CHP, AKP ve MHP’nin ittifak teklifine yazdığı muhalefet şerhinde, “kirli bir ittifak” dedi. Muhalefet şerhinde, “Bu proje, oy artırmadan milletvekili artırma projesidir. Yeni bir sopalı seçimin önünü açacak düzenlemelerdir. Siyasi ahlaksızlık ve fırsatçılıktır. Sandık güvenliği için tehdittir. Sopalı seçimdir. Sandalye hırsızlığıdır” ifadelerini kullanıldı.
CHP’nin alt komisyon muhalefet şerhinde şu değerlendirmeler yer aldı:
“Geldiğimiz noktada, seçim barajının demokrasiye uydurulması yerine, baraj korunarak tüm seçim sistemi MHP’nin barajı geçeceği bir formülasyona uydurulmuştur. Üstelik baraj, bir şantaj aracı olarak ele alınmış, yüzde 50+1 oyun sağlanması karşılığında, iktidara destek partilerin barajı bypass edebileceği sistem teklif edilmiştir.
"100 bin oy alan parti Meclis'te ama 5 milyon oy alan parti Meclis dışında"
AİHM, yüzde 10 barajını aşırı yüksek bulmakla beraber, “seçime giren bütün partilere uygulandığı için” eşitliğe aykırı saymadığı göz önünde bulundurulduğunda, getirilmek istenen teklifle ittifak yapmayan partilere baraj uygulanmakta, ittifak yapan partiler için barajı sıfırlanmaktadır. Teklif kanunlaştığı durumda, 100 bin oy alan bir parti “ittifak” yaptığı durumda Meclis’te temsil elde edebilecek, ama 5 milyon oy alan bir parti Meclis dışında kalabilecektir. Bu durum eşitlik ve temsilde adalet ilkesine açıkça aykırıdır.
AK Parti ve MHP ortaklığıyla getirilen ve kamuoyunda “ittifak teklifi” olarak bilinen kanun teklifi, siyasi tarihimizde bir kırılma noktası oluşturacaktır.
"Bu teklifle Türkiye'nin geleceği kurgulanmaktadır"
Teklif, halk iradesine, telafisi çok zor darbeler vurulmaktadır. Bir yandan ‘ittifaklar’ adı altında siyaset kilitleyip, demokrasi ve çoğulculuğu yok etmek amaçlanırken, seçime ilişkin hükümlerle de seçimler baştan şüpheli, dolayısıyla sonuçları güvensiz hale getirilmektedir. Bu teklifle Türkiye’nin geleceği kurgulanmaktadır.
"Kirli bir ittifak"
Çoğulculuğu ve demokrasiyi yok ederek mühürsüz referandumla kurulan tek adam rejimini tahkim etme ve milleti tek tipleştirmek hedeflenmektedir. Çünkü bu metinle yasal zemini atılan, şimdilik AKP ve MHP’nin içinde yer alacağı gözüken ‘cumhur ittifakı’yla, millete tek tip kıyafet giydirilerek, siyaset kimliksizleştirilmek istenmektedir. Söz konusu bu ittifakın içindeki partilerden biri, parlamentodaki barajdan, öbürü yürütme organındaki barajdan kurtulmak için böylesine kirli bir ittifak icat edilmiştir.
"Bu proje, oy artırmadan milletvekili artırma projesidir"
Bu proje, oy artırmadan milletvekili artırma projesidir; ‘nasıl artırırız’ diye oturmuşlar, hesap yapmışlar ve çıkaramayacakları milletvekillerini bir sepete koyarak, o sepetin üzerinden paylaşıma gidilmiştir.
CHP olarak, adaletli olması takdirinde seçim ittifaklarına karşı değiliz. Mesela Avrupa’da bazı ülkelerde ittifaklar adalet temelinde, dürüstçe, mertçe yapılmaktadır; orada ittifaka giren partiler sıklıkla, AKP-MHP ortaklığının yaptığı gibi, ayrı milletvekili listeleri sunma şeklinde değil tek listeyle seçime girmektedir.
