Akademik yıl başlarken kampus ve yurtlardaki tacizler hem öğrencilerin hem üniversitelerin gündeminde. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi 10 ildeki her üniversitede üyeleri bulunan ve tacize karşı gelmek için kurulan 'Kampus Cadıları, “Bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız” diyor.
Hürriyet'ten Esra Açıkgöz'ün haberi şöyle:
Eskiden üniversitede kendini güvende hissediyordu. Ta ki tanımadığı bir erkek öğrenci, şortlu fotoğrafını Twitter’da paylaşana kadar. Haberimizde kampusta tacizi yaşayan öğrencinin adını ve soyadını yazmıyoruz çünkü hâlâ kendini güvende hissetmiyor:
“İstanbul Üniversitesi’nde Twitter fenomeni bir çocuk, fotoğrafı çekenlerden alıp paylaşımda bulunuyor. Ailemle hayat felsefemiz çok farklı. İstediğim gibi giyinebilmek için zaten savaş veriyorum. Bir de bu çıktı. Belçika’da yaşayan anneme anlattım olayı. Fotoğrafı kaldırması için çocukla iletişime geçmiş. O da dalga geçer şekilde annemin mesajını yayınladı. Bana yapılan yorumların iğrençliği, anneme söylenenler çok ağırdı.
Dışarı çıkmamaya başladım. Korkuyordum. Bu ülkede şortla gezenlere tekme atılıyor. Kendi evimde bıçakla dolaşıyordum. İki farklı savcılığa gittim. İki ay beklettiler. Polise kendimi güvende hissetmediğimi söyledim. ‘Hiçbir şey yapamayız’ dediler. İsmim duyulmasın diye geri çekilmek zorunda kaldım. Annemin ve kardeşimin desteğiyle hepsi geçti.”
En azından okulda adalet bekliyor ve sadece paylaşanın değil, fotoğrafını çekenin de bulunmasını istiyor, “Umarım bu sonuçsuz kalmaz, yoksa çok üzülürüm” diyor ve devam ediyor: “Tarzımı kesinlikle değiştirmem, bu benim hayatım, benim bedenim. Neden bir insandan tercihleri yüzünden nefret edersin, herkes senin gibi düşünsün istersin? Nerede özgür, kendine güvenen biri varsa, hemen nefret ediliyor.”
"En az 8 kadını taciz etmiş"
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencisi, ODTÜ Kadın Dayanışması üyesi başka bir öğrenci de yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
“Geçen yıl kampusta, üyesi olduğum topluluktaki bir adamın fiziksel tacizine uğradım. Sonra iki kadın daha aynı adam tarafından aynı ortamda fiziksel tacize uğradıklarına dair bizimle iletişime geçti. Avukatımızın da doğruladığı şekilde yaşadıklarımızın TCK’ya göre ‘cinsel saldırı’ olduğunu gördük. Sonra öğrendik ki aynı kişi yaklaşık 6 yıldır en az 8 kadını daha taciz etmiş. Kadın dayanışması sayesinde geçen yıl kurulan Cinsel Tacizi Önleme Birimi’ne (CİTÖB) başvurduk. ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesine göre, gizliliği temel alarak çalışıyor. Şimdiye kadar CİTÖB başvurularında kınama, uzaklaştırma cezası alan var. Savcılığa şikâyette bulunduk. İlk duruşma ekimde. Okuldakine kıyasla bu süreç yıpratıcıydı. En zoru ‘tacize uğradığını ispat etmek’ zorunda kalmak... Kadınlar aynı travmayı tekrar tekrar yaşıyor.
"Kızlar kocanız geldi"
ODTÜ’de tacizden farkı olmayan bir eylem var. Kampusta elektrikler kesildiğinde erkek öğrenciler, kadın yurtlarının kapısında cinsiyetçi sloganlar atıyor. Geçen sene ‘Kızlar kocanız geldi’ sloganına şahit oldum. Tüm öğrencilere toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilmeli. ODTÜ’de bile değil tacize uğrayan kadınlar, onları savunan diğer kadınlar dahi hedef tahtasına oturtulup sosyal baskıya maruz bırakıldılar. Bunlar yasalarla sınırları çizilemeyecek davranışlar. Mücadeleyi, dayanışmayı büyüterek sürdürmek ve tacizi, kadına şiddeti daha görünür kılmak gerekiyor.”
