Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kadının soyadıyla ilgili kararına ilişkin, “Bu kararla bu eşitsizliğin düzelmesi yönünde olumlu ve önemli bir adım atıldı ama birincisi kadınların eşitsizliği Türkiye’de sadece bir soyadı kullanımı ile ilgili değildir. Danıştay davalarının sonucundan sonra bizler İstanbul Sözleşmesi’ndeki hukuksuzluğu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık ancak henüz bir görüş açıklanmadı. Eğer tutarlı ise ve kadın erkek eşitliğini de tutarlı bir biçimde savunuyorsa asıl olarak İstanbul Sözleşmesi ile ilgili de benzer karar bekliyor. Sözleşmeden imza çekme sürecinin mahkeme tarafından tescillenmesi, sözleşmenin bir an önce tam teşekküllü uygulanmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
AYM, İstanbul 8'inci Aile Mahkemesi’nin başvurusu üzerine, Türk Medeni Kanunu’nun kadının soyadını eşinin soyadı olmadan kullanmasını engelleyen hükmünü Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal etti. AYM’nin kararı, Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren 9 ay sonra yürürlüğe girecek.
"Yıllardır sürdürülen kadın mücadelesinin bir kazanımıdır"
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, AYM’nin söz konusu kararını değerlendirdi. Kav, konuya ilişkin bugün yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti:
“Anayasa Mahkemesi’nin kadınların evlenmeden önceki soyadını kullanmasını önleyen hükmü iptal etmesi elbette ki olumlu bir gelişme ve yıllardır sürdürülen kadın mücadelesinin bir kazanımıdır. Bu konuda yıllardır pek çok kadın dava açıyor ve tıpkı erkeklerin doğduklarındaki soy isimlerini bütün ömürleri boyunca taşıma hakları olduğu gibi kadınların da hakkı olsun diye mücadele yürütüyordu. Bu ciddi bir eşitsizlikti, erkeklere tanınan bu hakkın kadınlara tanınmıyor olması. Bu kararla bu eşitsizliğin düzelmesi yönünde olumlu ve önemli bir adım atıldı ama birincisi kadınların eşitsizliği Türkiye’de sadece bir soyadı kullanımı ile ilgili değildir.
"Sözleşme’nin bir an önce tam teşekküllü uygulanmasını istiyoruz"
Öncelikle kadınların yaşadığı en ağır eşitsizlik türü elbette ki kadın cinayetleri çünkü en temel hakkımız, yaşama hakkımız elimizden alınıyor. Cinsiyeti nedeniyle, sırf kadın olduğu için öldürülmeye devam ediyor kadınlar. Anayasa Mahkemesi’nden beklenen başta kadın cinayeti, en ağır biçimler olmak üzere şiddetin her türü için çözüm önerisi olan İstanbul Sözleşmesi’nden anayasaya aykırı bir biçimde imza çekilme süreciyle ilgili de kendisine başvuru yapan kadın mücadelesine aynı eşitlikçi yanıtı vermesidir. Danıştay davalarının sonucundan sonra bizler İstanbul Sözleşmesi’ndeki hukuksuzluğu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık ancak henüz bir görüş açıklanmadı. Eğer tutarlı ise ve kadın erkek eşitliğini de tutarlı bir biçimde savunuyorsa asıl olarak İstanbul Sözleşmesi ile ilgili de benzer karar bekliyor, Sözleşme’den imza çekme sürecinin mahkeme tarafından tescillenmesi, Sözleşme’nin bir an önce tam teşekküllü uygulanmasını istiyoruz. Çünkü Sözleşme’nin aslı, esası aslında bu kararda belirtilen eşitlik ilkesiyle ilgilidir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini şiddetin her türünü yarattığını; ekonomik, cinsel, psikolojik, fiziksel şiddet ve günümüzde ağır bir şekilde dijital şiddetin çözüm yolları olduğunu, kadınların şiddetten kurtulacağı bir hayata kavuşmasının yollarını anlatır. Bu açıdan Anayasa Mahkemesi’nden kadınların diğer tüm eşitsizlikleri ile ilgili de tutarlı bir biçimde, benzer tavrı almasını bekliyoruz.
"Yalnızca biz uğramıyoruz eşitsizliğe"
Daha önemli bir başka yönü var. Türkiye’de biz kadınlar ciddi bir eşitsizliğe maruzuz ama yalnızca biz uğramıyoruz eşitsizliğe. Bütün toplumun ciddi anayasa hak ihlallerine uğradığı bir dönem yaşıyoruz. Biz kadınlar sadece kendi haklarımızı aramakla yetinmiyoruz. Tüm toplumun eşit haklarına, özgürlüğüne kavuşması için yine anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı biçimde inancından, etnik kimliğinden, cinsiyet ve cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden dolayısıyla insan haklarına aykırı bir tarzda ayrımcılığa uğrayan toplumun her kesimi için her kategori için de Anayasa Mahkemesi’nin aynı eşitlikçi tavrı almasını, hele ki seçim döneminde iktidar tarafından her gün işlenen nefret suçları, ayrımcı, damgalayıcı söylemlere de Anayasa Mahkemesi tarafından bir tutum alınmasını bekliyoruz. Soyadı gelişmesini olumlu bulduğumu belirtmek istiyorum ama bunda da devamı gelmelidir. Anayasa Mahkemesi getirmese biz kadınlar mücadele ederek elbette ki tüm diğer eşitsizlik biçimlerine karşı da haklarımıza kavuşacağız.” (ANKA)