Benan Molu*
anayasagundemi.com
2014, Türkiye’de ve Dünya’da insan hakları ve insan hakları savunucuları için berbat bir yıldı. Yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, hak ve özgürlüklerin sürekli saldırı altında olduğu, sorumluların hiç yargılanmadığı ve tek bir iyi habere muhtaç olduğumuz zamanlarda yine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) imdadımıza yetişti ve biraz olsun adalet için sevinebildik.
Ben de, AİHM 2014 yılı istatistiklerini yayımlamadan önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) düzenlenen madde başlıkları altında (mülkiyet hakkı hariç) kronolojik olarak 2014 yılında AİHM tarafından Türkiye’ye karşı verilmiş ve hasret kaldığımız hukuka doyduğumuz kararların bazılarını bir araya getirmek istedim. Karar adlarının üstüne tıkladığınızda Türkçe çevirilerini bulabilirsiniz. Önemli gördüklerimi özetlemeye çalıştım ama unuttuklarım vardır şüphesiz, şimdiden affola, hatırlatırsanız şahane olur.
2015, hak ve özgürlüklerin korunduğu bir yıl olsun.
Yaşam Hakkı ve Etkili Soruşturma Yükümlülüğü
14 Ocak – Kasap ve Diğerleri v. Türkiye: Motorsiklet kullanırken polisler tarafından takip edilmeye başlanan ve ehliyetsiz olduğu için korkup kaçan başvurucuyu yakalamak isterken dengesini kaybeden polisin silahının ateş alması ve başvurucunun ölmesi ile ilgili başvuruda, AİHM, polise verilen 1 yıl 8 aylık hapis cezasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının yaşam hakkı ihlaline karşı tolerans içerdiğine ve cezasızlığa yol açtığına karar verdi.
AİHM, daha önce Böber v. Türkiye ve Eski v. Türkiye kararlarında işkence ve kötü muamele yasağı maddesi altında erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması yollarına başvurmanın cezasızlığa yol açtığına karar vermişti. Bu karar, yaşam hakkı bakımından bunu söylemesi açısından bir ilk.
28 Ocak – Camekan v. Türkiye: İHAM, 2000 yılında F Tipi Cezaevleri’ne karşı pankart asmak isterken polis tarafından kulağından vurulan Şamil Camekan’ın polisler aleyhine açtığı davada olay tarihinden itibaren yaklaşık 11.5 yıl sonra karar çıkmasını, yılda ortalama üç defadan az duruşma yapılmasını, sanık polis ve avukatlarının duruşmada hazır bulunmaması sebebiyle duruşmaların sürekli ertelenmesini İHAS’ın 2. maddesinde korunan yaşam hakkının usuli yükümlülüklerine aykırı buldu. Mahkeme, Türkiye’nin yargılama sırasında gerekli özeni, yeterli çabukluğu ve etkinliği sağlayamadığını saptadı.
7 Şubat – Oruk v. Türkiye: Denizli’de askeri bölge yakınında patlama sonucu 5-14 yaşları arasındaki 6 çocuğun ölümüyle ilgili başvuruda AİHM, tıbbi ihmalin söz konusu olduğu davalarda mağdur yakınlarına tazminat ödenmesinin yeterli olmadığını söyleyerek yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
25 Şubat – Makbule Kaymaz v. Türkiye: AİHM, 2004’te Mardin’de “terörist” zannedilerek 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur Kaymaz ve babasının yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, polis operasyonunun ölüm riskini en aza indirecek şekilde planlanmadığını ve yürütülmediğini, ayrıca Uğur Kaymaz ve babasına karşı kullanılan ve ölümle sonuçlanan müdahalenin “gerekli” bir müdahale olmadığını söyledi.
Uğur Kaymaz ve babasının ölümünden sorumlu polislerin olaydan 10 gün ve 1 yıl sonra savcı karşısına çıkartılmasının, çelişkili polis ifadelerinin, Uğur Kaymaz’ın ölü bedeninin yanınd bulunan silahtan parmak izi alınmamasının etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırı olduğuna karar verildi.
1 Nisan – Mehmet Köse v. Türkiye: AİHM, 2002 yılında zorunlu askerlik hizmetini yaptığı sırada intihara teşebbüs eden ve hastanede hayatını kaybeden Yılmaz Köse’nin babasının yaptığı başvuruda Türkiye’nin, AİHS’ın 2. maddesinde korunan yaşam hakkı bağlamında etkin soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar verdi.
