Bağdat'ın 65 kilometre batısındaki Felluce kentini IŞİD'den kurtaran Irak ordusunun hedefinde örgütün elindeki diğer büyük kent olan Musul var. Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış, Bağdat ve Felluce'ye giderek buradaki izlenimlerini aktardı. Mezhep ayrımcılığının yaşandığını belirten Tolga Tanış, Felluce'de 'zafer havası'nın olmadığını yazdı. Tanış, Irak Savunma Bakanı'nın Musul'un geri alınmasıyla ilgili olarak, "Bunların hepsi hesaplandı. Bir takvimimiz var. Ama şu aşamada açıklayamam" dediğini aktardı.
Tolga Tanış'ın Irak izlenimleri şöyle:
Havalimanına indiğiniz andan itibaren karşınıza adım başı polis kontrol noktaları çıkıyor. Elinizde belgeler. Sürekli sorgulanıyorsunuz. İçeride kurtarılmış bölgeler var. Her yere giremiyorsunuz. Etraf harabe halde. Savaşın kalıntıları. İşsizlik, fakirlik sosyal hayatı tüketmiş. Kimse birbirine güvenmiyor. Herkes kendi mezhebiyle. Şiiyseniz Şiilerle yaşıyorsunuz. Sünni’yseniz ya geriye kalan bir avuç Sünni’yi bulup onlara yanaşıyor ya da kenti terk ediyorsunuz. Başkent. Ama hükümet bile bölünmüş. Şii Başbakanı koruyan askerler, Sünni Savunma Bakanı için çalışanları durdurup nereye gittiklerini soruyorlar. Ve bir bayrak var. Ama neyi temsil ettiği meçhul. Ülkenin üçte biri ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan bir grubun elinde. O grup da kentin sınırlarına 50 km kadar yaklaşmış. İşte Bağdat bugün böyle bir yer. Ve Bağdat’a bir saat uzaklıktaki Felluce’nin IŞİD’den kurtarıldığı gün ortaya çıkan tablo da bu resmi hemen değiştirecek bir şey değil. Ama hiç değilse Bağdat halkının acılarını hafifletebilecek bir umut.
Irak Ordusu, Haziran 2014’te Musul’u aldıktan sonra hızla Bağdat kapısına dayananIŞİD’in elindeki Felluce’yi 27 Haziran 2016’da kurtardığını açıkladı. Bağdat’a indiğim gün düzenlediği bir basın toplantısıyla. Ancak daha önce o kadar çok söylemişti ki, ertesi gün orduya ait bir araçla Felluce’deki cepheye giderken ne göreceğimi bilmiyordum. Çünkü her defasında IŞİD’in halen kenti elinde tuttuğu anlaşılmıştı.
Bağdat Operasyon Merkezi’nden biri albay, ikisi çavuş üç askerle yola çıktık. Arkasındasilah ve cephaneler, askeri bir kamyonetle. Felluce yaklaşık 10 km öteden askeri bölge ilan edilmişti. Ve neredeyse her kilometrede, bir film sahnesini andıran kontrol noktaları oluşturulmuştu. Yıkıntılar arasında kurulmuş derme çatma bir nizamiye. Önünde bariyer işlevi gören ve biri geçerken yoldan çekilen bir tanker. Yanlarda da üniformaları birbirine benzemeyen askerler.
Yol Irak’ın her yerine yayılan ve sayıları 50’yi aşan değişik Şii milislerin bayraklarıyla dolu. İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı Kasım Süleymani’den emir aldığı bilinen güçler. Ve öyle havalılar ki… Ağır silahlı kamyonetleri yanımızdan geçtiğinde Irak Ordusu’nun askerleri onları hayranlıkla izliyor. Askerlerden biri, gönlünden geçenin milislere katılmak olduğunu anlattı. Bu durum, Irak Ordusu’nun sıkıntısını da özetliyor. Çünkü bir ordu var ama bazıları derli toplu, bazıları dağınık güçlerden oluşan bir yapı. 3 saat sonra Felluce’ye giriyoruz. Irak Ordusu, bu sefer gerçekten kenti almış görünüyor. Şehrin batı kanadında çatışmalar halen sürüyordu gerçi. Keskin nişancı ateşine maruz kalmamak için şoförümüz yolda durmaktan halen kaçınıyordu. Ama kentin ana caddesi temizlenmişti.
Temizlikten kasıt bombalar ve tüneller. IŞİD, çekilirken bütün yollara emprovize patlayıcı cihaz (EPC) denilen bombalar koyuyor. Örneğin Iraklı bir komutan, 1 kilometrelik bir yoldan 98 EPC çıkardıklarını söyledi.
İkincisi ise tünelleri arıyorlar. IŞİD hava saldırılarına karşı kentin altına tünel ağları inşa etmiş. Ve çekilirken buraları da bubi tuzaklarıyla doldurmuşlar.
