Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan sosyolog yazar İsmail Beşikçi 38 yıl aradan sonra geldiği Diyarbakır’da Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’i ziyaret etti. Beşikçi, "Türkiye’de çok katı bir sistem, son derece katı bir resmi ideoloji var. Bu resmi ideoloji ancak bilimin kavramları yerleştirilerek baş edilebilir” diye konuştu.
Basının yoğun ilgi gösterdiği ziyarette Baydemir, Beşikçi’yi belediye bahçesinde çiçek vererek karşıladı.
İsmail Beşikçi Vakfı’nın kurucularından İbrahim Gürbüz ve Yazar Şeyhmus Diken ile birlikte gelen Beşikçi Baydemir’e cezaevi mektuplarıyla ilgili bir kitabını imzalayarak armağan etti. Baydemir "Yaşamım boyunca aldığım en değerli armağanlardan bir tanesi olacaktır" dedi. "Beşikçi Hocayı Diyarbakır’da ağırlamaktan onur duyduğunu" söyleyen Baydemir, Kürtçe “Bu kadim şehrimize başımız gözümüz üstüne geldiniz. Hoşgeldiniz ” diye konuştu. "Beşikçi Hoca’nın 19 Haziran 1971’de Diyarbakır’a seyahat için değil, tutuklandığı için geldiğini" anımsatan Baydemir, şöyle konuştu:
“Ben de 26 Mart 1971’de doğdum. 83 günlük bir bebektim. Bugün bizim savunmuş olduğumuz değerlerden dolayı, İsmail hocam fikirlerinden dolayı tutuklanmıştı. İlk 1996 yılında hocamı Bursa cezaevinde ziyarete gitmiştim. Doğrusunu ifade etmek gerekirse, 1996 yılındaki heyecanı bugün yine Diyarbakır’da yaşıyorum. Bu heyecanı bize tekrar yaşattığınız için şükranlarımı iletmek istiyorum.”
“Umuyorum İsmail hocamın yazdıkları bu coğrafyada yaşam bulur ve gerçekten halkların kardeşliği tesis bulmuş olur” diyen Baydemir, “Gerçek manada bir aydını bugün Diyarbakır’da ağırlamak hakkaten çok büyük bir onurdur. Kürt ve Türk halkının da vicdanını temsil eden sınırlı sayıdaki akademisyenlerden birini bu kentte ağırlamak benim açımdan çok büyük bir onurdur” şeklinde konuştu.
Sosyolog İsmail Beşikçi de Diyarbakır’a gelmekten çok mutlu olduğunu söyleyerek, 1963’ten 1971’e kadar çok gelip gittiğini belirtti. 1974’teki genel aftan sonra arkadaşlarıyla birlikte Diyarbakır, Muş, Tatvan, Bingöl’e gittiğini, ancak o zamandan beri bir daha gelemediğini söyledi. “Her şeyi somut olarak yerinde görmek çok önemli” diyen Beşikçi, “Ama insan her şeyi gönlüyle de görebilir, kalbiyle de izleyebilir. Bizimki 1974’ten sonra böyle değerlendirilebilir. Kürdistan’a gelemedim ama gönlümüzde, kalbimizde, olanları, bitenleri izlemeye çalıştık. Geçen anları izlemeye çalıştık. Benim bundan sonra daha sık gelişim olur” diye konuştu.
Baydemir: Lütfen yazmaya devam edin
Daha sonra Baydemir, Beşikçi’ye Büyükşehir Belediyesi’nin ürünleri olan Ayşe Şan ve Aram Tigran biyografisiyle, Dengbej Antolojisi’ni hediye etti. Baydemir ayrıca “Lütfen yazmaya devam edin” diyerek, Beşikçi’ye kalem armağan etti.
Kürdistan’ta kurumlaşmanın ete kemiğe büründüğünü, çeşitl, tabakalar olarak büyük bir örgütlenme ve kurumlaşmanın yaşandığını söyleyen Beşikçi, kültür konusunda da önemli kurumlaşmaların olduğuna dikkat çekti. 1960 ile bugünü karşılaştırdığında çok büyük değişiklikler olduğunu aktaran Beşikçi, “Ama bir yerden de şöyle söylenebilir. Çok büyük bedeller ödendi. Bu ağır bedellere baktığımızda bu değişiklikler çok az. Sonuç olarak ben yine de değişimlerin 1960’a nazaran çok büyük, çok önemli olduğunu biliyorum. Gerek dil alanında, gerek sosyal alanda çok önemli, büyük değişiklikler, kazanımlar oldu” dedi.
1960’larda Güney Afrika ve ABD için dünyanın en ırkçı devleti denildiğini anımsatarak, şunları söyledi:
“Orada şu oluyordu; beyaz yönetim diğerlerine şunu söylüyordu; sizin renginiz kara, siz bizden ayrı yaşayın. Sizin mahalleleriniz, okullarınız, otelleriniz, eğlence yerleriniz ayrı olsun. Siz beyazların dışında yaşayın, beyazlara karışmayın. Bunun için çok geniş alanlar oluşturmuşlardı, tellerden oluşuyordu. Fakat buranın temel altyapıları çok eksikti. Kanalizasyon çalışmıyordu, su, elektirik sık sık kesilmeler oluyordu. Okul, sağlık bakımından çok yetersiz bir durum söz konusuydu. Fakat yerliler kendilerini yaşıyorlardı. Kendileri olarak yaşıyorlardı. Türkiye’de Kürtlere şu söyleniyor: ‘Siz, bizimle birlikte ama bize benzeyerek yaşayacaksınız. Kendi kimliğinizi unutacaksınız. Siz Türklerle birlikte yaşayacaksınız ama Türk’e benzeyerek yaşacaksınız. Kişi olarak bunun çok daha ırkçı, çok daha ırkçı olduğunu belirtmeye çalışıyorum.”
