Kamp Armen’den yetişenler, kampta gerçekleşen buluşmada (8 Mayıs 2015) bir basın açıklaması okudu. Açıklamada, Kamp Armen’i var eden ve Anadolu’dan gelen çocukları koruyup kollayan Patrik Şnork Kalusdyan, Der Giragos, Hrant Güzelyan ve Hrant Dink’e Kamp Armen’de yetişen her çocuğun borçlu olduğunu söylediler ve “Bugünlerde, tüm bu olan bitenlere sırtını dönenlerin, duymayan, görmeyenlerin bu gerçekleri görmelerini istedik” dediler.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Bugün kamp Armen’de nöbetin 4. Günü..
Ermeni gençler, yanlarında diğer mert insanlarla birlikte yüreklerini ortaya koymuşlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar..
Kamp Armen’in kurucusu Baron Hrant Küçükgüzelyan ile Baron Hrant Dink görselerdi bu olanları, gurur duyarlardır çocuklarla. .
Gurur duyacaklardan biri de Patrik Şnork Kalusdyan’dı.
Bizlerin, göç çocuklarının, sahipsizlerin koruyucu meleği. .
Gedikpaşa yatılı okulunun ve Kamp Armen’in kuruluşuna sebep olan ‘çobanımız’..
O nur yüzüyle, epeyce kaygılanırdı ama bir o kadar da gurulanır tek bir söz söylerdi, derdi ki: ‘Aferin çocuklar, aferin size..’
Bugün Gedikpaşa Yatılı Okulu’na burunlarını kıvıran zevat bilmez ki yatılı okul da kamp da Kalustyan Hayriğin öngörüsüyle hayat bulmuştur.
İşin aslı şöylerdir:
1960’lı yılların başında Anadolu’dan byük göç başladığında, İstanbul’Da barınacak yer, çocukların kalabilecekleri yatılı mekan sıkıntısı başlar. Patrik baba, Baron Güzelyan’ı yanına çağırır ve Gedikpaşa Protestan Kilisesi’nin de alt katlarının çocuklar için yuva yapılmasını ister. Ve her türlü desteği sağlar.
Bu da yeterli değildi..
Çocukların bir bölümünün aileleri henüz Anadolu’da olduğundan yaz fönemlerinde de barınağa ihtiyaç vardır. İşte Kamp Armen’in öyküsü böyle başlar.
Bugünkü yönetenlerin gene bilmedikleri, bilenlerin de hiç dillendirmedikleri bir gerçek de şu: her 30 Ağustos zafer bayramını kutlarken, Patrik baba elleri hediye dolu Kamp Armen’e gelir ve bütün gününü çocuklarla birlikte geçirirdi. Sanki, o da kendi zaferini kutlardı.
Öyle ya, birkaç yürekli insan olmazı olur kılmışlar, Anadolu’da her bir tarafa dağılmış kuzuları toplamışlar ve hepsini güvene almışlardı. Bu yıllar, yıllar yılı süren bir uğraştı.
O, sürüsünün çobanı, toplumun gerçek önderiydi.
Bir ismi daha şükranla yüceltmemiz gerekir: Der Giragos. Anadolu’yu karış karış dolaşan dağılmış kuzuları toplayan Der Giragos, bu uğurda ağır bedeller ödedi. 1980 darbesinde cezaevinde hücreye atıldı, işkencelerde kulak zarını patlattılar.. ama o hiçbir zaman pişmanlık duymadı.
Kalfayan’da okuyanlar, Karagözyanlılar, Tıbrevanklılar ev Kamp Armen’in çocukları onlara borçludur.
Bugünlerde, tüm bu olan bitenlere sırtını dönenlerin, duymayan, görmeyenlerin bu gerçekleri görmelerini istedik.
İnsanlar için bu kavgayı verenlerin ismi yüceltilsin. Bugün ve daima.