"Yeni bir sopalı seçimin önünü açacak düzenlemelerdir"
Teklifle seçimlere ilişkin getirilen hükümler, ifade ettiğimiz gibi seçim sonuçların baştan güvenirliliğini yok etmektedir. Sandıkların birleştirilerek taşınması, mühürsüz zarfların geçerli sayılması, sandıklara güvenlik güçlerinin müdahalesi ve seyyar sandığın kanuni düzenlemeye bağlanması Türkiye’de yeni bir sopalı seçimin önünü açacak düzenlemelerdir.
"Siyasi ahlaksızlık ve fırsatçılıktır"
Ülkemizin bütünlüğüne yönelik ciddi tehditlerin söz konusu olduğu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güney sınırımızda Zeytin Dalı Harekâtı’nı sürdürdüğü bir dönemde, AKP-MHP ortaklığının, böylesine kritik bir düzenlemeyi öncelikle gündeme getirmeyi düşünmesi, sonra kamuoyunda tartışılmasını önlemesi siyasi ahlaksızlık ve fırsatçılıktır. Teklif sahiplerinin, alt komisyon kurulmasına destek vermesinin tek nedeni, toplumda, ‘muhalefetin de önerilerini aldık’ algısı yaratma çabasıdır. Alt komisyonda da yazılan tiyatro oynandı ve tüm önerilerimizi reddeden ‘cumhur ittifakı’nın AK Parti ve MHP’li milletvekilleri, teklifi, noktası-virgülüne dokunulmadan oyçokluğuyla geldiği gibi geçirdiler.
"Bunun oy hırsızlığı olduğunu söylemek haksızlık olmayacaktır"
Teklifin 1. maddesinde, aynı binada oturan seçmenlerin farklı sandık bölgelerine kaydedilebilmeleri olanaklı hale getirilmiştir. Bu durumda, seçmenin, boş bir apartman dairesine isteyerek ya da hatayla seçmen kaydı yapılmış olsa ve burada “şüpheli oy” kullanımı gerçekleşse, seçmenler ve muhalefet partileri bunu nasıl tespit edebilecektir? Listeye bakarak komşularının ismini denetleme olanağını ortadan kaldırılarak şüpheli oyların tespitinin güçleştirilmesi, haksız bir düzenlemedir. Bu, vatandaşın denetimini ortadan kaldırmaktır, keyfiliğin önünü açmaktır. Seçim müdürlerini değiştirerek, siyasi partileri sandık kurulu başkanlığından uzaklaştırarak, mühürsüz olabilecek oyları da o sandıkta geçerli sayarak, bu sandıkların gerektiğinde aynı seçim bölgesinde olmak kaydıyla istenilen uzaklığa götürerek ve istenilen biçimde değiştirilmesinin önünü açarak dört dörtlük bir faul oluşmaktadır. Dolayısıyla bunun ‘oy hırsızlığı’ olduğunu söylemek haksızlık olmayacaktır.
"Ucu açık bir yetki verilmektedir"
Valilerin AK Parti il başkanı gibi çalıştığı göz önüne alındığında, seçim güvenliğini riske atılmaktadır ve sınırlandırılmaktadır. Bununla, sandıkların hangi durumlarda ve nereye taşınacağı belli değildir. Ucu açık bir yetki verilmektedir. Bunun da mutlaka bir hükümle sınırlandırılması gereklidir.
3. maddenin özü, sandık kurulu başkanlarını, daha önceki yasa hükmü gereğince siyasi partilerin de katılacağı bir listeden oluşturmak yerine direkt kamu görevlilerinden oluşturmaktır. Burada amaç, sandık başında siyasi iktidarın ağırlığını artırmaktır. Bu, sandığın güvenliğini azaltacak bir düzenlemedir ve bu yönüyle çok tehlikeli olmaktadır.
"Sandıktan demokrasiyi uzaklaştırmaktan başka bir şey değildir"
Demokrasinin ana ilkelerinden biri olan seçimlere ilişkin yapılan düzenlemeler, sandıktan demokrasiyi uzaklaştırmaktan başka bir şey değildir.
