İyi Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar, Samsun'da bitme aşmasına gelen Çarşamba Biyokütle Enerji Santrali ile Şahin Dağları'nda başlatılan siyanürle altın madeni arama çalışmalarının bir an önce sonlandırılması çağrısında bulunarak, "Samsun’un akciğerleri bir şirketin çıkarlarına teslim edilmemelidir. İşte tüm bu gerçeği gören-bilen çevre halkının soluksuz verdiği mücadeleye rağmen ve sonuçlarının ağır bedeller ödeteceği aşikarken, devam eden çalışmaları da anlamak mümkün değildir" dedi.
Yaşar, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında Samsun'da ortaya çıkacak çevre sorunlarının araştırılması için verdikleri araştırma önergesinin kabul edilmediğini söyledi. Yaşar'ın açıklaması şu şekilde:
"Koronavirüs salgını nedeniyle dünya nüfusunun yarısının karantinaya alınmasının doğayı olumlu yönde etkilediği itiraz edilemez bir gerçektir. Bilim insanları bu yaptıkları açıklamalarda dünya genelinde hava kirliliğinin bu yıl 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en düşük seviyeye geleceği yönündedir. Bu bilgi de doğanın yıllar içinde ne kadar kirletildiği gerçeğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Yani bu virüsün tek olumlu etkisi doğaya olmuştur. Kendini yenileyen, toparlayan doğa bize mesaj vermiştir: “Benim dengemle oynamayın!”
"Çarşamba ovasına biyokütle tesisi kurmaktan vazgeçin"
Yapılan onca yanlış proje çalışmaları sonrasında doğanın verdiği mesajlara kulak tıkayanlar, bugün halen ders almamış görülüyor ki ülkenin birçok yerinde yapılmaya çalışılan santraller, siyanürle altın madeni arama çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Vatandaşların gösterdiği onca tepkiye rağmen ormanlarımızın yok edilmesine, derelerimizin kurumasına, topraklarımızın zehirlenmesine devam ediliyor.
Bakın, seçim bölgem Samsun’un Çarşamba İlçesinde sürdürülen Biyokütle Enerji Santrali tüm olumsuz mahkeme kararlarına ve vatandaşın tepkisine rağmen bitme aşamasına gelmiştir. Doğal yaşamı ve insan hayatını tehlikeye atan, Samsun’da ortaya çıkacak çevre sorunlarının araştırılması için Meclise verdiğimiz araştırma önergesi de kabul edilmemiştir. Yapımına başlanacağını duyduğumuz ilk günden itibaren, yer seçimin yanlış olduğunu bağır bağıra söylediğimiz santral, neredeyse bitme aşamasına gelmiştir.
"Türkiye’nin yaklaşık sebze ve meyve talebinin yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor"
Türkiye’nin gıda deposu olan Çarşamba ve Bafra Ovası gibi iki büyük tarımsal değere sahip olan Samsun’a, birçok konuda olduğu gibi duyarsız kalınmıştır. Çarşamba ovası Türkiye’nin en büyük 10 ovasından biri ve bugün Türkiye’nin yaklaşık sebze ve meyve talebinin yaklaşık yüzde 20’sini tek başına bu bölge karşılamaktadır. Tarımın (gıda üretiminin) ne kadar olmazsa olmaz olduğunu anladığımız bugünlerde, nitelikli tarım alanı olan Çarşamba Ovamızın ortasına santral kurulması akıl ile izahı olacak bir durum, karar değildir.
Tarıma elverişli 1 santimetre kalınlığında bir toprak tabakası, ortalama olarak 100 ile 1000 yıl arasında oluşur. Elbette 1 santimetre kalınlığında bir toprak tabakasında tarım yapılması mümkün değildir. Ancak yapılan araştırmalara göre 40-50 santimetrelik bir toprak tabakasının oluşabilmesi için en az 20-25 bin yıllık bir sürenin geçmesi gerekecektir. İnsanların yaşamında çok önemli olan ve tüm canlıların hem beslendiği hem de barındığı yer olan toprağın korunması elzemdir.
