CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Yeşim Ağırman
Kanun toplumu düzen altına alan, kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür.
Hukuk ise birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan ve kamu gücüyle desteklenen kanunlarla muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir.
İnsan, varlığını tek başına sürdüremeyen ve toplum içinde yaşamak zorunda olan bir canlıdır. Toplumda yaşamak ise bazı kuralların konmasını zorunlu kılar. İnsanoğlunun bir hukuk sistemine, kanuna ihtiyacı varoluştan itibaren başlar. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.
Anayasamızın 2. Maddesi’nde devletimiz şöyle tarif edilir: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Tüm bu tanımlamaları neden mi hatırlatıyoruz?
Bugün Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM’nin kararı ve Kanunla imzalanmasının 10. Yıl dönümü.
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
Sözleşmenin beş temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir.
Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, taraf devletleri hukuki olarak bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. İstanbul Sözleşmesi sadece bir hukuk normu değil yaşayan bir araçtır.
Sözleşme’nin imzaya açılmasından bu yana 10 yılı geride bıraktık. Bu süreç içerisinde Sözleşme birçok hükümetin imzasına açıldı. 11 Mayıs 2011 tarihinden bu yana yasal hükümlülüklerin uygulanması için önemli adımlar atıldı.
İstanbul Sözleşmesi'nin farklı hükümleri, ilham verici eylemlerdir ve kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin farklı biçimlerine yanıt verme konusunda değişikliğe neden olmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi milyonlarca kadına umut ve daha büyük bir güvenlik duygusu getirmektedir. Kadına yönelik şiddet gibi toplumsal bir konuyu ele almak, onu açığa çıkarmak demektir.
İstanbul Sözleşmesi, mağdurların konuşmasına yardımcı olur, profesyonellerin uygun şekilde yanıt vermesini sağlar, şiddete ve tacize uğrayana umut duygusu aşılar.
Kısacası İstanbul Sözleşmesi hayat kurtarır.
İstanbul Sözleşmesi’nin varlığı bu kadar önemliyken Cumhurbaşkanı bir gece yarısı kararıyla Türkiye’nin, ismini bir Türk kentinden alan İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çektiğini açıklamıştır.
Toplumun büyük bir çoğunluğunun tepkisini alan bu karar, şimdilik iktidar gücünü elinde tutan ve kendi sempatizanı bir avuç mutlu azınlığı elinde tutma isteğinin dışa vurumundan başka bir şey değildir.
Alınan bu kararın toplumda bir karşılığı yoktur. Alanlarda İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula diyen, çekilme kararını protesto eden milyonlarca kadın, gençler ve işçiler bu kararı kabul etmiyor.
Kadına şiddet bir insanlık sorunudur diyen, yüreğinde vicdan, düşüncesinde akıl, gelecekte mutlu bir yaşam isteyen hiç kimse bu kararı kabul etmiyor.
Hiçbir makam, mevki ve yetki yaşam hakkının üstünde değildir.
Hiçbir güç insanların temel hak ve özgürlüklerinin önüne set kuramaz.
Tek kişinin gece yarısı kararlarıyla değil, toplumsal mutabakatlarla bugünkü şeklini alan Anayasa’nın temel hükümlerine aykırı kararı tanımamızı bekleyenler nafile bir gaflet içindedir.
Baskı, zulüm ve tehditlerle toplumun tüm katmanlarına benzer duyguları yaşatanların, kadının insanca yaşam hakkını koruyan yasaların bağlayıcılığından suçluyu kurtarmaya çalışanların kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz suçunu işleyenlerden ne farkı kalır?
Sırça saraylarınız elinizden gidecek.
Oyma koltuklarınızı kaybedeceksiniz.
Kuş tüyü yataklarınızdan kalkacaksınız.
Kabul etmiyoruz. Etmeyeceğiz! Kazanımlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Mücadelemizi büyüteceğiz. Kadının onurlu geleceği için yeni bir dünya kuracağız.
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğine hayır diyeceğiz. Kadını cinsiyetçi bakışların bir objesi olarak görmenize izin vermeyeceğiz. Şiddeti, tacizi, tecavüzü savunanlardan hesap soracağız.
Yasal, Anayasal ve Evrensel tüm haklarımızla insan kalacağız.
İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayacağız.
Yaşasın insanca yaşam için onurlu mücadelemiz.
Yaşasın İstanbul Sözleşmesi.