Ekonomi

New York Times: Türkiye'de bazı müteahitler zor durumda kalabilir

Türkiye ekonomisini uzun dönemdir besleyen ucuz faizlere bağlı olan dolar bazında kredilendirmenin sonlanabileceği bildirildi. FED'in ABD'deki teşvik hareketlerini kısıtlaması hâlinde, küresel yatırımcıların, sermayelerini Türkiye gibi gelişmekte

21 Ağustos 2013 23:27

Çeviri: Kerem Cihan Uluç

Gelişen ekonomiler kategorisindeki ülkeler, FED'in özellikle 2009 yılından beri sunduğu olanaklardan en çok yararlananlar olarak görülüyor. Bu kategoriye Türkiye'de dâhil. FED başkanı Bernanke'nin yapacağı açıklamalar merakla beklenirken, en büyük korku FED'in malî tıkacı kısması. New York Times gazetesinde yayımlanan habere göre, bu durumda sözü edilen gelişen ekonomiye sahip ülkelerin dolar bazında alınan kredi borçlarını, kendi para birimleri üzerinden ödemeleri gerekecek. Uzmanlar, Amerikan dolarının artması ve yerel kurların düşmesi sonucunda ortaya çıkacak bilançonun, bu tip ekonomileri ağır bir krize sokabileceği belirtti.

Amerikan New York Times gazetesinde yayımlanan haberin tamamı şöyle;

Gökdelenlerin çalı çırpı gibi yükseldiği bir kentte, hiçbiri İstanbul'daki Sapphire kadar yükselemedi. Bugün artık, kudretin devrilmesinin bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor.

İstanbul'daki Sapphire Tower Alışveriş Merkezi 260 metre yükselen bir bina. İstanbul'un en yüksek, Avrupa'nın da en azâmetli binalarından biri olarak değerlendiriliyor. Son yıllarda İstanbul'un silüetini kaplayan birçok yeni bina gibi, Sapphire de, Türkiye, Brezilya, Güney Kore, Hindistan gibi gelişen ekonomilerde dağıtılan düşük faizli krediler sayesinde inşaa edildi. Bu paralar, 2009 yılında FED ve diğer büyük merkez bankalarının faizlerini aşırı derecede kısmaları ve Amerika Birleşik Devletleri ya da benzeri gelişmiş ülkelerin ekonomilerini düzeltmek amacıyla para basılmasıyla piyasaya çıktı.

Ben S. Bernanke idaresindeki FED'in malî tıkacını sıkılaştıracağı yönündeki beklentilerin arttığını bildiren New York Times, bu durumda, İstanbul'da gökdelenlerin çizdiği silüetin, ödenmeyen kredilerden, değer kaybeden para biriminden, banka ve yatırımcıların olası başarısızlıklarından oluşan ve gelişmekte olan ekonomilerin iflasına da işaret edebileceğini yazdı.

Bu hafta başında, Endonezya, Hindistan, Tayland gibi ülkelerin de içinde bulunduğu Asya piyasalarındaki yerel para birimlerinde ve hisselerde sert bir düşüş yaşandı. Faiz oranları FED'in ABD'deki teşvik hareketlerini kısıtlamasına bağlı olarak,  küresel yatırımcılar, sermayelerini gelişen ekonomik piyasalardan çekmeye başladı.

Bazı analistler bu durumu, reel veya öngörülmüş Bernanke patlamasına piyasaların verdiği reaksiyon olarak değerlendiriyor. ABD'nin Connecticut eyaletindeki Greenwich merkezli Pi Economics isimli bir özel danışmanlk şirketinden Tim Lee şöyle dedi: Şu anda yaşadıklarımız kocaman bir balondan ibarettir, ben buna Bernanke balonu diyorum'

Ancak, tüm analistler aynı fikirde değil. Yine de, 16 yıllık bir büyüme sürecinin ardından, yerel kurların düşüşü ve Asya piyasalarındaki sert düşüş nedeniyle, sarsıntı yaşayan ekonomiler kategorisindeki Güney Kore, Brezilya, Hindistan ve Türkiye'deki iyimser yatırımcıların bile anî dolar birikiminden endişe duydukları kaydedildi.

Anlaşılan FED'in bağışlarından en çok yararlananlar gelişmiş ülkeler değil, aksine Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde politik bağlantılarını kullananan elitlermiş. Yükselen gökdelenler, ihtişamlı alışveriş merkezleri ve hatta yeni havaalanı ve üçüncü köprü gibi projeler buna örnek olarak gösteriliyor. Artık bunlar Türkiye'nin hem jeopolitik hem de ekonomik yeni dinamizmini oluşturan unsurlar.

Pi Economics danışmanlık şirketinden Tim Lee, sözü edilen eliterin şu ana dek görmezden geldikleri şeyin ise aldıkları sorumlulukların çok belirgin ve yaklaşan bir tehlikeyi de getirdikleri. Lee bu tehlikenin döviz riski olduğunu belirtiyor.

İrlandalı gayrımenkul yatırımcıları veya ABD'de kredi alanların dolar bazlı borçlanarak Türkiye'de gökdelenler inşaa ettiğine, Hindistan'da çelik imaal ettiğine ve Brezilya'da petrol arama çalışmaları yaptığına dikkat çekiliyor. Ancak, büyük ölçüde yerel kurlar bazında kazanç sağlayan bu ülkelerin, sözü edilen yatırımları yapan şirketlerin hepsine yüksek meblağlarla, dolar bazından geri ödeme yapması gerektiğine de vurgu yapıyor.

Türk lirası veya Hint rupisinin güçlü olduğu dönemde, ki bunların son döneme kadar güçlü olduğunun altı çiziliyor, yerel yatırımcılara ve şirketlere çok daha düşük faizlerle dolar bazında kredi almaları için teşvik verildiği açıklandı.