Üniversite yurtlarında güvenlik odaları
Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülriz Uygur, şöyle konuştu:
"Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi Koordinatörü: CTS, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak akademik kültür değişimi, cinsel taciz ve saldırıdan arındırılmış üniversite yaratmak için 2011’de kuruldu. Şiddete uğrayanların şikâyetleri sonuçlanana kadar, hatta bazen sonrasında da izleniyor. Hukuki ve psikolojik destek, gerekirse barınma ve maddi destek sağlanıyor. Can güvenliği sorunu varsa tedbir alınıyor. Üniversitemiz yurtlarında bu amaçla kullanmak için ayrılmış odalarımız var. Öğrenci hemen buraya yerleştiriliyor. Tehdit edenin fotoğrafı güvenliğe verilerek üniversiteye giriş-çıkışı önleniyor ve öğrenciye güvenlik eşlik ediyor. 24 saat korumayı sağlıyoruz. "
Tacize ve ayrımcılığa karşı çalışan ofis
Cemre Baytok - Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu (CİTÖK) Eğitim ve Destek Koordinatörü:
"CİTÖK, konuya duyarlı akademisyenlerin ve Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü’nün çabasıyla 2012’de kuruldu. Amacımız, üniversitenin kişisel, entelektüel ve akademik gelişimi destekleyen ortamını korumak, öğrencilerimizi ve personelimizi bilinçlendirmek. 2016’da rektörlüğe bağlı bir eğitim ve koordinasyon ofisi açıldı. Böylece ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde yaygın olan, toplumsal cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için çalışan bir komisyon ve ofis idealini gerçekleştirdik. Farkındalık kampanyaları düzenliyor, başvuranları gerekli yerlere ve üniversitenin ilgili disiplin kurullarına yönlendiriyoruz. Nisan 2016’dan beri flört şiddeti, cinsel taciz ve saldırı, aile içi şiddet, homofobik veya transfobik ayrımcılık, mobbing konularında oldukça fazla başvuru aldık."
"Ögecan'dan sonra harekete geçtik"
Yrd. Doç. Dr. Seda Kalem - İstanbul Bilgi Üniversitesi Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi: 2015’te kurduk, Özgecan Aslan cinayetinden sonra harekete geçtik. Başvuranın yaşadığı ve anlatısı üzerinden neye ihtiyacı olduğunu tespit etmeye çalışıyoruz. İhtiyacı varsa üniversitenin psikolojik destek birimine yönlendiriyoruz. İdari soruşturma işletilecek bir durumsa, destek oluyoruz. Disiplin komitesi oluşturulursa birimden birinin yer almasını istiyoruz. Hukuki destek sağlıyoruz. Üniversite ortamında flört şiddeti özellikle önemli çünkü sosyal medyanın hayatımızdaki yeri nedeniyle çok daha az fark edilen bir şiddet biçimi. Gençler arasında sürekli yaşanıyor. Bununla ilgili çalışacağız. İşin önemli bir yanı da farkındalığı artırmak. ‘Kadının beyanı esastır’ ilkesi önemli.
"Günümüzün cadıları direniyor"
Üniversitelerde cinsel tacize karşı sadece akademisyenler değil, öğrenciler de mücadele ediyor. Bunun en iyi örneği, Kampus Cadıları. Kuruluşu 2013’e uzanıyor. İsmi, kadınların yazısız tarihinden; Ortaçağ’da kilise monarşisine, baskılara direnen, doğanın bilgisini elinde barındıran cadılardan geliyor. En çok kullandıkları sloganın, “Bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız” olması boşa değil. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi 10 ildeki her üniversitede üyeleri var. 50’den fazla şehirde çalışmaları sürüyor.
"Kendimizi savunuyoruz"
Kampus Cadıları’ndan Hatice Göz, binden fazla kadının kendisine ‘Kampus Cadısı’ dediğini ve aktif çalıştığını belirtiyor. Göz, “Etkinliklerimize gelen okumalara katılan kadın sayısı ise daha fazla” diyor. Öncelikleri, mağdur kadınlarla görüşerek, yalnız olmadıklarını, ‘kız kardeşliği’ hissettirmek.