"Hükûmet 18 yılda tarımı ileri götürmek yerine geriye götürdü"
Biz özellikle bu pandemi sürecinde bir şey daha gördük ki; gıda sektörü, tarım sektörü savunma sanayi sektörü kadar stratejiktir, önemlidir, üzerinde durulmalıdır. Bugün dünyanın hiçbir yerinde bugün bizim gayrisafi millî hasıladaki tarımın payı yüzde 7. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde bunun yüzde 30’un altında hiçbir ülke yok.
Özellikle pandemi sürecinde ithalatta biz bunun önemini anladık. Özellikle biz buğdayı Rusya coğrafyasından getiriyorduk; yasaklandı. Pirinç, Çin’den geliyordu; yasaklandı. Yani bu tür hiç farketmediğimiz herhangi bir olumsuzlukta karşılaştığımız, içe döndüğümüz zaman gıda nasıl savunma sektörü kadar stratejik oluyor. Biz bunu yaşayarak gördük. Maalesef hükûmet bu 18 yıllık süreç içerisinde tarımı ileri götürmek yerine geriye götürdü. Mesela bugün bizim tarımsal ihracatımızın tamamı 17.8 milyar dolar civarında ama bugün Türkiye’deki bir Konya ovası kadar araziye sahip olan Hollanda’nın tarımsal ihracatı 100 milyarın üzerinde. Hala bir şey kaybetmedik, hala bunu değiştirebiliriz.
Bu anlamda; tarım alanlarında bırakın sanayi yapmayı konut bile yapılmamalı. Medeniyetler tarihine bir bakın hiç tarım arazilerine yapılan benzeri işler var mı? Aksine, verimsiz topraklar üzerine bu ve benzeri yapıları kurmuşlardır. Tarımın savunma sanayi kadar önemli olduğunu defalarca söyledik. Dilimizde tüy bitti. Dolayısıyla tarımda üretimi artırmanın yolu bu yapıları tarım arazilerine yapmamaktan geçer.
"Kendi geleceğimizi yok ediyoruz"
Ümit ediyoruz ki bu santralden biran önce vazgeçilir. Bu verdiği zarar öyle 3 günde, 5 günde, 1 ayda giderilebilecek zararlar değil. Bu aynı şeyi Çernobil faciasında da yaşamıştık. Biliyorsunuz o zamanın meşhur bakanı; “Çernobil’in hiç kimseye zararı yok” demişti. Hatta, “Bütün basının huzurunda bir bardak çayı bakın ben içiyorum demişti. Bu operasyonu yapanlar bu tesislerin doğaya hiç zararı olmadığını ifade ederken oturuyorlar belki yarın öbürgün o santralin birinde ekip, biçip sebze yiyenleri de görürsek. Ben hiç şaşırmayacağımı ifade ediyorum ama Çernobil’in sonuçlarının hâlâ bugün bile Karadeniz bölgesinde kanser vakalarına neden olduğunu bugün bile görüyoruz. Yani bizler kendi elimizle geleceğimizi yok ediyoruz, gelecek nesillerimizi zehirliyoruz. Bizler burada halkın avukatlığını soyunmuş bir parti olarak bugün bir kez daha diyoruz ki; gelin bu işten vazgeçin, gelin doğayı daha fazla kirletmeyin. Gelin, vatandaşlarımız zehir soluyacak, bu işten vazgeçin diyoruz.
Değerli basın mensupları, diğer bir konuda yine Samsun’da Samsun’un Kavak ve Havza ilçelerinde altın madeni arama çalışmaları var. Havza’da Şahin Dağları’nda altın araması ile ilgili biz parlamentoda bunu defalarca gündeme getirdik. Hatta firma geldi parlamentoda bizleri de ziyaret etti. Bırakın bunun zararlarını ne büyük nimet olduğunu anlattı. Zaten insanlara zehir hiçbir zaman zehir adı altında sunulmuyor.
