“Askerlerin imdadına koştuğu sırada gözünün hiçbir şeyi görmediğini belirten acılı anne, evden kaza bölgesine gidip bütün yaralı ve şehitleri dere yatağından çıkardıktan sonra ayakkabısının olmadığını fark ettiğini kaydediyor.
“Askerlerin imdadına koştuğu sırada gözünün hiçbir şeyi görmediğini belirten acılı anne, evden kaza bölgesine gidip bütün yaralı ve şehitleri dere yatağından çıkardıktan sonra ayakkabısının olmadığını fark ettiğini kaydediyor. O sırada aklında askerlerin eşleri ve annelerinin olduğunu aktaran Ürek, “Evladımı kaybettim, bari başka annelerin ciğeri yanmasın. Hâlâ kucağımda ölen asker için ağlıyorum. Biz de insanız, yüreğimiz dayanmıyor. Biz birlikten beraberlikten yanayız. Sadece kötüler ortaya çıksın istiyoruz” diye konuşuyor. Minibüsün uçtuğu dere yatağından yaralı olarak çıkardıkları bir askerin ‘Geçen yıl annemi kaybettim, ona kavuşacağım. Beni bir teyzenin yanına götürün’ ifadeleri üzerine askerin başını dizine koyduğunu ve teselli etmeye çalıştığını anlatan anne Ürek yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Onun elinden tuttum, gözlerime baktı. Elimi sıktı, ‘Anne ölmek istemiyorum.’ dedi. Ben o sırada onun gözlerine bakıyordum ama sanki oğlumu görüyordum. Ona dua ettim ve ‘Sen de dua et.’ dedim. Askerin de bir oğlu varmış. O da ‘Allah beni oğluma bağışlasın.’ dedi. Sürekli konuşturmaya çalıştım. Köyden gelen akrabalarımın sivil aracına bindirdik. Arabada başını dizime koydu. Alaydaki revire kadar elimi bırakmadı. O an ölüp ölüp diriliyordum. Allah’a dua ediyordum yaşasın diye. Revirde askerler hemen müdahale etti; ama maalesef vefat etti. Biz tekrar olay yerine geldik, diğer yaralılarla ilgilenmeye devam ettik.”
Roboski’de yaşanan bu olay haftaya damgasını vurdu.
Gaziantep’te katliam sonrası gerilen sinirler, çözüm konusunda karamsarlaşan düşünceler bu çok duygusal olayla sarsıldı. Fecaatin en büyüğünün yaşandığı anlarda konunun çözümünün nasıl olabileceği konusunda bir ipucu değdi kulağımıza. Bozulan barış süreci ve ardından nasıl sağlanabileceği konusundaki tartışmaların masum siviller üzerinden yapılması çözümün bağrına sokulan bir hançer gibidir. Zira Gaziantep’te yaşanan vahşetin pamuk ipliği ile sağlanmaya çalışılan çözüm umutlarını berhava ettiğini görmemek mümkün değil.
Maalesef iki ayrı dünya oluşmuş. Bu vahşi katliamdan bir müddet geçtikten sonra bölgede katliamı yapanların desteğinde bir eksilme yine olmayacak maalesef. Zira ortada kaldırılmamış bir cenaze var. Halledilmemiş bir sorun var. Hükümetin Kürtlerin en temel insani haklarının verilmesi konusundaki isteksizliği, anayasa konusunun adeta rafa kaldırılması ve açılım sürecinin ruhuna fatiha okunması halklar arasındaki yarığı derinleştiriyor. PKK’nın sözüne güvenilmez, ne zaman ne yapacağı bilinmez, uluslararası güç odaklarıyla iş tutan pragmatist yapısıyla sorunun çözümünü ne derece baltaladığı ortadadır. Ancak önemli olan bölgedeki onca sivil ölümüne rağmen desteğinin artmasıdır.
Diyarbakır dershane önü patlamasından sonra da büyük bir infial olmuştu ancak seçimlerde BDP’nin oyları artmıştı.
