Dünya

İstihbarat örgütleri sınırlarını aştı mı?

Almanya ve ABD istihbarat teşkilatları arasındaki terörle mücadele konusunda yoğun bir işbirliği var. Peki, bu işbirliği terörle mücadeleden çok daha ileri boyutlarda mı?

07 Mayıs 2015 18:49


Binlerce kişinin ölümüne neden olan 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonra dünyada terörle mücadelenin boyutu değişti. Yasalar sertleştirildi ve Batılı ülkelerin istihbarat birimleri arasındaki iletişim ağı daha da güçlendirildi. Bu bağlamda Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) ile Alman Federal Haberalma Teşkilatı da yakın işbirliğine girdiler. Ancak işbirliğine gidilirken yasal dayanağı olmayan bazı konularla ilgili gereken hassasiyet gösterilmedi. Bu yüzden de NSA ile ilgili bir sıkıntı şu sıralarda kamuoyunu meşgul ediyor.

Alman ve Amerikan haberalma teşkilatları arasında sadece terörü önlemeye yönelik olmayan, özel ve ticari kesimleri de hedef alan bir takibatın söz konusu olduğu kuşkusu var. Bu kuşku eski NSA çalışanı Edward Snowden'ın 2013'te yayınladığı belgelere bakıldığında daha güçleniyor. Halen Moskova'da sığınmacı olarak yaşayan Snowden sayesinde artık tüm dünya 2 yıldır, NSA ve İngiliz Devlet Haberleşme Teşkilatı'nın tüm telekomünikasyon ağlarını denetlediğini biliyor.

Ancak bu denetimlerin sadece terörle mücadele için yapılmadığı, dost ülkelerin hükümet temsilcileri ve ekonomi kuruluşlarının da telefon dinlemelerine maruz kaldıkları biliniyor. Bu bağlamda uçak üreticisi EADS ve Avrupa Parlamentosu'nun da dinlendiği ileri sürülüyor. Bu tür dinlemelerin terörle mücadele kapsamında nasıl değerlendirileceği, bunların terör olaylarıyla nasıl ilişkilendirildiği ise merak konusu.

Sorgulamalar sürüyor

Almanya'da Federal Meclis bir yıl önce NSA Araştırma Komisyonu kurdu ve çok sayıda BND çalışanının ifadesine başvurdu, sorgulamalar halen devam ediyor. Soruşturmanın merkezinde ise BND çalışanlarının Almanya ve diğer Avrupa Birliği ülkelerinden milyonlarca kişinin gizli bilgilerini NSA ile paylaştığı iddiası yer alıyor. Komisyonda Almanya Başbakanı Angela Merkel de tanık olarak ifade vermeye hazır olduğunu belirtti. Zira Merkel de telefonu dinlenmek suretiyle bu ajanlık faaliyetlerinden mağdur olmuştu. Merkel'in cep telefonunun dinlendiği ortaya çıkınca, Hristiyan Demokrat Partili politikacı, "Dostların birbirini dinlemesi olacak iş değil" diye tepki göstermişti.

Ancak Merkel'e eleştirel gözle bakanlar, bu tepkiyi yetersiz buluyor ve Alman başbakanını deniz aşırı casusluk faaliyetleri karşısında pasif kalmakla suçluyorlar.

Muhalefet tepkili

Muhalefetteki Sol Parti ve Yeşiller ise Merkel'in ABD'den çekindiği için bazı önemli bilgileri parlamentodan gizlediğini ileri sürüyorlar. Radio Bremen'e konuşan Merkel ise "Açıklanması gereken konular" olduğunu, ancak BND ve NSA ilişkileri konusunda dosyaları eğer denetime açılacak olursa sadece ABD ile görüşerek, onlarla işbirliği halinde sunabileceğini söyledi. Muhalefet ise dosyaların gerekirse yargı kararıyla incelenmesini talep ediyor.

NSA Komisyonunda memnuniyetle ifade vereceğini söyleyen Angela Merkel şöyle konuşuyor, "Komisyonda ifade vereceğim. Yöneltilen soruları yanıtlayacağım. Eğer Komisyon bunu isterse. İfade vermeye hazırım" diyor.

Ancak Merkel ABD ve Alman istihbarat birimleri arasındaki ilişkinin önemli olduğunun altını çiziyor. Sonuçta 80 milyon kişinin güvenliği söz konusu diye konuşan Merkel, bu tür birimlere gereksinimin büyük olduğunu, o yüzden sahip çıkılması gerektiğini savunuyor.

İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere de eleştirilerden nasibini alıyor. Bakan de Maiziere'in NSA'ye bilgi verilmesinden haberi olduğunu ileri süren çevreler bakanı suçluyorlar.