Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ibadete açılan Ayasofya'nın, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün imzasının olduğu 24 Kasım 1934'teki Bakanlar Kurulu kararıyla müze olarak açıldığı döneme işaret ederek, "Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya'yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz. 1934'te kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit" diye konuştu.
Kabine toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya'nın ibadete açılma kararının ardından gelen tepkilere değinerek, "Ayasofya'nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum" dedi. Erdoğan, "Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Kabinemizin 2. yılını doldurması vesilesiyle bugün kapsamlı icraat değerlendirmesi yapacağımızı ifade etmiştik. Gündemin yoğunluğu sebebiyle önümüzdeki hafta müstakil bir programda yapmayı kararlaştırdık. Bugün son 5 aydır olduğu gibi Koronavirüs salgını etkileri ve sonuçları geliyordu. Türkiye bu konuda dünyaya örnek bir başarı ortaya koymuştur.
"Salgının zirve dönemini geride bıraktık"
Salgının zirve dönemini alnımızın akıyla geride bıraktık. Dünyanın önemli bir bölümünde salgında rekorlar kırıldığı dönemde biz gayet sakin geçiriyoruz. Sağlam altyapımız ve dikkatli organizasyonumuz sayesinde kolayca üstesinden geliyoruz. Milletimizden ricamız bu tablonun daha iyiye gitmesi için kuralları bırakmamasıdır. Vaka ve ölüm sayılarının yeniden aşağı yönlü oluşu sevindiricidir. Gayret ve çabayla sıfıra bu sayıları yakınlaştırmalıyız. Türkiye elde ettiği bu küresel başarının karşılığını, siyasi ve ekonomik sınıf atlatabilecek konumdadır. Bu fırsatı değerlendirip değerlendirememe kararını 83 milyon hep birlikte vereceğiz.
Ülkemizdeki her kesimi yeni döneme hazırlamanın gayreti içerisindeyiz. Türkiye'nin yükselişi kimsenin önünde duramayacağı geri döndüremeyeceği bir ivmeye ulaşmıştır. Yeter ki milletçe sahip çıkalım. Halen süren kimi kısıtlamaları bu çerçevede ödememiz gereken bedeller olarak görmeliyiz. Salgının seyrine bağlı olarak bunları da en kısa sürede yeniden değerlendireceğiz. Salgın döneminde hastalığın bizi yenmesine, köşeye sıkıştırmasına, esir almasına izin vermedik.
Temizlik, maske, mesafe ilkelerine uymanın ötesinde yapılacak bir iş alınabilecek bir tedbir yoktur. Vaka ve ölüm sayılarının yeniden aşağı yönlü eğilime girmesi sevindirici. Biraz daha gayretle bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız. Önümüzdeki fırsatları değerlendirebiliriz. Türkiye bu küresel başarının karşılığını siyasi ve ekonomik sınıf atlamayla alacak bir konumdadır. Bu kararı 83 milyon hep birlikte vereceğiz. Ekonomide atılım için her türlü adımı atıyoruz. Özellikle nakdi yardımlarımızla ülkemizdeki herkesi yeni döneme hazırlama gayreti içnideyiz.
Geçtiğimiz hafta kabul edilen baro yönetimleriyle ilgili kanun değişikliğinin hayırlı olmasını diliyorum.
Üretim çarklarını döndürme iradesini izliyoruz özel sektörün. Tarımda, ihracatta yaşanan olumlu gelişmeler yaşanıyor. Turizm sektörünün de beklediği çıtayı yakalayacağına inanıyorum.
"'Dünya 5'ten büyüktür' itirazımızı her platformda tekrarlayacağız"
Suriye'de Libya'da bizim ve dostlarımız için ortaya koyduğumuz iradenin salgın döneminde sürmesini sağladık, hedefimize ulaşana kadar sürdüreceğiz. Türkiye'nin destek sağlamadığı hiçbir projenin yürüme şansı olmadığının kabul edildiğini umuyoruz.
Dünya 5'ten büyüktür itirazımızı her platformda tekrarlayacağız. Türkiye'ye yakışan tavır neyse bedelini göze alarak sergilemeye inanıyoruz. Ecdadın asırlardır yerine getirdiği bu görevi biz de yürüteceğiz son nefesimize kadar.