"Psikolojik bir baskı yaratıp, iradesini yönlendirmekten başka bir şey değişdir"
5. maddede, iki faklı seçimin oy pusulalarının aynı zarfa konulmasını hükme bağlamaktadır. Seçimler farklıysa zarflar da farklı olmalıdır. Bu karışıklığının önüne geçmek, zarfların ve pusulaların seçmene kullanılacak oyun sırası geldikçe verilmesi yöntemiyle zaten bertaraf edilebilmektedir. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin oy pusulalarını aynı zarfa koymak; seçmene, milletvekili seçiminde kime oy veriyorsan, cumhurbaşkanlığı seçiminde de ona ver şeklinde psikolojik bir baskı yaratıp, iradesini yönlendirmekten başka bir şey değildir. Bu madde; siyasal iktidarın, yasama ve yürütme erklerini birleştirmek istediğinin resmi kanıtıdır.
6. madde, oy zarflarının YSK filigranlı kâğıtla hazırlanmasını hükme bağlayarak, mühürsüz oy kuralının zeminini hazırlamaktadır. Zarfların hem filigranlı hem de mühürlü olması, seçmenin iradesinin sandığa doğru bir şekilde yansıması açısından gereklidir.
"Son derece tehlikelidir"
7. maddede, sandık alanının kaldırılması ve odaya indirgenmesi son derece tehlikelidir ve sandık çevresine yeni bir tanım getirmektedir. Aslında fiilen “sandık çevresi” denilen şey uygulamada sınıfın içerisi ama sınıfın dışında ne olup ne olmadığı seçim güvenliğiyle birebir ilişkilidir. Seçimi asıl etkileyebilecek, seçmen iradesini sınırlayabilecek, kısıtlayabilecek, yönlendirebilecek her türlü fiil veya durum “sandık alanı” denilen alanda gerçekleşen durumlardır. Dolayısıyla sandık alanının ortadan kaldırılması ve korumanın sadece sandık çevresine indirgenmesi, sandığın fiili durumlara açık hâle getirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu, sandığı, her yönüyle kuşatan, her yönüyle siyasal iktidara uzak olan siyasi partilerin denetiminden uzaklaştıran, kamu gücünü hiçbir yasal sınırlama olmaksızın neredeyse sandık çevresine yani sınıfın kapısına kadar getirmektir.
"Sandık güvenliği için tehdittir, sopalı seçimdir"
Maksatlı biçimde ihbar üzerine sandık çevresinde sadece istenen kişilerin kalmasını sağlayacak kadar esnek bir düzenleme, sandık güvenliği için tehdittir.
Muhalefet partilerinin denetimlerinin dışına çıkartılan ve sürekli olarak siyasi iktidarın, polisin, jandarmanın, sandık kurulu başkanının, ilçe seçim kurulu başkanının, seçim müdürlerinin, YSK’nın inisiyatifine terk edilmiş bir seçim ne kadar meşru olur? Bunun adı polis ve jandarma gözetiminde seçimdir, sopalı seçimdir.
9. madde, 298 sayılı Kanunun 98. maddesinin dördüncü fıkrasının son cümlesini “ancak, üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Yüksek Seçim Kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi bunun özel işaret koymak amacıyla yapıldığı kesin olarak anlaşılamayan zarflar geçerli sayılır” diyerek hem mühürsüzlüğü hükme bağlamış hem de gereğinden fazla esnek bir düzenlemeyi getirmiştir. Aslında bu düzenleme, 16 Nisan Referandumunda yapılan YSK’nin ‘hukuksuz mühür’ uygulamasını yasal bir zemine kavuşturma gayretidir ama bu, 16 Nisan’da kanunun çiğnendiğinin itirafı olmaktan öte, aynı zamanda önümüzdeki seçimlerde de son derece tehlikeli bir yolu açmaktadır.