Ne yazık ki bu yatırımları yapan firmaların hiçbiri Türkiye’de olmuyor. Onların Türkiye’deki atadıkları genel müdürleri yani bizim tanıdığımız insanları bizlerle muhatap edip siyanürün veyahut mevcut şartların ne kadar faydalı olduğunu anlatıyorlar.
"Samsun'un akciğerleri bir şirketin çıkarlarına teslim edilmemelidir"
Kanadalı maden firmasının Türkiye uzantısı TÜPRAG Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret A. Ş’nin yaptığı altın madeni arama çalışmalarında sondaj bölgelerine ulaşmak için bölgede binlerce ağaç kesildi ve kesilmeye de devam ediliyor. Bu daha sadece yol açma çalışması için yapılan katliam. Sonrasında ne olacak Allah bilir… Önümüzde Ordu’nun Fatsa ilçesi gibi kötü bir örnek var. Muhtemelen Kaz Dağlarını da aynı akıbet bekliyor. Samsun’un akciğerleri bir şirketin çıkarlarına teslim edilmemelidir. İşte tüm bu gerçeği gören-bilen çevre halkının soluksuz verdiği mücadeleye rağmen ve sonuçlarının ağır bedeller ödeteceği aşikarken, devam eden çalışmaları da anlamak mümkün değildir.
"Yatırımın yüzde 90'ı doğayı katletmek için getirdikleri araçların bedeli"
Çıkarılan altının sadece yüzde 9’u Türkiye’ye veriliyor. Milyonlarca yatırım deniliyor ama ben size altın madeninin Türkiye’nin kalkınmasına nasıl bir katkısı var size söyleyeyim. Zaten yatırımın yüzde 90’nı siyanür havuzlarını oluşturmak için harcadıkları para, doğayı katletmek için getirdikleri araçların bedeli. Şirketin, önümüzdeki dönemde Şahin Dağları’nda yüksek sondaj platformları ile maden arama faaliyetlerine başlayacağı biliniyor.
Her biri 450 metre derinliğinde toplam 462 sondaj noktası açılacak. Altın madeni işletmeye açılınca yeraltı suları ve topraklar siyanür nedeniyle zehirlenecek ve sular içilmez, topraklar ise kullanılamaz hale gelecek. Bu topraklar bizim. Şahin Dağları'nı delik deşik ederek ve toprağı öldürerek yapılan bu çalışmalar bir an önce sonlandırılmalıdır. Vatandaşın bu haklı talebi ve tepkisine kulak tıkanmamalıdır.
Şahin Dağları’nda ekolojik dengenin bozulmasını ve siyanürle altın aranmasını istemiyoruz. Samsunumuzun bu cennet köşesinde yapılan katliama dur denmelidir. Toprağın altının üstünden daha değerli olduğunu fark etmeniz için Şahin Dağlarını, Kaz Dağlarına çevirmenize gerek yok.
"Toprağın üstü altından daha değerlidir"
Yok biz buraları eski haline getiriyoruz, ağaç dikiyoruz hikayelerine kimse inanmaz. Bir ağacın kaç yılda yetiştiğini herkes biliyor. Ama maalesef yıllardır, uydurma, montaj fotoğraflarla sömürü düzeni devam ettirilmiş ve bu topraklar ziyan edilmiştir. Zaten bunların asıl amacı toprağın üstü değil altıdır. Ancak toprağın üstü altından daha değerlidir. Siz ne kadar doğayı katlederseniz edin ama çıkarlara teslim edilen doğanın bir gün intikamını alacağından şüphemiz yok. Ancak biz istiyoruz ki daha fazla geç kalınmadan bu yanlıştan dönülsün Ve diyoruz ki; Doğa tehdidi sevmez, intikamı acı olur Daha fazla geç kalmadan yapılan bu yanlıştan dönün."