Gündem

İstanbul Havalimanı işçileri davası | "İnşaat işçilerinin yaşamı, yargılaması bu kadar değersiz midir?"

Davanın 3. duruşması Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde görüldü

26 Haziran 2019 10:47

İstanbul Havalimanı şantiyesindeki kötü çalışma ve iş cinayetlerine karşı gerçekleştirdikleri eylemler sebebiyle haklarında dava açılan işçilerin yargılandığı davada 3. duruşma Gaziosmanpaşa Adliyesi’nde görüldü. Duruşmanın "çok küçük bir salonda yapılması" tepkiye yol açtı. Eylemlerde tutuklanan ve ilk duruşma sonrası serbest bırakılan Özgür Karabulut, "İnşaat işçilerinin yaşamı, yargılaması bu kadar değersiz midir?" dedi. Aktarılana göre duruşmada hâkim, zaman zaman avukatların sorularına müdahalede bulundu. Avukat Mürsel Ünder hâkimin yanlı ve manipülatif davrandığını belirterek sorularına devam etmeyeceğini belirtti. Avukatların sonraki duruşmanın daha büyük bir salonda yapılması talebi daha sonra değerlendirilmek üzere duruşma 27 Kasım tarihine bırakıldı.

CHP İstanbul milletvekili Mahmut Tanal, sosyal medya hesabından salonun küçük olmasına tepki göstererek, "Gaziosmanpaşa Adliyesinde 3 Havalimanı işçilerin yargılandığı davada 67 sanık, 70 Avukat var. Toplam salonda 27 kişilik sandalye var. Sanık ve avukatlar salona alınamayacak ise bu nasıl yargılama... Şatafatlı yaşama para var, adaletli ,adil yargılama İçin duruşma salonun yok" diye yazdı.

Tanal, küçük salon seçilmesiyle bir mesaj verildiğini ifade ederek, "Bu durumun yargılamanın ciddiyetsiz ve özensiz olduğunun gösterdiğini ve adil yargılamanın ihlal edildiğini" belirtti. Tanal şöyle yazdı:

"İşçilere bir mesaj veriliyor. Bu davanın çok sanıklı ve çok avukatlı bir dava olduğu biliniyor. Daha önceki duruşmalara büyük salon tahsis edildiği halde bugün duruşmanın küçük yerde yapılması yargılamanın ciddiyetsiz ve özensiz olduğunu göstermekte ve adil yargılanmayı ihlal etmektedir."

CHP milletvekili Ali Şeker de Twitter hesabından duruşma salonunun çok küçük olduğunu vurgulayarak, "Dünyanın 'en büyüğü' İstanbul Havalimanı’nı inşa eden ve servis araçlarında üst üste gitmek istemiyoruz, tahta kurularıyla uyumayalım diyen inşaat işçileri dünyanın en küçük mahkeme salonunda yargılanıyor. 67 sanık, 2 müşteki, 20 avukat, 6 gazeteci,15 izleyici varız sadece 27 sandalye var" ifadelerini kullandı.

"Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılamaz"

Avukat Yıldız İmrek, duruşma salonunun durumunu, sanıkların ayakta kaldığını, bir kısım sanık ve müdafinin ayakta kaldığını, basın mensuplarının yerlerde oturduğunu ve bir güvenlik görevlisinin silahla salona girdiğini hatırlatarak "Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılamaz" dedi. İmrek, daha büyük bir salona geçmeyi talep etti.

Avukat Mürsel Ünder de gözaltı sürecinden beri bütün bu yargılama süreçlerinin usulen ve insan hakları bakımından AİHM kararlarına uygun olmadığına dikkat çekti. Ünder, çok sayıda kişinin yeterli olmayan salona sığmaya çalıştığını, yazılı beyanda bulunmalarına rağmen bu sorunu çözemediklerini belirterek daha uygun bir salona geçme yönündeki talebi yineledi. Bu talep reddedildi.

Öte yandan duruşmaya güvenlik görevlisinin silahla girmesine işçilerden tepki geldi. İşçiler, "Silahların gölgesinde mahkeme yapılmaz" dedi. 

Avukat beyanlarının ardından dosyada suçlanan işçilerin önceki ifadelerine ekleyecekleri olup olmadığı soruldu, ve beyanları alındı. Ayrıca, önceden belirtmemiş olanlara 'hükmün geri bırakılmasını' kabul edip etmedikleri soruldu.

"İnşaat işçilerinin yaşamı, yargılaması bu kadar değersiz midir?"

Eylemlerde tutuklanan ve ilk duruşma sonrası serbest bırakılan DİSK’e bağlı Dev Yapı-İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut söz aldı. Karabulut şunları söyledi.