Hiçbir sevinç yoktu. Neredeyse bir tam gün geçirdik Irak Ordusu askerleriyle. Zafer kutlayan ne bir subay ne de bir askere denk geldim. Tek gördüğüm bıkkınlıktı. Yolda durduğumuz karargâhlardan birinde girdiğim Özel Kuvvet mensuplarının barakasındaki sohbet durumu çok iyi yansıtıyordu sanırım. Ramazan olduğundan kimse açıkta bir şey yemediği için gittik. İçeride yaklaşık 10 özel kuvvet askeri dinlenip çay içiyordu. Hepsi Irak Ordusu’nun en seçkin savaşçıları. Önce kim Şii, kim Sünni sırayla söylediler. Sonra hangisi kaç IŞİD’li öldürdü, gururla rakamlar vermeye başladılar. 12, 5, 8… Ardından laf Felluce’ye geldi. “Bu zafer sizi mutlu etti mi” diye sordum. Hiç kimse cevap vermek istemedi. Arapça birbirlerine bir şeyler söylüyorlardı sadece. İngilizce bilen yanımdaki askere ne dediklerini sorduğumda o da konuşulanları çevirmedi. Ancak bir süre aralarındaki konuşmayı bitirdiler. Ve her birinde öyle bir surat ifadesi belirdi ki… Hiç de bir zafer kazanmış gibi hissetmediklerini fark ettim. Zira hiçbirisinin yaşanan yıkımdan bir zafer çıkaracak hali yoktu.
Felluce Operasyonu’nu Batı Bağdat Komutanlığı’nın başındaki Tümgeneral Saad El Harbea yönetti. Emrindeki 1. Tümen ve 14. Tümen’e mensup toplam 17 bin kişilik elit bir kuvvetle kente giren El Harbea’yla Felluce’nin girişindeki karargâhında buluştuk.
Çatışmalarda 50 askerlerini kaybettiklerini ama yaklaşık 1000 IŞİD militanını öldürdüklerini söyledi. Kente girdiklerinde ise içeride 10 bin sivil olduğunu, şehrin kurtarılmasından sonra Habbaniyah civarında çadırlarda yaşayan yaklaşık 50 bin kişinin dönmesini beklediklerini anlattı. Öncelikleri Felluce’nin güvenliğini sağlamak. Yaklaşık 15 gün sürmesi beklenen temizliğin ardından ise Felluce ve Ramadi arasındaki bölgeye çekilen 500 IŞİD’linin üzerine yürüyeceklerini belirtti. Musul’un kurtarılmasının ise zaman alacağını anlattı. Sordum. Bir şey demeden sadece yüzünü buruşturdu. Daha oradan çok uzakta olduklarını söylemeye çalışıyordu.
Bağdat Şiileşiyor
Sünni çoğunluklu Felluce’nin kurtarılmasında Şii milisler ağırlıklı rol oynadığından kent şimdi Şiilerin sembolleriyle süslü. Hazreti Ali ve oğullarını temsil eden bayraklar kente giden yollarda her yere asılmış. Aynı durum Bağdat’ta da var. Şiilerin artan ağırlığı nedeniyle başkentteki Sünni nüfus azalıyor ve Bağdat da hızla Şiileşiyor. Musul’u kurtarma harekâtı öncesi ülkedeki Sünniler, Şiilerin oluşturduğu milis güçlerinin Musul’daki harekâta katılmalarına, Sünnilerin yaşadığı Musul’a girmelerine karşı çıkıyorlar. Şii Başbakan El Abadi ise aksi yönde bastırıyor.
Bağdat'ta ‘Uluslararası Bölge’ denilen, Amerikan Büyükelçiliği ve Amerikan Askeri Üssü’nün de bulunduğu kurtarılmış bölgede Irak Savunma Bakanı Halit El Ubeydi’yle de bir araya geldik. Irak kabinesindeki Sünnilerden biri El Ubeydi. Ve Sünni bölgelerini ele geçiren IŞİD’den buraları geri almak için yürütülen askeri harekâtın sorumlusu. Ancak kararlarda ne kadar söz sahibi, tartışma konusu. Çünkü mezhep ayrımı yüzünden ülkeye sinen güvensizlik kabineye de yansımış durumda. Ve Şii Başbakan’ın, Sünni Savunma Bakanı’nı ilgilendiren kararları çoğu zaman kendi başına aldığı konuşuluyor. Ancak El Ubeydi’nin odasındaki görüşmemizde söyledikleri, Irak’ın politikalarıydı. Özellikle geçen aralık ayında Başika Üssü’ne asker takviyesinde bulunan Ankara’ya yönelik mesajları, Bağdat’ın resmi görüşüydü.
Bağdat daha güvenli
- Felluce’de son durum nedir?
Askeri olarak operasyon tamamlandı. Askeri harekâttan sonra şimdi sıra temizlikte. Sonra kentin altyapısı onarılacak.
- Felluce’deki başarı nasıl bir sonuç doğuracak?
Kent yeniden bir dengeye kavuşacak. Ve Bağdat daha güvenli olacak. Çünkü Bağdat’ta eylem gerçekleştiren birçok terörist kente Felluce’den geliyordu.
- Aralık’ta Ramadi, bu ay da Felluce’yi kurtardınız. Bu iki operasyonda, Musul’daki harekâta katkısı olacak ne öğrendiniz?