"Ayasofya, kiliseden değil müzeden camiye çevrildi"
Son günlerdeki önemli bir gelişme de Ayasofya'nın statüsü konusunda yaşandı. Müzeden camiye döndürülerek vakfiyesindeki amaca uygun şekilde hizmet verecek olması hepimizi sevindirmiştir. Burada bir kez daha Ayasofya'nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum.
Harap halde bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya külliye, minare, şadırvan, imaret, hamam, sübyan mektebi, sebil, türbe, muvakkithane, hünkar mahfili ve nice eklemeleriyle tam anlamıyla bize ait bir eser haline dönüştürülmüştür. Ramazan ayında ve bayramlarda Ayasofya şehir hayatının merkezindedir.
Fetih'ten önceki haliyle tasavvur etmekte ısrar etmenin ardında gaflet yoksa başka şeyler aramak gerekir. Duvarlara 'zulüm 1453'de başladı' diye yazanları milletimiz herhalde biliyor. Fethin sorgulanışının bir adım gerisi Söğüt, onun bir adım gerisi Malazgirt, İznik'tir.
Bu milletin tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Aradıkları yolların hepsi milletimizin irfanına çarpıp, yerle yeksan olmuştur. Osmanlı'nın Balkanlar ve doğu Avrupa'da bıraktığı göz alıcı mirasın hoyratça yok oluşlarına ettikleri tek söz duyulmamıştır. Endülüs'ten Kırım'a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışlarına herhangi bir serzenişi vaki değildir.
"Ayasofya'yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz"
Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul'u fethettiğinde hemen Ayasofya'yı imara başladı. Bu dönemde yağmalanan eserler Avrupa'nın bazı yerlerinde hala sergileniyor. Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul'daki 600'e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya'yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz.
1934'de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit. Türkiye'nin istiklal ve istikbal davası her alanda ilelebet devam edecektir. Kadim dönemlerden beri tüm dünyanın gözbebeği bu coğrafyada yaşamayı tercih etmişsek bunun için gereken mücadeleyi vermeyi göze aldık demektir. Sultan Alparslan'dan beri bu mücadeleyi kesintisiz sürdürüyoruz. Tarih kitaplarında Avrupa'nın ortaçağ karanlığından çıkışının sembolü olarak İstanbul'un fethi gösterilir.
"Türkiye olarak çifte standarda maruz kalmaktan kurtulamadık"
Türkiye olarak çifte standarda maruz kalmaktan kurtulamadık, AB'ye tam üyelik sürecimiz bunun örneği. Kimi ülkelerin yönetimleri Türkiye düşmanlığı yapıyor olsa da, halkların gözündeki değerimizin farkındayız.
Yarın 15 Temmuz'un yıl dönümü. Bir kez daha şehitlerimizi anıyorum. Milletimiz 15 Temmuz'da tarihinin en büyük imtihanlarından birini alnının akıyla verdi. Uçağa, tanka sadece kalbindeki imanla karşı koyan milletimiz darbecileri hüsrana uğrattı.
Türkiye'de devletin sahibinin de istiklal ve istikbalimizin teminatının da milletimiz olduğunu 15 Temmuz'da bir kez daha gördük. Tankların koruması altında, o gece belediye başkanının evine giden bir ana muhalefet başkanı vardı. Orada kahvesini yudumlarken, Atatürk Havalimanı'nda neler oluyor onu izleyen bir ana muhalefet başkanı vardı. Kendisine 'tankların arasından nasıl gittiniz' deyince 'haberim olsaydı ben de gelirdim' diye cevaplayacak kadar seviye kaybı yaşayan ana muhalefet lideri.
"Tüm imkanlarımızla Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edeceğiz"
Bildiğiniz gibi Ermenistan ve Azerbaycan arasında devam eden bir sıkıntı var. Bu sıkıntıyla ilgili de birkaç kelam etmeden sözlerimi bitiremeyeceğim. Ecdadın asırlardır yerine getirdiği görevi Kafkaslar'da neyse yine yerine getireceğiz. Ermenistan tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınıyoruz. Şehirlere Allah'tan rahmet diliyorum. Tüm imkanlarımızla Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edeceğiz.
Bu arada, Rize, Artvin bölgelerinde aşırı derecede fırtınalar heyelanlar ve bunların neticesinde ölen birçok kardeşimiz oldu. Kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. İlk andan itibaren İçişleri Bakanım ve il milletvekillerimiz dün gece Rize ve Artvin'de gittiler. Çevre ve Şehircilik Bakanım da gidiyor. Atılması gereken adımlar neyse devam ettireceğiz.