyim ki şu yazıdan kimse Kandil propagandasına alet olduğum gibi bir çıkarım aramasın.

Nazi Almayası’nda, Stalin Rusyası’nda da filmler çekilirdi, ideoloji promosyonu yapılırdı.
Namlunun gölgesinde sanata daha bir kuşkuyla bakarım.
Ayrıntının bilincindeyim.
Ancak konuya ileriyi görebilmek açısından yaklaşıyorum.

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’tan “T24” internet gazetesinde dikkat çekici açıklamalar...

Kandil’de sadece silahlı militanlar yok.

Onlar da Kandil’de aynı zamanda kültür-sanatla ilgileniyorlar.

Film çeviriyorlar, dil konusunda komisyonlar kuruyorlar, basın birimleri var vs...


..................


Örneğin?


Halil Uysal isimli bir PKK’lı militanın yönetmenlik yaptığını söylüyor ve şöyle anlatıyor:
2000’li yıllarda çektiği filmler var; “Eyna Bejne (Boy Aynası), Dema Jin Hezbike (Kadınlar Sevdiği Zaman), Firmezken Ava Ze (Zap’ın Gözyaşları), 2006’da Beritan, 2007’de Zagros İçin Bir Şarkı” isimli filmler Kandil’de çekilenlerden bazıları...

Avrupa’da bir çok merkezde bu filmlerin gösterimleri yapıldı.


.................


Gültan Kışanak “bunlarda PKK’lı militanların oynadıklarını teknik tüm çalışmaları da onların yaptığını” söylüyor.

Halil Uysal, 2008 yılında “Ağrı Dağında Yürüyenler” isimli bir filmin çekimi için hazırlık yaparken Şırnak kırsalında çıkan çatışmada ölmüş.


KCK ile silahlara veda


Kandil’de plato kurmak, keleşleri bir yana yıkıp sinema oyunculuğu yapmak...

Dili araştırma, geliştirme komisyonu kurmak.

İletişim mecraları oluşturmak...

Bunların amacı “düzdekilerle bütünleşmek...”

Kışanak’a göre “düzdeki tabanın genişlenmesi sürecini PKK iyi yönetememiş.”

Silahın ötesinde ortak frekanslar oluşturulamamış.

Şimdi...

Bu eksiğin telafisi için çaba gösterildiği anlaşılıyor.

Bütün bu konuşmalar aslında KCK davası ve Ankara’nın “tavır dili” ekseninde yapılmakta.

PKK’nın önce “Kongre Gel”e dönüşen adı artık “KCK...”

Bu son adıyla PKK kendini toplumsal alana göre planlayıp örgütlüyor.

Kışanak “KCK da silahlara veda programının bir parçası...”



.

Gültan Kışanak T24 için Selin Ongun'la konuştu.


KCK DAVASI VE DAĞ YOLLARI



Doğan Akın’ın yönetimindeki “T24”te yayımlanan Gültan Kışanak’ın “Kandil’de film yapımı” gibi, gazetecilik açısından lezzetli açıklamaları öne çıkmakta.

Ama...

Soruna damardan giren saptamalarına da işaret etmeliyim.

“KCK’lı iddiasıyla tutuklanmalar düzde  legal politika yapacak kimseyi bırakmazsa, özellikle gençler için başka çare yok gibi algılanır ve dağ yollarına dökülürler...”

Bu, elbette düşünülmesi gereken bir söylemdir.
Ancak yasaların suç saydığı dosya içeriklerinin siyasi nedenle rafa kaldırılması hukuk devletlerinde mümkün değildir.
Ne var ki Kışanak ve diğer BDP’liler bu davaların zaten “siyasi” olduğu iddiasındalar.
Seçime endeksli bir operasyon kuşkusunu dile getiriyorlar.

Onların durumu okuyuşları şöyle:

“Örgütlü bir ağı parçalayıp, seçilmişleri KCK’lı oldukları iddiasıyla tutuklayarak yargılamak bölgede din zemininde tek organize güç olmak projesinin uygulamasıdır.”
Bu süreçte “AKP’nin cemaatle omuz omuza olduğu” kanısını/sanısını dile getiriyorlar.
Turgut Özal da zamanında “maalesef ulus devlet olamadık. Güneydoğu’da din zemininde bütünlük sürdürülebilir” demişti.

Bunu daha önce de yazmıştım.

Öte yandan böyle bir seçim stratejisi gerçekten uygulanıyorsa Gültan Kışanak “bunun tehlikeleri” için alarm veriyor.


......................


Bütün bunlar içinde doğrular kadar yanlışlar da olabilir.

Ama...

Yakın zamanlara kadar hiç telaffuz edilmeyen söylemler gelişiyor.
Hepsinin kökünde “halkın artık kanın durması gereğine” olan inancı var.
Demokrasi içinde kalındıkça çözümler olacaktır.
Yeter ki...
Şiddet kültürü ile zihinlerin zehirlenmesi durdurulsun.