İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu, Avukatlık Yasası’nda ve baroların seçim usullerinde önemli değişiklikler olacağına ilişkin açıklamaların ardından başlayan tartışmalara ilişkin bir yazı kaleme aldı. Durakoğlu, "Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa yargı bağımsızlığı olmaz. Barolar yok olursa olmaz demokrasi... Kimse insan hakları ihlalleri karşısında kılını kıpırdatmaz. Hukuk devleti olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz. O yüzden susamaz, sinemez barolar" ifadelerini kullandı.
Yeni tip Koronavirüs salgını sürecinde soyut bir gündem yaratıldığından ve avukatlık yasası konusunda yapılan açıklamalarından ülke yönetimine ilişkin bir değerlendirmede bulunulabileceğinden bahseden Durakoğlu, “Bu ülkede Avukatlık Yasası değişikliği bir kısım basın tarafından gündeme getirildiğinde Adalet Bakanı böyle bir değişikliğin gündemlerinde olmadığını söylüyor. TBB Başkanı bu yapay gündeme katkı verenleri suçlayan açıklamalar yapıyor. Ertesi gün Cumhurbaşkanı, bir çalışmadan söz ederek TBMM’ye getirileceğini söylüyor. Bakanın haberi yok. TBB Başkanı’nın haberi yok. “Tek adam rejimini” bu somut örnekten daha iyi hangi uygulama anlatabilir ki...” diye yazdı.
Durakoğlu sözlerinin devamında şunları kaydetti:
“Biz avukatız. Biz Montesquieu’dan bu yana siyasal iktidarların kendilerini hukukla sınırlamak istemediklerini biliriz. Hukukun evrensel ilkelerini ve özellikle de adaleti savunan bir mesleğin mensupları olarak, bu idealleri, reel politiğin ve ideolojilerin tartışmalı değerlerine feda edemeyiz. Siyasal iktidarın kim olduğu, kimlerden oluştuğu, başında kimin olduğu bizim meşguliyet alanımız değildir.
Biz yasamızın bize verdiği “görevle” insan hakları ihlallerinin üzerine gideriz. Biz itiraz ederiz. Biz kamuyu çimdikleriz. Bu bizim için basit bir duyarlılık değil, bir görevdir. Doğası gereği, insan hakkı ihlalleri siyasal iktidarlardan geldiği için, konumlandığımız alan “muhalif duruş” olarak tanımlansa da bu muhalefet, partisel nitelikli değildir. İktidarlar, oldum olası baroların bu duruşundan hazzetmezler.”
Durakoğlu yazısında ayrıca şu ifadelere yer verdi:
Avukatlar susmaz. Susarlarsa avukat olamazlar. Onların örgütlü gücü olan barolar sinmez. Sinerlerse baro olamazlar. Tarih barolara sadece ve yalnız “mücadele” yükümlülüğü vermiştir. Barolar bu yükümlülükten vazgeçemezler. Üstelik bu özgün duruş, kendileri ya da sadece meslektaşları için de değildir.
Korunması gereken değer, halkın kendisidir. Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa şiddete uğrayan kadını kimse savunamaz. İstanbul Sözleşmesi de yürürlükten kalkar, 6284 uygulamaları da... Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa istismara uğrayan çocuklar da sahipsiz kalır. Onların cezasızlığı da sağlanır, çocukların istismarcıları ile evlendirilmeleri de..
Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa özgürlükler dünyası yok olur. Yoğun bakıma girer. Soluduğunuz nefesteki darlık, entübe edilerek de açılmaz. Düşünebilirsiniz belki ama ifade edemezsiniz.
Barolar olmazsa ya da hak ettikleri etkinlik noktasının ötesine taşınırsa yargı bağımsızlığı olmaz. Barolar yok olursa olmaz demokrasi...
Kimse insan hakları ihlalleri karşısında kılını kıpırdatmaz. Hukuk devleti olmaz, hukukun üstünlüğü olmaz...
O yüzden susamaz, sinemez barolar... O yüzden, tanımlanmış görevlerine rağmen, iktidarlara duydukları sempatiyle şekillenemezler. Mış gibi yapamaz barolar...
Yazının tamamını okumak için tıklayın.