Ancak, yerel kurların değer kaybetmeye başlaması ve ekonomik gelişmenin yavaşlamasının sonucu iki yönlü. İlk olarak dolar bazında yapılacak ödemeler, borçlular için daha maaliyetli olacak. İkincsi, kredi açanlar bu hassas kura karşı daha gergin hâle gelecek ve bu nedenle kredi limitlerini kısıtlayacak ve hatta krediyi kesecek.

Brezilya'nın 287 milyar doları alarak en borçlu ülke olduğu söylendi. Ancak, bu tür bir gelir kaynağına Türkiye'ye nazaran çok az ülkenin başvurduğuna da dikkat çekildi. Türkiye'nin dolar bazında yaptığı kredi alımları 172 milyar dolar. Bu rakamın ülke ekonomisinin yüzde 22'sini temsil ettiği belirtildi.

Geçtiğimiz aylarda Türk lirası yüzde dört buçukluk bir değer kaybı yaşadı. Buna ek olarak, İstanbul'un göbeğinde yapılması planlanan bir alışveriş merkezi projesi, birçok şehir sakini tarafından protesto edildi. Bu yapının başbakan politik ve kültürel yakınlığıyla bilinen bir işadamı tarafından finanse edildiği ifade edildi.

Goldman Sachs'nin tahminleri sonucunda ortaya çıkan 2.2'lik dolar-lira kurunun, güncel 1.95'lik oranda,  yüzde 15'lik bir devalüasyonun bir sonucu olduğu bildirildi. Global Source'un İstanbul'daki ortaklarından Atilla Yeşilada 'Türkiye'deki ekonomik mucize, Türk lirasına olan aşırı rağbet ve likitidenin bir ürünüydu' diye konuştu.  

Çoğunluğunu kısa dönem kredilerin oluşturduğu, alınan bu kredilerin gelişen ekonomi patlamasının tekrar eden özelliklerine işaret ettiği belirtildi. Bunun çok ses getirecek yatırımlar peşinde olan hırslı hükümetler ve bu yatırımları gerçekleştirecek sanayî gruplarının bağı olduğu ifade edildi.

İstanbul'daki Sapphire bunun en çarpıcı örneği olarak gösteriliyor.
 

 

Kiler Grubu'nun imzasını taşıyan 54 katlı gökdelen, Başbakan Erdoğan tarafından âdeta kutsanarak, 2011 yılında açılmıştı. Kiler Grubu 2003 yılında Recep Tayyip Erdoğan'ın başa gelmesinden beri büyük başarıya ulaşan birçok inşaat şirketinden biri. Aynı Erdoğan gibi, bu grubun sahipleri de Türkiye'nin Karadeniz bölgesinden geliyor. Yani, bu iş adamları Türkiye'nin muhafazakâr illerinden geliyor.

Düzenleyici belgelere göre, şirketin 164 milyon liralık borcunun 154 milyon lirası dolar bazından borçlanmadan oluşuyor. Güncel kurlara oranla bu rakam 79 milyon dolar ediyor. Şirket yetkililerinin açıklamalarına göre, bu meblağanın 25 milyon doları Sapphire ile ilişkili. Kiler Grubunun borçlarının çoğu kısa vadeli ve projenin risk oranına bağlı olarak düzenleyici belgeler, bu mülkten elde edilen kazançlar direk olarak projeyi kredilendiren Akbank'a gidiyor. Akbank Türkiye'nin en büyük dördüncü bankası.

Dolar bazında alınan kredinin  yüzde 6.5'lik ve lira bazındaki kredi maliyetlemesinin yüzde 11.5'lik değer farkı ölçüldüğünde, Kiler Grubu'nun ve diğer kuruluşların dolar bazında borçlanmak istemesi bir sürpriz olarak görülemez. Kiler Grubu'nun en son yapılan dosyalamalarında şu riski göze almış; Amerikan doları Türk lirası karşısında yüzde 10'luk değer kazanırsa, şirketin kaybı 11.8 milyon Türk lirası olacak.

Kiler Grubu'nun finans ofisi başkanı Rasim Kaan Aytoğu'ya göre, Sapphire'in yukarıdaki toplam borçtaki payı 25 milyon dolar. Aytoğu'nun iddiası, Sapphire projesinin kazançları dolar bazında kaydedildiğinden, kur dalgalanmalarından etkilenmiyor. Râsim Aytoğu ayrıca binadaki apartman dairelerine rağabetin yoğun olduğu yönünde. Aytoğu dairelerin yüzde 66'sının satıldığını söylüyor.

Ancak, Türkiye gayrimenkul piyasayı uzmanları, 1 milyon dolar - 10 milyon dolara satılan dairelerin satışlarda geri kaldığını ve bunların Trump veya Zorlu gibi inşaat sektöründe iş yapan diğer şirketlerin mülkleriyle aynı prestijde olmadığını söylüyor.

İnşaat sektöründe bunlardan da önemli olarak görülen bir başka şirket ise Kalyon Grubu. Başbakan Erdoğan ile sıkı bağları olan Kalyon Grubu, Erdoğan'ın tartışma yaratan Topçu Kışlası projesinin mimarı.  

Türkiye'de sorunlar baş gösterdiği dönemde, Kalyon Grubu'nun sahibi Cemal Kalyoncu'nun hiçbir şeyin değişmeyeceğinden emin olduğu kaydedilmişti. Kalyoncu verdiği bir röportajda, havaalanı inşaatının ihâlesini kazananların nereden finansman bulacağı sorusuna yurtdışı kaynaklardan sağlanacağı yanıtını vermişti.

Kalyoncu şöyle demişti; Finansman bulmak sorun olmayacaktır.