"Havalimanında da iş kanunları vardı bunlar uygulanmıyordu. Bize denilen 'isteyen bu koşullarda çalışsın, istemeyen gitsin'di. İşçiler demokratik hakkını kullanarak bu koşullara karşı çıktı, biz de sendika olarak arkadaşlarımıza sahip çıktık. Bugün de 27 sandalyenin olduğu salonda 72 kişi yargılanmaya çalışıyoruz. Hukuksal anlamda çok bilgim yok ama bunun uygun olmadığını bir inşaat işçisi olarak ben gözlemleyebiliyorum. İnşaat işçilerinin yaşamı, yargılaması bu kadar değersiz midir? Birçok davanın Çağlayan'dan Silivri'ye nakledildiğine basından şahit oluyoruz. Dünyanın en büyük havalimanını inşa ettiğini iddia eden siyasi iktidar bizim yargılamamız için uygun yer tahsis edemiyor mu? Eğer edemiyorsa yargılamayı sonlandırabilirsiniz, burası uygun bir yer değil"

"Havalimanında yaşadıklarımızı mahkeme salonunda da yaşıyoruz"

Daha sonra İnşaat-İş Örgütlenme Sekreteri Özkan Özkanlı söz aldı. Özkanlı şunları belirtti:

"İnsan onuruna yakışmayan şartlara karşı yapılan eylemde hepimiz hedef haline getirilerek gözaltına alındık. Sendikacı kimliğimizden kaynaklı anayasal haklarımızı kullandık. 3. havalimanı ve bundan öncesi ve sonrasındaki hiçbir eylemde suç işlemedik. Bundan sonraki süreçte üzerimize atılacak iftiraların hiçbirini kabul etmiyoruz. Burada balık istifi gibi üst üste sıkıştırılmışız, havalimanında yaşadıklarımızı 'adalet mülkün temelidir' denilen mahkeme salonunda da yaşıyoruz. Bunun bir sonraki duruşmada düzeltilmesini talep ediyoruz."

Özkanlı'nın beyanının ardından İstanbul Havalimanı bünyesinde faaliyet gösteren bir kafede çalıştığını belirten İrfan Çelik, havalimanında işçiler tarafından yolu kesilerek aracına zarar verildiğini iddia etti. Darp raporu olmayan ve işçileri itham eden Çelik kendisini darp edenleri görse de hatırlamayacağını ekleyerek, "sanıklardan şikayetçi olduğunu" söyledi. 

Çelik'in "Garibanım" ve "saldıranları hatırlamıyorum" beyanları üzerine Özgür Karabulut, "Garibanların hafızası iyidir" dedi. Hâkimin, o sözü kimin söylediğini sorarak, Özgür Karabulut'un söylediğini zapta geçirdi. Bunun üzerine salonda bulunan diğer sanıklar, sadece Karabulut'un söylemediğini kendilerinin de söylediklerini ifade ettiler. Hâkim bunun üzerinde ismini söyleyen Yunus Özgür, Tuncay Yalçın, Anıl Deniz Gider, Osman Üney, Deniz Aslan ve Özkan Özkanlı'nın da ismini zapta geçirdi ve "Duruşma düzenini bozmaktan dolayı 'zorlama hapsine karar verebilirim'" dedi.

Avukatlar, saldırıya uğradığını ve aracında hasar olduğunu ifade eden İrfan Çelik'e, saldırganların davalılar arasında olup olmadığını, tam olarak kimden şikâyetçi olduğunu sordu. Bunun üzerine duruşma hâkimi avukata müdahalede bulunarak bu soruların daha önce de sorulduğunu belirtti.

Öte yandan hâkimin avukat Mürsel Ünder’in Çelik’e sormak istediği sorulara, “Böyle Big Bang'e kadar gideriz"  ifadesiyle müdahalede bulunduğu belirtildi. Aktarılana göre, Avukat Ünder, hâkimin sorguya müdahalelerinin zapta geçirilmesini talep etti.

Avukat Ünder'in ardından söz alan avukat Yıldız İmrek, doğrudan soru sorma hakları olduğunu tekrar hatırlatarak hâkimin müdahalelerini eleştirdi ve "Sizi tarafsızlığa davet ediyorum" dedi. Darp edildiği ve aracında hasar olduğunu beyanıyla şikayetçi olan İrfan Çelik'in sorgusu avukatlar ve hâkim arasındaki gerginliğin ardından devam etti.

"Aracını eylemcilerin üzerine sürdün mü?"

Duruşma başında, "Siz benim yerimde olsanız, aracınızla toplumun içine giriyorsunuz, insanların içine, oradan nasıl kurtulursunuz?" diyen Çelik, sorgunun devamında hâkimin "Aracını eylemcilerin üzerine sürdün mü?" sorusu üzerine, "Sürmediğini" söyledi.

Tanık olarak Jandarma Uzman Erbaş Tarık Metin dinlendi

Çelik'in ardından eylem günlerinde Jandarma Uzman Erbaş (sözleşmeli) olarak görev yapan Tarık Metin tanık olarak ifade vermeye başladı. 14 Eylül günü şantiye içinde bulunduğunu söyleyen Metin, işçilerin şantiyedeki koşullardan dolayı şikâyetçi olduğunu gördüğünü ancak işçilerin arasında işçileri galeyana getirmek isteyenler olduğunu belirtti. Bahsettiği kişilerden 3'ünün de salonda olduğunu söyleyen Metin, Özkan Özkanlı ve Yunus Özgür'ün ismini verdi; üçüncü kişiyi de salondan çıkmış olduğu için teşhis edemediğini belirtti. 

