Birgün yazarı Mustafa K. Erdemol, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Isparta'da Coca - Cola fabrikasının açılış törenine katılmasıyla başlayan 'tartışma'larla ilgili olarak "Şimdi 'İsrail’le işbirliği yapan firma' suçlaması da tutmaz, çünkü 'Filistinli kardeşlerimiz' de yıllardır 'Filistin topraklarındaki Cola fabrikalarında' üretilen 'kola'yı yudumlamaktalar" dedi.
Mustafa K. Erdemol'un "İslamcı da mutluluğa kapak açtı" başlığıyla yayımlanan (15 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
Recep Tayyip Erdoğan, her ne kadar “Anadolu Grup Isparta Meyve Suyu Üretim Tesisleri Açılış Töreni” olarak duyurulsa da düpedüz Coca-Cola’nın Türkiye’deki 10. fabrikasını hizmete açtı.
Coca-Cola firmasının İslamcılarca “İsrail’le bağı var” denilerek protesto edildiğini biliyoruz. Sadece bu nedenle protesto ettiklerini, Coca-Cola’nın İsrail dışında dünyanın başka ülkelerinde nelere karıştırdıklarıyla ilgilenmediklerini de. İsrail’le bağı var diye kınadıkları Coca-Cola’nın Filistin’de de fabrikaları olduğunu bilseler bile hiç dile getirmediklerinden de haberdarız İslamcıların. İyi kötü karşı çıktıkları “küresel” anlamda bir markaydı ama laikler, Kemalistler, Batılılar, “solcu komünistler” (ne demekse) eliyle değil, İslamcı bir iktidar marifetiyle, her ne kadar şimdilik “darül harp” de olsa Müslümanların çoğunlukta olduğu Türkiye’de Coca-Cola onuncu defa bir tesisini faaliyete soktu. Böylelikle diğer dokuzunu memlekete musallat eden “laik, Batılı, Kemalist, tağut”larla aynı noktaya gelmiş oldu İslamcılarımız.
Lezzet mi sunuyor?
Coca-Cola dünyaya lezzet sunduğu iddiasında. Bu doğru da olabilir. Tutkunu çok çünkü. Sadece sunduğu lezzetle değil kimi iddialara göre döktüğü “kan”la da geliyor adı gündeme. İslamcı, İsrail’le ilgili değilse bu tür iddialara kulak asmaz. Biz anımsatalım ama. 2003’te dünyada ne kadar sendika varsa Coca-Cola ürünlerine karşı büyük bir kampanya başlatmışlardı. Nedeni neydi, anımsar mısınız? Şirket, Kolombiya’daki şişeleme tesislerinde çalışan işçilerini sendikalı olmamaları için, ülkede faaliyet gösteren paramiliter gruplar aracılığla tehdit etmek, sindirmek hatta öldürmekle suçlanmıştı.
Coca-Cola’nın Kolombiya’daki sorumluları, Kolombiya Birleşik Savunma Güçleri (KBSG) adlı aşırı sağcı örgütü 2003’e kadar son 13 yıl boyunca dokuz sendikalı işçiyi öldürmek için kiraladılar. Kolombiyalı Yiyecek, İçecek Sendikası Sinaltrainal, üyelerinin ölümleri üzerine Miami’deki bir ABD federal mahkemesinde Coca-Cola ile Kolombiya’daki ortakları hakkında dava açtı. Davada paramiliter güçlerle Kolombiya’daki şirket arasında bir anlaşma yapıldığı, işçilere baskı, şiddet uygulandığı, direnenlerin susturtulduğu iddiaları kabul edilerek olanlardan Coca-Cola da sorumlu tutuldu. Ancak daha sonra mahkeme Coca-Cola’yı dava dışında tuttu. Bu sendikaların büyük tepkisini çekti. Bu nedenle de sözünü ettiğim kampanyaya başladılar. Kampanya İngiltere, ABD, Almanya, İtalya, Avustralya da dahil olmak üzere tüm dünyada aynı anda başlatılmıştı.
Kolombiya’da olanlar
Sinaltrainal Başkanı Javier Correa kampanyanın amacını, sendika üyelerinin uğradığı “acıyı hafifletmek için” Coca-Cola’ya baskı yapmak olarak açıklamıştı. Correa, bu gelişmeden sonra sendikalarının Kolombiya’daki merkezlerinin kimliği belirsiz bir kişi tarafından aranarak bombalanmakla tehdit edildiklerini söyleyecekti. İlginç olan tüm dünyada Coca-Cola’ya karşı kampanya başlamışken bu Kolombiya’da haber bile olmayacaktı, çünkü ülke basını Coca-Cola’dan çekindiği için gelişmeyi haberleştirmemişti. Oysa öldürülen işçiler arasında yaşı 13 olan bir de çocuk vardı.
Kolombiya’nın kuzeyindeki Carepa kasabasında Coca-Cola’ya bağlı bir şişeleme fabrikasının yöneticileri 1994 yılında bir paramiliter örgütün mensuplarını iki sendika liderini öldürmek için kiraladı iddiaları ortaya atılmıştı. İki yıl sonra sendika yönetim kurulunun bir üyesi fabrikada paramiliter silahlı kişiler tarafından öldürülecekti.