'Türkiye daha ırkçı'
1960’larda dünyanın en ırkçı devleti olarak tanınan Güney Afrika’da 1990’larda Nelson Mandela’nın cezaevinden çıkarttırılıp, 1994’te Güney Afrika’nın Cumhurbaşkanı seçildiğini hatırlatan Beşikçi, “Mandela’yı cezaevinden çıkaran beyaz yönetimin başkanı, bu seçimler sonunda Mandela’nın yardımcısı oldu. Güney Afrika için dünyanın en ırkçı devleti denirdi, ama böyle bir değişiklik oldu. Demek ki, oradaki resmi ideoloji esnekmiş, o kadar da katı değilmiş” dedi.
ABD'de de önemli değişikliklerin olduğunu hatırlatan Beşikçi, 1960’larda siyahilerle beyazlar arasında çok büyük ayırımın olduğuna vurgu yaparak, 2008 seçimlerinde Barack Obama’nın ABD Başkanı seçildiğini hatırlattı. Beşikçi, “Demek ki Amerika’da da devlet ideolojisi, devlet görüşü bu kadar katı değil. Ama Türkiye’de çok katı bir sistem, son derece katı bir resmi ideoloji var. Bu resmi ideoloji ancak bilimin kavramları yerleştirilerek baş edilebilir” diye konuştu.
Araştırma kurumları önemli
Bundan sonra bu konudaki çalışmaların çok daha ilerleyeceğini, hızlanıp yaygınlaşacağını ifade eden Beşikçi bunun için araştırma kurumlarının önemine dikkat çekti. İsmail Beşikçi Vakfı’nı araştırma ve inceleme için kurduklarını söyleyen Beşikçi, önemli materyalleri bu vakıfta toplamaya çalıştıklarını anlattı.
Bundan sonra Kürtlerin gerek toplumsal, gerek tarihsel konularda çok daha değerli incelemeler yapacaklarına inandığını ifade eden Beşikçi, “Araştırma, inceleme ihtiyacını Kürtler bugünlerden sonra çok daha fazla yaşacaklardır. Biz neydik, nereden geliyorduk, Ortadoğu’nun ortasında bu kadar büyük bir nüfus bölünmüş, parçalanmış, paylaşılmış, uluslar arası arenada hiçbir tanımı yok. Bu nasıl olmuş? Dünyada 50 bin nüfuslu devletler varken, Kürtler bu kadar büyük nüfusa rağmen neden küçük bir siyasal statü bile elde edememişler? Bu konuda Kürtler benim kanımca çok daha bilinçlenecekler, çok daha yaygın bir araştırma, inceleme gerçekleştirecekler. Bizim kurmaya çalıştığımız vakıf da araştırmacılar için önemli olanaklar sunacak” dedi.
'30 yılı anlamak için Kürt gazeteleri önemli'
1990’dan beri Kürtlerin yayınladığı gazetelerin önemine dikkat çeken Beşikçi, çeşitli bombalama ve müdahalelerle arşivlerin tahrip edildiğini söyledi. Beşikçi, “Son 30 yılı anlamaya, kavramaya çalıştığımızda, bu gazetelere bakmak, incelemek çok önemli. Bu 30 yılı da elbette hiç unutmamamız gerekiyor. Her zaman neler yaşandı, nasıl yaşandı? Bunları anlamak gerekiyor. İşte bu konuda bizim kurduğumuz vakıfda araştırmacılar için önemli belgeler, gazeteler, koleksiyonlar, dergiler var. Bunların önemli olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
İsmail Beşikçi kimdir?
Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde sosyoloji asistanı iken aynı bölümde sosyoloji doçenti olan Orhan Türkdoğan tarafından, Marksist propaganda ve bölgecilik yaptığı gerekçesiyle ihbar edilen Dr. İsmail Beşikçi, 12 Mart 1971 döneminde sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı ve üniversite ile ilişiği kesildi. 1974 affıyla cezaevinden çıkan Beşikçi, daha sonra Kürt sorununu işleyen düşüncelerinden ötürü yargılandı.
Kürt sorunu üzerine araştırmaları ve yazılarıyla tanınan Beşikçi, sekiz kez cezaevine girip çıktı ve yaşamının 17 yılı cezaevinde geçti. 12 Eylül askeri darbesinden önce 1979'da cezaevine giren Beşikçi 1987'de serbest bırakıldı, ancak davalardan giydiği hükümlerle 1999'a kadar tutuklu kaldı. 1999 yılında yapılan sınırlı yasal düzenleme sonucu tahliye olduğunda hakkında toplam 100 yıl hapis ve 10 milyar lira para cezası verildi. İsmail Beşikçi'nin yayımlanan 36 kitabından 32'si Türkiye'de yasaklandı. Atatürk Üniversitesi'nde asistanlığı döneminde doktora tezi olarak hazırladığı "Alikan Aşireti Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme", alanında Türkiye'de yapılmış önemli sosyolojik bilimsel çalışmalardan biri olarak gösterilir. Beşikçi "Sarı Hoca" lakabıyla da tanınmaktadır.