15 Nisan – Cülaz ve Diğerleri v. Türkiye: 1993’te 6 kişinin gözaltında kaybedilmesi hakkında yapılan başvuruda İHAM, Türkiye’nin yaşam hakkını ve soruşturma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar verdi.
18 Mayıs – Sarısülük v. Türkiye: AİHM, Gezi direnişi sırasında 14 Haziran 2013 tarihinde polis kurşunuyla öldürülen Ethem Sarısülük’ün ailesinin yaptığı başvuruyu iç hukuk yolları tüketilmediği kabul edilemez buldu.
3 Haziran – Aktepe ve Kahriman v. Türkiye: AİHM, zorunlu askerlik hizmetini yaptığı sırada psikolojik sorunları olduğunu söylemesine ve tedavi görüyor olmasına rağmen askeri yetkililerin Ferit Aktepe’nin yaşam hakkını korumak için gerekli önlemleri almadığını söyleyerek yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
22 Temmuz – Ataykaya v. Türkiye: 24 Mart 2006’da Diyarbakır’da başlayan, 9 kişinin öldüğü, çok sayıda insanın yaralandığı eylemlerde eyleme katılmadığı halde orada bulunduğu sırada başına isabet eden biber gazı kapsülü nedeniyle ölen Tarık Ataykaya’nın ailesinin yaptığı başvuruda AİHM, biber gazı sonucu gerçekleşen ölümle ilgili bir karar daha verdi. AİHM, bu konuda 2013 yılında verdiği Abdullah Yaşa kararına atıfla biber gazı kullanımına yönelik Avrupa standartlarında düzenleme olmamasının polisi pervasızlaştırdığını, polisin olay günü kar maskesi takmasının tanıklar tarafından teşhisi imkansızlaştırdığını, polislerin soruşturulamamasının sadece mağdur yakınları için değil, toplum için de polislerin cezasız kalacağı düşüncesi uyandırdığını söyleyerek hem yaşam hakkından hem de etkili soruşturma yükümlülüğünden iki ayrı ihlal buldu.
23 Eylül – Atiman v. Türkiye: Yüksekova’da kaçakçılık yapıldığı şüphesiyle havaya ateş açan jandarmanın yaşam hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan başvuruda AİHM, Jandarma Görev Yetki Kanunu’nun kaçakçılığa karşı silah kullanımına izin veren maddesinde değişikliğe gidilmesine karar verdi.
13 Kasım – Durmaz v. Türkiye: İlaç alarak intihar ettiği iddia edilen Gülperi O.’nun intihar etmediğine dair otopsi raporuna ve ailenin “ev içi şiddet” iddialarına rağmen Türkiye’nin Gülperi O.’nun ölümünü etkili şekilde soruşturmadığına karar veren AİHM, daha önce yine ev içi şiddet ile ilgili verdiği Opuz v. Türkiye kararındaki “Türkiye’de yargı, kadına şiddet davalarında ayrımcı ve pasif tutum izliyor” değerlendirmesini tekrarlıyor.
9 Aralık – Kadri Budak v. Türkiye: AİHM, 1994’te gözaltında kaybedilen Metin ve Bahri Budak’ın 2005’te bulunan kemiklerine rağmen ölüme ilişkin etkin soruşturma yürütülmediğine karar verdi.
Kötü Muamele Yasağı ve Etkili Soruşturma Yükümlülüğü
7 Ocak – Kaçak ve Ebinç v. Türkiye: Van’da DTP eyleminde polise taş atıldığı iddiasıyla polisler tarafından gözaltına alınırken kötü muameleye maruz kalan başvurusunda AİHM, “taş atma şüphesi polis şiddeti için gerekçe gösterilemez.” diyerek kötü muamele yasağının ve etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlaline karar verdi.
11 Şubat – Gülizar Tuncer v. Türkiye: 2000 yılında Çağdaş Hukukçular Derneği’nin F Tipi cezaevlerine karşı yaptıkları basın açıklamasında polisin gözaltına aldığı avukat Gülizar Tuncer’in başvurusunda AİHM, polisin ‘dağılın’ çağrısının göstericilere şiddet uygulamasına neden olamayacağını söyleyerek kötü muamele yasağına aykırılık buldu. AİHM ayrıca Tuncer’in 5 gün iş göremez raporu almasına sebep olan polislerin cezasızlıktan yararlandırılmasını da soruşturma yükümlülüğüne aykırı buldu.
18 Mart – Öcalan v. Türkiye: AİHM, 17 Kasım 2009 tarihine kadar geçen sürede Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarının AİHS’ın 3. maddesini ihlal ettiğine karar verdi.