Sinaltrainal de bir üyesini, Adolfo Munera’yı, Barranquilla kentinde bir cinayet sonucu kaybetti. Öldürülmeden bir hafta önce ülkenin en yüksek mahkemesi Munera aleyhine işveren tarafından açılan tüm davaları düşürmüş, yeniden işe alınması kararını vermişti. Yani işine başlayamadan öldürülmüştü Munera.
Kolombiya’dan sonra Guatemala
Reklam kampanyalarına dünyanın parasını haracayan bir firma Coca-Cola. Reklam filmleri neredeyse sinema filmi gibi. Ne kadar paralar harcanıyor kim bilir? Ama en az kendisi için engel olduğunu düşündüğü kişileri durdurmak için de para harcıyor demek ki Coca-Cola. Oluşturmaya çalıştığı itibarını düşünemeyecek kadar da gözü dönebiliyor anlatılanlara göre. Kolombiya’da neler yaptığını kısaca özetledim. Kolombiya’yla bitmiyor iş. Firma, başına gelenlerden ders çıkarmışa benzemiyor. 2010 Şubat ayında Guatemala’lı iki işçi José Armando Palacios ile José Alberto Vicente Chávez aileleri ile birlikte New York Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde Coca-Cola firmasına karşı dava açtılar.
Palacios ile Chávez, Guatemala’da bir kahve ve Coca-Cola işleme tesisi yanı sıra Brezilya’nın Guatemala batı yakasındaki Retalhuleu’da da bir şişeleme tesisi sahibi olan Industria de Café SA’nın (INCASA) çalışanlarıydı. Her ikisi de Uluslararası Gıda İşçileri Sendikası’na (IUF) bağlı INCASA İşçi Sendikası’nın lideriydiler. INCASA’nın 27 yıllık usta bir çalışanı olan Palacios, çok sayıda ölüm tehdidi aldı. Bir kez de saldırıya uğradı. 2005 yılının Nisan ayında silahlı kişiler evine girip kendisini ve aile bireylerini tehdit etti. Daha sonra da işinden atıldı.
Palacios, işten çıkarılmayı kabul etmediği için aylarca tehdit edildi. 2006’da bir suikast girişiminden kurtuldu. Ardından ABD’ye kaçmak zorunda kaldı. Kendisine saldıranların yanlışlıkla kendişsine benzeyen birini öldürdüklerini iddia etti mahkemede. Durum bu kadar ciddiydi yani. Chávez de INCASA’nın Retalhuleu’deki şişeleme tesisi işçisiydi. Sürekli tehditler aldığı 90’lı yıllardan beri önemli bir sendika lideriydi. 2008 yılının başında, Guatemala’da toplu pazarlık görüşmelerine katıldıktan sonra, Chávez, bir otobüs durağında onu almaya gelen ailesiyle birlikte saldırıya uğradı. Saldırıda oğlu ile yheğenini kaybetti. 16 yaşındaki kızı tecavüze uğradı. O günden beri hep saklanarak yaşamak zorunda kaldı.
Coca-Cola’nın çalıştığı şirketler Guatemala’nın sendikasızlık ortamından yararlanan şirketler hep. Çünkü ülkede sendikasızlık çok yaygın. Resmi iş gücünün sadece yüzde 8’i sendikalı. Çünkü işverenleri sendikaya karşı ciddi bir şiddet uyguluyorlar. Bunu yaparlarken paramiliter sağcı güçleri kullanıyorlar. Coca-Cola gibi büyük şirketlerde ülke pazarında rahat at koşturabilmek için sendikasızlığı teşvik edecek her türlü şiddeti destekler tutum alıyorlar.
Söz konusu davada davacılar, Coca-Cola yan kuruluşlarının sağcı paramiliterlerle işçi örgütlerini yıldırmak, önderlerini, öldürmek için işbirliği yaptıklarını iddia eden Kolombiya sendika liderleri adına mahkemeye benzer bir davayı getiren emek ve insan hakları savcısı Terry Collingsworth tarafından temsil edildiler. Ne var ki temyiz mahkemesi Coca-Cola’nın iddia edilen olaylarda sorumluluğuna ilişkin yeterli kanıt sunulamadığını iddia etti.
Kolombiya davasında olduğu gibi Coca-Cola yine sorumluluk kabul etmedi.
AKP Genel Başkanı’nın açılışını yaptığı Coca-Cola’ya karşı bir zamanlar “İslami Kola” üreten İslamcılar şimdi onuncu Coca-Cola fabrikasını dualarla, maşallahlarla açtılar. Şimdi “İsrail’le işbirliği yapan firma” suçlaması da tutmaz, çünkü “Filistinli kardeşlerimiz” de yıllardır “Filistin topraklarındaki Cola fabrikalarında” üretilen “kola”yı yudumlamaktalar.
Hepinize afiyet olsun İslamcılar.