Gündem

'Kafayı mı yediniz yoksa?'

Mahkeme kitabın taslağını teslim etmeyen kişileri 'örgüte yardım etmekle' suçladı...

26 Mart 2011 02:00

T24 - Ergenekon kapsamında gözaltına alınan gazeteci-yazar Ahmet Şık'ın 'İmamın Ordusu' adlı kitabının henüz basımı bile yapılmadan mahkeme tarafından toplanması ve imha edilmesi istendi. Mahkeme gerekçesinde kitabı 'örgütsel döküman' olarak gördüğünü dile getirirken; kitabın taslağını teslim etmeyen kişileri 'örgüte yardım etmekle' suçladı.

Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal'in, bugün (26 mart 2011) kaleme aldığı 'Basılmamış kitap avı... Kafayı mı yediniz yoksa?' adlı yazısı şöyle:


Basılmamış kitap avı... Kafayı mı yediniz yoksa?


Akıl alır gibi değil.  Gerçekten öyle.  Yargı, basılmamış bir kitabın peşinde!
Meslektaşım Ahmet Şık’ın kitabı:
İmamın Ordusu...
Piyasaya çıkmamış bir kitap.
Savcı talep ediyor.
Mahkeme karar veriyor.
Basılmamış kitap için örgütsel doküman diyor, ‘Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün bir dokümanı...
Polis harekete geçiyor.
İthaki Yayınevi basılıyor.
Radikal gazetesi basılıyor.
Kitabın internetteki kopyaları alınıyor, kitap internetten silinmeye çalışılıyor.
Radikal’den değerli meslektaşım Ertuğrul Mavioğlu’na yapılan tebligatta deniliyor ki:
“Mahkeme kararına vermeyen veya vermek istemeyenlerin ellerinde bulunan nüshaların temini için gerektiğinde arama yapılacağına dair karar ve ilgili savcılık talimatı, ayrıca konuyla ilgili her türlü bilgi ve belgelerin teslim edilmesi hususu, aşağıda imzası bulunan kişi ve kişilere tebliğ edilerek, aksine davranış gösterenlerin hem CMK 124. madde, hem de örgüte yardım suçu oluşturulacağı hususu adreste bildirilmiştir.”
Ertuğrul’a kısaca diyorlar ki:
“Kitabın taslağını ver, yoksa Ergenekon’a yardım etmiş olursun!”
Hakikaten, yoksa kafayı mı yediniz?
Radikal’deki baskını Ertuğrul Mavioğlu şöyle anlatıyor:
“Dizüstü bilgisayarımda duran 18 Aralık 2010 tarihli ‘000KİTAPSON’ başlıklı kitap taslağının çıkışı alındı.
Sayfalar tek tek imzalandı.
Avukatlarım, söz konusu çıkışların aralarına birtakım kelimeler yerleştirilme ihtimaline karşı önlem aldılar.
Ardından tutulan tutanak ve tüm bu seremoni kitabın taslağının bilgisayarımdan silinmesiyle sonlandı.
Her şey akıldışı göründüğü, dahası bir deliye senaryo yazdırsanız bile bu kadar saçmasını yazamayacağı için akli bir neden bulamadım doğrusu olan bitenlere dair.
Ama tüm bunların bazı sonuçları var ki, belki de bunu anlatmak daha doğru. Muktedirin izniyle Ahmet Şık, tam da karşı olduğu derin devletin, kontrgerillanın, yargısız infazcıların, Susurlukçuların yanındaymış gibi gösterildi ve 3 Mart gününden beri özgürlüğünden yoksun, sevdiklerinden ayrı. Bunun en ağır sonuç olduğuna kuşkum yok.
Yayınevi basıldı.
Ahmet Şık’ın kitap taslağına el konuldu.
Bu öyle bir tehdit ki, tüm yayın dünyasınadır. Ancak muktedirin izin verdiği kitaplar basılabilirmiş bu ülkede...
Henüz basılmamış bir kitabın, ‘terör örgütü propagandasını yapmak amacıyla hazırlanan örgütsel doküman’ damgasını yedikten sonra başına her türlü melanetin getirilebileceğini gösterdiler.”
Bir kitaba el koymak...
Üstelik yayımlanmamış bir kitaba...
Ve yok etmeye çalışmak kitabı, internet ortamında...
Evet öyle, aklınızı mı yediniz?..
Demokrasi...
Düşünce özgürlüğü...
İfade özgürlüğü...
Demokrasi kültürü...
Hukukun üstünlüğü...
Basılmamış bir kitabın başına gelenler, yukarıda sıraladığım değerlere baştan sona aykırıdır.
Böyle bir saçmalığın, böyle bir uygulamanın demokratik hukuk devletinde yeri yoktur ve olamaz.
Böylesine ancak totaliter rejimlerde rastlanır.
Allah akıl fikir ihsan eylesin.
Bugüne kadar sekiz kitap yazmış bir gazeteci olarak daha fazlasını söylemek içimden gelmiyor.