15 Temmuz – Çoraman v. Türkiye: Polisin bir sürücüyü durdurup dövmesi ve kötü muamele yasağının ihlaliyle ilgili olan başvuruda AİHM, polis şiddetinin kötü muamele yasağını, polisin soruşturulması için izin istenmesi ve soruşturmanın 5 yıl sonra yeniden açılmasının kötü muamele iddialarının cezasız bırakılmaması için düzenlenen etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Hükümetin başvurucunun tazminat aldığı ve bu sebeple artık mağdur kabul edilemeyeceği yönündeki savunması hakkında AİHM, şiddet uygulayan polisin aydan aya ödediği toplam yaklaşık 5.500 TL’lik tazminatın mağdurluğu kaldırmaya yetmediğini söyledi.
Özgürlük ve Güvenlik Hakkı
4 Mart – Filiz v. Türkiye: AİHM, 2007’de Mersin’de DTP eyleminde tutuklanan gencin 11 duruşma boyunca basmakalıp ifadelerle tahliye edilmemesini AİHS’a aykırı buldu. AİHM, “suç vasfı, delillerin durumu” gibi ifadeler, 11 ay 6 gün süren tutukluluğun devam ettirilmesi için tek başına gerekçe olamaz diyor ve tutuklandığında 16 yaşında bir çocuk olan Mehmet Filiz’in alternatif yollara başvurulmadan tutuklanmasını eleştiriyor.
24 Haziran – Yarashonen v. Türkiye: Türkiye’ye pasaportsuz giren Zalim Yarashonen’in 5 ay 27 gün Kumkapı Yabancılar Şube’de tutulmasıyla ilgili kararda AİHM, Yarashonen’in iç hukukta yasal dayanağı olmadığı halde tutulmasını, tutuklanmasının sebebinin hiçbir aşamada o’na anlatılmamasını, sadece bunun bile tutukluluğa itirazı engelleyeceğini söyleyerek özgürlük ve güvenlik hakkının 4 kez ihlal edildiğine karar verdi.
AİHM, Yarashonen’in kapasitesini aşmış Kumkapı Yabancılar Şube’de 40 m2’lik alanı 24-45 kişiyle paylaşmasını 3. maddeye aykırı buldu.
8 Temmuz – Ahmet Şık v. Türkiye ve Nedim Şener v. Türkiye: 2011 yılında ODA TV davası kapsamında tutuklanan ve tutuklanmaları ulusal ve uluslararası alanda büyük tepkiyle karşılanan gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in AİHM’a yaptıkları başvuruda mahkeme, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in ilgisiz ve yetersiz delillerle bir yıl boyunca tutuklu kaldığını ve gizlilik sebebiyle soruşturma dosyasında aleyhlerine gösterilen delilleri göremediklerini söyleyerek AİHS’ın 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkını; ayrıca yazdıkları kitaplar nedeniyle -yine ilgisiz ve yetersiz delillerle bir yıl boyunca- tutuklu kalmalarının AİHS’ın 10. maddesi ile korunan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Mahkeme, Nedim Şener’in uzun süren ifade ve sorgu işlemleri sebebiyle uykusuz kaldığı gerekçesiyle insanlık dışı muameleye maruz kaldığı iddialarını ise dayanaktan yoksun buldu.
Adil Yargılanma Hakkı
Nisan – Ramazan Cem Gürdeniz v. Türkiye: AİHM, Balyoz davası kapsamında emekli tuğgeneral Ramazan Cem Gürdeniz tarafından yapılan başvuruda, başvurucunun İHAM ile birlikte Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’na da başvuru yapmış olmasını AİHS’ın 35. maddesinin 2. fıkrasında getirilen kabul edilebilirlik kriterlerine aykırı buldu.
1 Temmuz – Şekerci v. Türkiye: AİHM, 3 yıl 4 ay süren davada 7 ay bilirkişi raporu beklendiği için duruşmaların ertelenmesini makul sürede yargılanma hakkına aykırı buldu. Kararda ayrıca haksız tutulmaya karşı etkili tazminat yolunun olmaması da ihlal sayılıyor.