Göz, bu kadınlar için yapılabilecekleri şöyle anlatıyor: “Savcılığa ve üniversite yönetimine suç duyurusunda bulunmak, kişiyi teşhir etmek, gerektiğinde özsavunma uygulamak. Canımıza tak ettikleri yerde kendimizi savunmaktan asla geri durmuyoruz.”
En çok karşılaştıkları olaylardan birinin de akademisyen tacizleri olduğunu söylüyor ve şunları ekliyor: “Erkek adalet, kravat takıp düzgün konuşana dahi indirim uyguladığı için taciz edenin unvanı bizi zorluyor. Kadın öğrenciler ‘Düşük not almıştır, dersten kalmıştır’ gibi sebepler öne sürülerek yalnızlaştırılıyor ve olay sonuçsuz kalıyor. Kadının da isteğiyle, suç duyuruları yapıyoruz. Ne yazık ki hocaya en fazla birkaç ay ‘yurtdışı izni’ veriliyor. Ama peşini bırakmıyoruz. Geçen yıl Bolu’da bir doçent, yüksek lisans öğrencisine tecavüz girişiminde bulundu. Bir yıl kadınla dayanışarak davanın takipçisi olduk. Şimdi tutuklu yargılanıyor.
Üniversitelerde ücretsiz özsavunma atölyeleri düzenliyoruz. Şiddet sadece fiziksel olarak gelmiyor çünkü. Elimizden çalınan koca bir tarih var. ‘Ataerkil’le mücadele edebilmek, kendimizi bulabilmek, özne olabilmek adına okumalara çok önem veriyoruz. Çözüm için örgütlü mücadele ilk şart. İkincisi hukuk sisteminde değişiklik ve caydırıcı cezaların verilmesi.”
Taciz yolu!
Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri, okula ulaşmak için geçmek zorunda kaldıkları patika yolda tacize uğradıklarını söyleyerek geçtiğimiz haftalarda yaşadıklarını sosyal medyada paylaşmış, Adana Büyükşehir Belediyesi ise gerekli önlemlerin alınacağını açıklamıştı.
Çözüm:Sıfır tolerans
Akademisyenlerin çözüm için önerileri ise özetle şöyle:
-Üniversitelerde cinsel taciz ve şiddeti, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığı ortadan kaldırmak için işbirliği şart.
-Yönetim, akademik ve idari personel, öğrenciler birlikte çalışmalı.
-Bağımsız cinsel tacizi önleme ofisleri oluşturulmalı.
-Sıfır tolerans politikası gerekli.
-Bu vakalar hassas; özel bilgi, dil, tavır, yaklaşım gerektiriyor. Aksi durum mağduriyetleri arttırabiliyor.
Akademisyen ve öğrencilerdne otak mücadele
Geçen yıl birçok üniversitede genç kadınlar tacize karşı eylemler yaptı. Protestolardan birinin konusu İÜ’de bir kadın öğrencinin şortlu fotoğrafının sosyal medyada yayılmasıydı.
Bir diğerinde öğrenci kulüpleri birleşerek Marmara Üniversitesi’nde yaşanan tacize karşı ses çıkardı. Bazı üniversite yönetimleri de artık kadın öğrencileri korumak için politikalar geliştirmeye başladı. Üniversitelerde Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi (CTS) oluşturuldu. Onlarca üniversiteden 263 akademisyenin yer aldığı Üniversitelerarası Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı İşbirliği ve İletişim Grubu da kuruldu. Artan taciz vakaları ‘öz savunmayı’ da doğurdu. Üniversiteli genç kadınlar bir araya gelerek ‘Kampus Cadıları’nı oluşturdu. Bu mücadele sonunda tacizcilere yönelik davalar ve idari soruşturmalar açıldı.
Yeni akademik yıl başlarken ‘taciz’ yine öğrencilerin gündeminde olacak. ‘Kampus Cadıları’ birçok üniversitede eylemlere başladı bile. Geçen hafta ilkokul çağında cinsel tacize karşı eğitimin önemine dikkat çektiğimiz sayfamızda bu hafta, akademik çalışmalar yaparak sorunun çözümüne önayak olması gereken üniversitelerde yaşanan tacizi ele alıyoruz. Hem genç kadınlara hem bu konuda çalışma yapan akademisyenlere ses veriyoruz.