Almanya, azalan nüfusunu geri kazanmak ve böylece sosyo-ekonomik gücünü sağlamlaştırmak için göçmenlere ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle de "hoşgeldin kültürü" toplumda güçlendirilmeye çalışılıyor. Ancak çoğulcu toplumdan gelen sinyaller, bunun toplumun her kademesine kabul görmediği yönünde. Ayrıca mülteciler ve aşırı İslamcı grupların artan faaliyetleri de ülkede yaşayan ve ülkeye gelen göçmenler konusundaki endişeleri tetikliyor.
Almanya Demokratik Gelişim ve Sosyal Entegrasyon Enstitüsü'nden Prof. Dr. Roland Roth, Almanya'da 'hoşgeldin kültürünün' pragmatik bir amaçla ortaya atıldığını savunuyor. Profesör Roth, Alman siyasetinin ve kamu kurumlarının ülkedeki demografik gerilemeyi göz önünde tutarak, başta azalan kalifiye işgücü açığını kapatmak üzere bu kavramı gündeme getirdiklerini söylüyor. Roth, söz konusu kavramın toplumda hayata geçmemesinin en önemli nedenin, 'hoşgeldin kültürünün' ülkede yaşayan göçmenler için değil, gelecek olanlar için zikredilmesi olduğunu kaydediyor.“Federal Almanya’nın tarihine baktığımızda hoşgeldin kültürünün bu ülkeye yerleşen göçmenler için geliştirilmediğini görüyoruz. Ve genelde bu grup, ‘hoşgeldin kültürüne’ dair tartışmalarda da dışarıda tutuluyor. ” diyen Roth, sözlerini şöyle sürdürüyor: “ Hâlbuki hoşgeldin kültüründeki eksiklikler nedeniyle ülkemizde yetişen pek çok kalifiye göçmeni kaybettiğimizi biliyoruz. Bu yüzden öncelikle dürüst davranarak onları kazanmaya çalışmalıyız. Vasıflarına uygun işler sunarak, önlerindeki kabul bariyerlerini kaldırarak ve daha dostane kamu kurumlarıyla onları Almanya'ya yakınlaştırmalıyız.”
‘Almanya için paradigma değişimi’
Prof. Dr. Roland Roth, sosyo-politik ve ekonomik nedenlerden dolayı Almanya'nın bir göç ülkesi olmak durumunda kaldığını ifade ediyor. Bunun Alman toplumu için bir paradigma değişimi olduğunu iddia eden Roth, siyasetin baskın yaklaşımına karşın toplumun 'hoşgeldin kültürünü' içselleştiremediğini şu sözlerle aktarıyor:"Eskiden olduğu gibi yabancı düşmanlığı nispetten yüksek bir oranda seyrediyor. Yine geçmişteki gibi mültecilerin ülkeye gelmesi ve yerleşmesi tepki topluyor. Ayrıca hâlâ düzenleyici fonksiyonu sınırlı, geleneksel yabancılar dairesi göçmenlere hizmet sunuyor. Tüm bunlar, toplumda yeni bir kültürün oluşmasının zaman alacağını ve siyasi beklentinin ya da örneklerin yeterli olmadığını bize gösteriyor.”
‘11 Eylül’den sonra yaşananlar tekrarlanabilir’
Son günlerde İslam Devleti ve Selefiler çerçevesinde Almanya'da artan aşırı İslamcılık tartışmalarına da değinen Roland Roth, bunun ülkedeki gerekli kurum ve kuruluşlarca üzerine gidilmesi gereken ciddi bir konu olduğunu ifade ediyor. Roth bunun yanı sıra, kamuoyuna pompalanan İslam korkusunun toplumsal dışlanma, eğitim ve iş hayatında eşitsizlik gibi göçmenleri ilgilendiren sorunları gölgelemesinden endişe ettiğini de ekliyor: "Federal Almanya için radikal İslamcıların büyük bir tehdit algısı yaratacağı ortadadır, her ne kadar gerçek ve algı arasında ciddi bir fark olsa da. Zira buna dair toplumsal kodlar hâlihazırda mevcuttur. Bu yüzden ülkedeki ya da gelecek olan göçmenler radikal İslamcılıkla birlikte değerlendirilerek, bir tehdit olarak görülebilir. Tıpkı 11 Eylül'den sonra yaşananlar gibi."