4 Mart – Fazlı Aslaner v. Türkiye: AİHM, Danıştay Dava Dairesi önüne temyiz incelemesi için gelen başvuruya konu davada Danıştay Dairesindeki karar görüşmelerine katılan bazı yargıçların daha sonra davanın önüne gittiği Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulundaki görüşmelere de katılmış olmaları nedeniyle buradaki kararın tarafsız olduğunun düşünülemeyeceğine karar verdi. (Alıntı)
3 Haziran – Yiğitdoğan v. Türkiye: 1999 yılında örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nden alınan üç günlük ek süre ile yedi gün gözaltında kalan ve ifadesi yanında avukatı olmadan alınan Yüksel Yiğitdoğan’ın başvurusunda İHAM, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
İHAM ayrıca gözaltında kaldığı sırada dövüldüğünü, filistin askısına asıldığını, tacize maruz kaldığını iddia eden Yiğitdoğan’ın iddialarının etkili şekilde soruşturulmadığına da karar verdi.
23 Eylül – Cevat Soysal v. Türkiye: İHAM, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin kanuna aykırı olarak elde edilen telefon kayıtlarının mahkumiyet kararı verilirken kullanılan tek delil olmasını, ses kayıtlarının bir örneğinin talebine rağmen başvurucuya verilmemesini ve yine ısrarına rağmen aleyhine delil olarak kullanılan telefon kayıtlarında geçen X isimli şahsın duruşmada tanık olarak dinletilmemesini çekişmeli yargılama usulüne, silahların eşitliği ilkesine ve adil yargılanma hakkına aykırı buldu.
Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
21 Ocak 2014 – İhsan Ay v. Türkiye: AİHM aldığı ceza adli sicil kaydından silinmesine rağmen iş sözleşmesinin bu sebeple yenilenmemesini özel hayata aykırı buldu.
22 Nisan – Nusret Kaya v. Türkiye: AİHM, Muş ve Bolu cezaevlerinde hükümlü olan başvurucuların aile ve yakınlarıyla telefonda Kürtçe konuşmalarının engellendiği iddiasıyla yaptıkları başvuruda özel hayata saygı ve haberleşme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
2 Aralık – Emel Boyraz v. Türkiye: TEDAŞ’ta girdiği sınavı kazandığı halde “askerliğini yapmış olmak” şartını taşımadığı yani erkek olmadığı için işe alınmayan Emel Boyraz’ın yaptığı başvuruda AİHM, özel hayatla bağlantılı olarak cinsiyet temelli ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verdi.
Din ve vicdan özgürlüğü
3 Haziran – Buldu ve Diğerleri v. Türkiye: Yehova Şahidi oldukları gerekçesiyle askere gitmeyi reddeden dört başvurucunun başvurusunda AİHM, vicdani ret hakkının tanınmamasından ötürü din ve vicdan özgürlüğünün, insanlık dışı muamele yasağının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
2 Aralık – CEM Vakfı v. Türkiye: Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (kısa adıyla Cem Vakfı) tarafından yapılan başvuruda Türkiye’nin cemevlerini ibadethane saymamasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9. maddesinde güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğüyle ile bağlantılı olarak AİHS’ın 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlali olarak kabul etti.
2 Aralık – Güler ve Uğur v. Türkiye: AİHM, PKK gerillaları için düzenlenen mevlüde katıldıkları iddiasıyla terör örgütü propagandası yapmak suçundan ceza alan başvurucuların din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. İHAM’a göre Terörle Mücadele Kanunu’nun terör örgütü propagandası suçunu düzenleyen 7/2 maddesinin uygulanış biçimi yeterince öngörülebilir olmadığı için kanun niteliğini haiz değil ve bu, İHAM’ın “TMK’nin 7/2 maddesi kanun niteliği taşımıyor” dediği ilk dava.
İfade Özgürlüğü
21 Ocak: Perihan ve Mezopotamya Basın Yayın A.Ş. v. Türkiye: Mezopotamya Yayınları’nın Urfa, Diyarbakır ve İzmir şubelerinin polis tarafından basılması ve çeşitli kitap ve belgelere el konulmasından sonra il valileri tarafından Ticaret Mahkemesi’ne yapılan başvuruyla kamu düzenini bozduğu iddiasıyla 2001 yılında Mezopotamya Yayınları’nın kapatılmasına karar verilmişti. İHAM, mahkemenin yayınevinin kamu düzenini nasıl bozduğunu açıklayamadığını, kapatma kararının orantısız olduğuna ve demokratik bir toplumda gerekli olmadığına karar vererek ifade özgürlüğü ihlali buldu.