"Oy hırsızlığı veya kirli ittifak dediğimiz tam anlamıyla da budur"
10. madde, ismine ‘ittifak’ denilen seçim öncesi koalisyon oluşumuna dair hükümleri içermektedir. İttifak bölümüne daha büyük bir dikdörtgen çizilerek daha geniş bir alan bırakılmakta ve bu geniş alana bir şekilde mühür denk geldiği zaman, ilgili oy ittifaka yazılmaktadır. Siyasi partiler ittifak yapabilirler, yapmayabilirler ama ittifak yaptılar diye haksızlık yapma hakları, bir başkasının avantajını yok etme olanakları veya kendilerine fazladan bir avantaj sağlama, kanun yoluyla oy devşirme olanakları yoktur. Burada seçmen iradesi saptırılmaktadır. Oy hırsızlığı veya kirli ittifak dediğimiz tam anlamıyla da budur.
"Mühürsüz zarf ve pusula skandalı kanunsuzluğu kanuni hale getirilmektedir"
11. madde ile 16 Nisan Referandumu sonuçlarının meşruluğunu yok eden ‘mühürsüz zarf’ ve ‘pusula skandalı kanunsuzluğu’ hükme bağlanarak kanuni hale getirilmektedir.
"Yapılmak istenen bu 'kirli ittifak' zorlamadır, şantajın kendisidir"
15., 16. ve 17. maddeler, seçim ittifaklarının nasıl kurulacağı ve bozulacağını hükme bağlayan düzenlemelerdir. Bu maddelerde, ‘ittifakın nimetlerinden faydalanalım ama ittifakların dezavantajlarını üstümüze almayalım’ anlayışı vardır. Kişiye özel düzenlemelerdir. Günlük ihtiyaçlara çözüm bulmak için üretilmiş maddelerdir. Yapılmak istenen bu ‘kirli ittifak’ zorlamadır, şantajın kendisidir.
18. madde ile oy hesaplama yöntemi düzenlenmektedir Bunun iki nedeni olabilir. Birincisi, ‘ittifakımız şu kadar oy aldı’ şeklinde bir algı yönetimi yapmak için. İkinci ihtimal; ittifakın içindeki partilerin daha fazla Hazine yardımı alması içindir.
"MHP'yi barajdan kurtarma hükümleri somutlanmıştır"
Teklifin 20. maddesindeki “seçim ittifakı yapılması halinde, yüzde onluk barajın hesaplanmasında ittifak yapan siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamı dikkate alınır; bu siyasi partiler için ayrıca baraj hesaplaması yapılmaz.” ifadesi ve 21. maddesindeki milletvekili paylaştırma düzenlemesiyle MHP’yi barajdan kurtarma hükümleri somutlanmıştır.
"Barajın da bu anlamda indirilmesi, hatta sıfırlanası yerinde olacaktır"
Türkiye’de 12 Eylül Anayasası’ndan sonra yürürlüğe konulan Seçim Kanunu’nda yüzde 10’luk baraj uygulaması Türk demokrasisinin ve çok partili yaşamının önündeki en büyük engellerden birisi olmuştur ve Cumhuriyet Halk Partisi olarak barajın sıfırlanmasından yana uzun süredir tavır koyuyoruz. Barajın da bu anlamda indirilmesi, hatta sıfırlanması yerinde olacaktır.
"Seçmen iradesi haksız biçimde başka partiye aktarılmaktadır"
Dolayısıyla baraj, bu teklifle getirilen yeni sistemle, ‘mutlak ittifak’ enstrümanına dönüşmüştür. Dolayısıyla ittifakın tek başına barajı geçmeye yeterlilik sağlaması aslında şantajın, antidemokratik yaklaşımın kendisidir ve Meclis’i yani yasamayı da yürütmenin emrine veren, yürütmenin istediği gibi şekillendirmesine izin veren bir uygulamadır.
Bu düzenlemelerde açıkça seçmen iradesi haksız biçimde başka partiye aktarılmaktadır.
"Sandalye hırsızlığıdır"
AKP-MHP ortaklığının planladığı ittifaka göre, milletvekilleri önce alınmakta, sonra paylaştırılmaktadır. Bu, haksız bir uygulamadır ve en kestirme ifadeyle sandalye hırsızlığıdır ve maalesef bu tasarıyı getirenler buna tevessül etmiş durumdadır.
Yukarıda saydığımız gerekçelerle, tümüne muhalif olduğumuz ve ülkemizin geleceğini karartacağı kesin olan bu teklifin bir an önce geri çekilmesi gerekmektedir.”