Gündem

Kamu çalışanlarının hakları ve ‘neticesine katlanmak’

27 Kasım 2009 02:00
T24 - Toplu sözleşme konusunda AİHM kararlarının bağlayıcı nitelikte olduğunu ifade eden Rıza Türmen, "Kamu çalışanlarının sendikal hakları ve talepleri bakımından hukuka aykırı bir durum varsa, o da Türkiye’deki yasalar ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanıyor" ifadesiyle bu uyumsuzluğun ortadan kalkması için Türkiye'nin gerekli yasal değişiklikleri gerçekleştirmesi gerektiğini ifade ediyor.

Milliyet gazetesi yazarlarından Rıza Türmen'in "Kamu çalışanlarının hakları ve 'neticesine katlanmak'" (27 Kasım 2009) başlıklı yazısı şöyle:


Kamu çalışanlarının hakları ve ‘neticesine katlanmak’

Tarih boyunca çalışanların hakları çetin mücadeleler sonucunda bedel ödeyerek kazanıldı. Çarşamba günü iş bırakma eylemi yapan kamu çalışanları da şimdi böyle bir mücadele veriyorlar. Oysa uluslararası hukuk ve uygulama, kamu ve özel sektörde çalışanların eşit haklara sahip olmaları yönünde gelişiyor.

Türkiye’deki kamu çalışanlarının toplu sözleşme ve grev hakkı için verdikleri mücadelede ellerinde önemli bir koz var. Devlete karşı ileri sürdükleri talepler uluslararası hukuktan kaynaklanıyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM), Demir ve Baykara/Türkiye (12.11.2008) kararıyla iki önemli hususu kabul etti. Birincisi, “Toplu sözleşme hakkı sendika kurma hakkının en temel unsurlarındandır” dedi. Böylelikle, sendika kurma hakkı ile toplu sözleşme hakkı arasında bağlantı kurdu. Gerçekten, sendikaya üye olma hakkı, toplu sözleşme ve grev haklarıyla desteklenmediği sürece, içi boş bir hak olarak kalmaya mahkûm. İkinci olarak, diğer çalışanlar gibi, kamu çalışanlarının da toplu sözleşme hakkından yararlanması gerektiğini belirtti. Dava konusu sendikanın, belediyeyle yaptığı toplu sözleşmenin mahkeme kararıyla feshedilmesi nedeniyle, Türkiye’nin Sözleşme’nin sendika kurma ve üye olma hakkını düzenleyen maddesini ihlal ettiği sonucuna vardı.

Toplu sözleşme hakkı tanınmalı

AİHM kararları bağlayıcı nitelikte. Devletler bu kararları uygulamakla ve ihlal nedenini ortadan kaldırmakla yükümlü. Kaldı ki, Türkiye Anayasa’nın 90. maddesini değiştirerek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile ulusal yasaların farklı hükümler içermesi durumunda, Sözleşme’nin esas alınacağını kabul etti. Dolayısıyla, Türkiye, Demir ve Baykara kararından sonra, yasalarında değişiklik yaparak kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkını tanımak zorunda.

Türkiye’nin bu yükümlülüğü sadece AİHM kararından doğmuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 98 sayılı Sözleşmesi, kamu çalışanlarının, diğer çalışanlar gibi, toplu sözleşme hakkına sahip olduğunu belirtiyor. Türkiye 98 sayılı Sözleşme’ye taraf. Ama Sözleşme’den doğan yükümlülüğünü yerine getirmiyor.

AB’nin Temel Haklar Yasası, kamuda çalışanların toplu sözleşme ve grev haklarından yararlanmasını öngörüyor. Türkiye, yasalarında buna uygun değişikliği yapmadığı sürece, sosyal haklarla ilgili görüşme faslını açmıyor.

Eyleme katılana disiplin cezası

Türkiye, bütün bunlara karşın kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkını tanımamakta direniyor. Kamu çalışanlarının taleplerinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürüyor. Bunun da ötesinde, 25 Kasım eylemine katılanlara disiplin cezaları verilebileceğine ilişkin belirtiler var.

İş bırakma eylemine katılanların cezalandırılmasıyla ilgili olarak, AİHM’nin Dilek ve diğerleri/Türkiye kararını (30.01.2008) göz önünde bulundurmak yararlı olabilir. Bu davada, Boğaz Köprüsü gişelerinde çalışan KESK üyesi memurlar, sendikanın aldığı karara uyarak, işyerlerini terk etmişlerdi. Taşıtlar bu süre içinde köprüden ödeme yapmadan geçtiklerinden, meydana gelen zararı tazmin etmeye mahkûm oldular.

AİHM, tazminat cezasını, Sözleşme’nin sendika hakkını düzenleyen 11. maddesine aykırı buldu ve Türkiye’yi tazminata mahkûm etti.

Çözüm yolu yasada değişiklik

Bu kararı verirken, AİHM başvurucularının sendika tarafından örgütlenen bir eyleme katıldıklarını, Türkiye’deki yasaların kamu çalışanlarının toplu eylem yapmalarını yasakladığını göz önünde bulundurdu.

Kamu çalışanlarının sendikal hakları ve talepleri bakımından hukuka aykırı bir durum varsa, o da Türkiye’deki yasalar ile Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar arasındaki uyumsuzluktan kaynaklanıyor. Bu uyumsuzluğu ortadan kaldırmanın yolu, “Yasal değil, neticesine katlanırlar” diyerek, kamu çalışanlarının haklı taleplerini reddetmekten ve halkla karşı karşıya getirip eylemlerinin haklılığının sorgulanmasına yol açmaktan değil, yasalarda gereken değişikliği yapmaktan geçiyor.