4 Mart – Dilipak ve Karakaya v. Türkiye: Abdurrahman Dilipak’ın 28 Şubat’ta MGK’deki rolü nedeniyle amiral Güven Erkaya’nın ölümünden sonra yazdığı yazı hakkında Erkaya’nın ailesi tazminat davası açmıştı. Dilipak tazminatı ödeyemediği için evine haciz gelmişti. AİHM Dilipak’ın ifade özgürlüğünün ihlaline karar verdi. AİHM, Erkaya’nın MGK’de yer alması nedeniyle politik hayatta olduğunu, Dilipak’ın yazısının eleştiri sınırı içinde olduğunu, ayrıca Dilipak’ın tazminat için +164.000 TL ödemesinin sadece kendi için değil, meslektaşları için de caydırıcı etki yaratacağını söyledi.
25 Mart – Bayar v. Türkiye (no. 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8): AİHM, Ülkede Özgür Gündem gazetesinde Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül 2004 tarihinde yayımlanan bir dizi makale nedeniyle gazete editörü Hasan Bayar ve sahibi Ali Gürbüz hakkında dava açılması nedeniyle yapılan başvurularda Türkiye’nin adil yargılanma hakkını ve ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi.
27 Mayıs – Mustafa Erdoğan ve Diğerleri v. Türkiye: Anayasa hukukçusu Mustafa Erdoğan’ın Fazilet Partisi’nin kapatılmasıyla ilgili AYM kararını eleştirel bir dille Liberal Düşünce Dergisi’ne yazması üzerine itibarlarının zedelendiği iddiasıyla dava açan AYM üyelerinin başvurusunda AİHM, Erdoğan’ın para cezasına çarptırılmasını ifade özgürlüğüne aykırı buldu.
17 Haziran – Belek ve Özkurt v. Türkiye: AİHM, Dema Nu ve Evrensel gazetelerine TMK kapsamında para cezası verilmesini, yayın yasağı getirilmesini ifade özgürlüğüne aykırı buldu.
21 Ekim – Murat Vural v. Türkiye: 2005 yılında Atatürk büstüne boya dökmesi nedeniyle 22.5 yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezası daha sonra 13 yıla indirilerek onandığı için seçme ve seçilme hakkından mahrum bırakılan Murat Vural’ın başvurusunda AİHM, ifade özgürlüğünün ve seçme-seçilme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Toplantı ve Dernek Kurma Özgürlüğü
18 Şubat – Tüm Bel-Sen v. Türkiye: AİHM, Belediyelerin sendika üyesi çalışanlarına maaşları dışında da ek ödeme yapabilmesini de içeren toplu iş sözleşmesinin Sayıştay tarafından denetlenip 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na aykırı bulunmasını sendikal hakların ihlali saydı. Kararda İHAM sıklıkla “toplu sözleşme, sendika üyesinin çıkarlarını korumak için en önemli araçlardandır” dediği Demir Baykara v. Türkiye kararına dayanıyor.
Eğitim Hakkı
16 Eylül – Mansur Yalçın v. Türkiye: Alevi ailelerin zorunlu din derslerine ilişkin yaptıkları başvuruda Türkiye’nin eğitim hakkını ihlal ettiğine karar verdi. 4’e karşı 3 oyla, din vicdan özg. ve ayrımcılık yasağı iddialarını inceleme gereği görmedi. Mahkeme, daha önce Alevi ailelerinin zorunlu din dersleriyle ilgili yaptıkları Hasan Eylem Zengin başvurusuna atıfla, 2011’den sonra yapılan değişikliklere rağmen zorunlu din derslerinin Türkiye’de yapısal bir sorun olduğunu ve devletin derhal gerekli düzenlemeyi yapmasını söylüyor.
Seçim Hakkı
15 Nisan – Oran v. Türkiye: AİHM, Baskın Oran 2007 yılında yapılan yerel seçimlerde gümrük kapılarında yurtdışında yaşayanların bağımsız adaylar için oy kullanamaması ve bağımsız bir aday olarak TRT’de seçim propagandası yapma imkanı bulamaması üzerine yaptığı başvuruda ihlal bulmadı.
Tazminat
12 Mayıs – Kıbrıs v. Türkiye: 1074 Kıbrıs Harekatı sırasında kaybedilen, yerinden edilen kişilerin yaşam hakları ve mülkiyet haklarına ilişkin 2001 yılında Türkiye’ye karşı verdiği kararda AİHM, tazminat hakkını saklı tutmuştu. Rum yönetimi tarafından tazminata ilişkin 2011 yılında yapılan başvuru sonuçlandı ve Türkiye’nin 90 milyon Euro tazminat ödemesine karar verildi.
Bu yazı anayasagundemi.com'da yayımlanmıştır