Bundan dolayı çözümün nefret temelli olayların artması ile değil sevgi temelli olaylar sayesinde olacağı anlaşılmaktadır.
Roboski’yi gündeme getirenlere yönelik önemli bir tepki oluşturmaya çalışıyorlardı. Roboski diyen “Kürtçü” damgası yiyordu. Ancak Roboski’li anneler bu tezviratın ne kadar haksız ve zalim olduğunu gözler önüne serdi. Tahmin edilmeyen bir kaza imtihan idi onu Roboski’li anneler temiz yürekli Anadolu çocukları kazandı. Sormak lazım alay, hakareti kendisine iş edinenlere, MAZLUMDER İstanbul Şubesi’nin yapmış olduğu Fatih camii önündeki etkinliğin ne kadar değerli olduğu anlaşıldı mı acaba? Roboski’li mazlum, yaralı, öfkeli ama yüreği katılaşmamış anaları anlayamayanların yüzü kızardı mı şimdi acaba? Anaların acısını canlı tutmanın, asker iniltisi karşısında yüreği parçalanan ana ile dayanışma olduğunu anladınız mı acaba? Roboski deyince hakaret, küfür ve alaydan başkasını bilmeyenler, başınız öne eğildi mi acaba? İki halkın da çözümden yana olduğunu gördünüz mü? Sizler için hâlâ hükümeti, partiyi veya diğerleri için örgütü korumak en üstün değer mi? Bu olay, sorunları görmezden gelen sun’i bir yakınlaşmayı değil, yaratılıştan gelen adalet ve hakkaniyet duygularıyla diğerinin hakkını anlamayı, teslim etmeyi sağlamalıdır.
Bu katliam sonrası bu yürek parçalayan olayın olması hepimizi derinden düşündürmeli. Gerçekten çözümün sırrı burada. Bir Kürt anasına başını yaslayan, ona baktıkça anasını hatırlayan o güzel askerde saklı bu sır. Askeri, hesabı verilmemiş zalim bir bombardıman sonucu çocuğunu kaybetmiş intikamcı bir anne gibi değil, ona baktıkça analık duyguları kabaran biri gibi kucaklayan asil ruhta saklı bu sır. Hangi katı yürek bu manzara karşısında eriyip gözyaşlarına boğulmaz ki? Acılarının hesabını soranları ve onları sahiplenen erdemli insanları, insan hakları savunucularını terörist ilan edenler artık katı kalpleriniz yumuşasın. Şiddetin, zalimce kin duygularının, belden alta vurmaların kazandıracağı hiçbir şey yok.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. İki tarafın da ölenlerin ardından döktüğü öfkeli gözyaşları çözüme hizmet etmiyor. Bu anlayışa dokunulmasıyla şiddet, öfke zalimlik dili oluşuyor. Kürt sorunu üzerinde düşünen ve çözümler arayan aydınları, PKK’lı ilan edenler, ne derece sorumsuz olduğunuzu anlayın. Önemli olan ölenin ağıtını yakmak değil, yeni ölümleri önlemektir. Bu ülkede fay hatları her geçen gün daha kırılgan hale gelirken hedef göstericiliğin, derin devlet servisçiliğinin normalleştirilmesi tüyler ürperticidir. Medya attığı manşetlerle artan tirajını değil kendisi yüzünden oluşabilecek ölümlerin endişesini yaşamalıdır.
Sevgi ve merhamet kazanacak, eminim. Analar kazanacak, tüm kalbimle inanıyorum. Nefretin değil Anadolu’nun bağrından koparamayacağınız merhametin dili kazanacak, eminim. Bir diğerinin talep ettiği kimlik haklarını bu yürekler anlayacak çünkü. Diğerinin acısını, derdini bu yufka yürekler anlayacak. Hep en ücra köylerde, fakir ana babaların gözyaşları arasında toprağa verilecek o merhamet dolu yürekler kazanacak, buna eminim.
*Yazarın Milat gazetesinde yayımlanmayan yazısıdır.