Savcılıktan gelen talimat doğrultusunda kolluk olarak operasyon yaptıklarını belirten Tarık Metin personellerinden yaralanan olmadığını ve olaylar başladıktan sonra kendisinin kesintisiz olarak bir hafta devam ettiğini söyledi.

Avukat Tamer Doğan, Tanık Metin'e, "9 ay önce olan olaydan Özkan Özkanlı'yı çok net hatırladınız. Yunus Özgür'e de bakarak orada olduğunu çok net teşhis edebiliyorsunuz. Peki nereden gözaltına alındılar?" ve "İlk gün bu üç kişinin işçileri galeyana getirdiğini söylüyorsunuz, doğru mudur?" sorularını yöneltti. Metin de aklında kesin kalan şeyleri söylediğini belirterek "Olayları dakika dakika hatırlayamam. Emin olduğum şeyleri anlattım" dedi.

Avukat Tamer Doğan, koğuş baskınından sonra gözaltına alınan işçi ve sendikacıların ilk sorgulamalarına İstanbul Havalimanı (İGA) yetkililerinin katılıp katılmadığını sordu. Tarık Metin aktarılana göre, önce "görmedim", ardından da "girmedi" dedi.

"Tahtakurusu yoktu, yemekler çok güzeldi"

Av. Mürsel Ünder, Tarık Metin'e "İşçilerin yatakhanesinde kaldığınızı söylediniz, bunun yasak olduğunu bilmiyor musunuz?" diye sordu. Metin, "Komutanımın izni ile kalıyordum" dedi. Yatakhanesinde tahtakurusu olmadığını, çıkan yemeklerin de çok güzel olduğunu söyledi.

Avukat Ünder ilk gece gözaltına alınan 500-600 kişi hakkında "Bu işçiler neye göre gözaltına alındı? Teşhise göre gözaltına alındıysa, niye serbest bırakıldı?" diye sordu. Ayrıca İrfan Çelik'in duruşmadan ayrılma isteği üzerine mahkemeden Çelik ve iddiaları hakkında delil toplanmasını talep etti.

Avukat Ünder tanık Tarık Metin'e sorduğu sorulara devam etti. "Teşhisleri siz mi yaptınız, İGA yetkilileri mi, yoksa işçiler mi?" sorusuna Metin, "Biz yaptık" dedi. "Tanımadığınız işçileri neye göre teşhis ettiniz?" sorusuna da "İstihbarat çalışmalarımız aktif olarak devam ediyorduk" dedi.

Avukat Mürsel Ünder, Tarık Metin'e,"İşçilerin yatakhanesinde kaldığınızı söylediniz, bunun yasak olduğunu bilmiyor musunuz?" diye sordu. Metin, "Komutanımın izni ile kalıyordum" dedi. Ayrıca yatakhanesinde tahtakurusu olmadığını, çıkan yemeklerin de çok güzel olduğunu söyledi.

"Hâkim manipülatif ve yanlı"

Duruşmaya ara verildi ve salon boşaltılırken gerginlik yaşandı. Aktarılana göre aranın ardından avukat Mürsel Ünder hâkimin yanlı ve manipülatif davrandığını belirterek sorularına devam etmeyeceğini belirtti. Avukat Songül Beydilli de söz alarak, tanık ve müştekilerin beyanlarını kabul etmediklerini ifade etti ve tüm sanıkların duruşmadan vareste tutulmasını talep etti.

Av. Songül Beydilli, tüm sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasını talep etti. Av. Mürsel Ünder, İrfan Çelik'in UYAP'tan aile tablosunun çıkarılmasını, beyan ettiği yaşta bir çocuğu varsa o gün bir hastahane veya ilaç kaydı olup olmadığının kontrolünün sağlanmasını, adil yargılamanın sağlanması için bundan sonraki duruşmaların SEGBİS ile kayıt altına alınmasını talep etti. Avukatların daha uygun bir salonda duruşma yapılması talepleri yinelendi.

Mahkeme, yakalama kararı olan bir kişi hariç sanıkların duruşmalardan vareste tutulma talebini kabul etti. İrfan Çelik'in ("suçtan zarar gören olma ihtimaline binaen") katılma talebinin kabülüne karar verildi. Duruşma salonu ve SEGBİS taleplerinin sonra değerlendirilmesine karar verildi. Gelecek duruşma 27 Kasım Çarşamba saat 9.30'da görülecek.

Ne olmuştu?

14 Eylül 2018'de daha önce İstanbul Havalimanı inşaatındaki çalışma koşullarını ve iş cinayetlerini birçok kez protesto eden işçiler, insanca yaşam ve çalışma koşulları talebiyle şantiyede eyleme geçti.

Eyleme yönelik polis saldırısı ve sonrasında başlatılan gözaltı furyası sonucunda 24 işçi tutuklandı. Daha sonra 7 işçinin daha tutuklanmasıyla bu sayı 31'e yükseldi.

Davada 61 kişi yargılanıyor.