Musul Ramadi’den 4 kat daha büyük ve 2 milyondan fazla insan yaşıyor olsa da, Felluce’deki çatışmalarda siviller kentin içindelerdi ve Musul’da da öyle olacak. Felluce’de öğrendiklerimizi Musul’da uygulamak çok önemli. Ayrıca içeri girmeden önce kenti kuşatmak işin önemli bir kısmıydı. Tabii fark, Musul’da hem biz hemkoalisyon daha farklı teknik özelliklere sahip, özellikli silahlar da kullanacağız.
- Irak Ordusu, Musul’un güneyindeki kritik El Kayyara’ya ilerliyor. Burası alındıktan sonra Musu kuşatması ne zaman başlar?
Bunların hepsi hesaplandı. Bir takvimimiz var. Ama şu aşamada açıklayamam.
- ABD’deki kasım ayı başkanlık seçimlerinden önce olabilir mi?
Belki Amerikalılar öyle düşünüyor olabilirler ama bu bizim dikkate almadığımız bir şey. Bizim için mesele çatışmalar için yürüttüğümüz hazırlıklar. Zamanlama Irak’ın konusu, ABD’nin değil.
- Bu konuda ABD’den bir baskı hissediyor musunuz?
Zamanlama için mi yoksa çarpışmalardaki taktikler açısından mı?
- Zamanlama.
Kesinlikle hayır.
- Ya taktikler? Musul’daki operasyonda milis kuvvetlerin (PMF) nasıl bir rolü olacak?
Ninova’daki (Musul’u da içine alan Sünni çoğunluklu eyalet) milisler mi yoksa diğer bölgelerdeki milisler mi?
- Özellikle Musul için oluşturulacak Ninova’daki milisler...
Ninova’da oluşturulacak milislerin Ninova’nın evlatları olacağı yönündeki istikâmet çok net. Ve kentin kurtarılmasında da rolleri olacak. Ayrıca Musul’u kurtardıktan sonra da kenti onlar tutacaklar.
- O zaman diğer bölgelerdeki Şii milis gruplardan farklı olarak bu Sünni bir milis kuvveti mi olacak?
Iraklı bir milis gücü olacak. Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen, Yezidi, Hıristiyan.
- Kaç kişilik bir kuvvet olacak?
15 bin kişi. Irak Hükümeti’nin bu milisler için ayırdığı fon kadar. Hem maaş hem de ekipmanları kapsıyor. Ama daha fazla bir kuvvet oluşturulması da mümkün. Eğer 15 binden fazla gönüllü olursa, onlara silah sağlayabiliriz ama maaş veremeyiz.
- Geçmişte (2007-2008) ABD de aynı taktiği uyguladı ve Anbar bölgesindeki Sünni aşiretleri milis haline getirip maaş ödedi. Fakat sonra bıraktı. Amerikalıların geçmişteki hatalarından ders çıkardınız mı?
Biz Amerikalılardan farklıyız (gülüyor).
- Başika’daki Türk üssü meselesi ne durumda?
Umarız komşumuz ve dostumuz Türkiye, bu üsteki askerlerini çıkartarak şu anda başımızda bulunan sorunları azaltır. Çünkü kalırlarsa Ninova’nın kurtarılmasında olumsuz bir etkileri olacak. Biz buna Irak toprağı olarak bakıyoruz. Ve eğer askeri olarak burayı kullanma ihtiyacımız olursa kullanacağız. Umarım Türkiye egemenliğimize saygı gösterir.
- Eğer Başika’daki varlıklarını IŞİD karşıtı koalisyona dahil ederlerse sizin için kabul edilebilir mi?
Irak’ın diğer bölgelerinde de koalisyonun parçası olabilirler, sadece Başika’da değil. Onlara eğitmen olarak ihtiyaç var.
- Türkiye, onları Başika’ya Irak Hükümeti olarak sizin davet ettiğinizi ve geçen kasımda da sizin üssü bizzat ziyaret ettiğinizi söylüyor.
Birincisi bizden ya da Irak Hükümeti’nden herhangi bir davet kesinlikle olmadı. Onay yok. Anlaşma yok. İçeri girişleri bizim egemenliğimizin ihlalidir. Benim kasımdaki ziyaretim de, üsse bakmak ve (Türklerin) varlıklarını teyit etmek içindi. Ve ziyaretimden günler sonra üsteki asker sayısının arttırılmasına şaşırdık.
- Nasıl açıkladılar bunu?
Asker arttırımından sonra bir Türk delegasyonu geldi (10 Aralık 2015). Ben de onlarla buluşanlardan biriydim. Dışişleri Müsteşarı (Feridun Sinirlioğlu) ve MİT Müsteşarı’nı (Hakan Fidan) gördüm. Bu istilanın kabul edilemez olduğunu ve çekilmek zorunda olduklarını söyledim. Neden orada bulunduklarını sorduk. PKK nedeniyle endişelendiklerini söylediler. Türk askerinin Kuzey Irak’taki Türk menfaatlerini korumak için bulunduğunu aktardılar. Bu da bizim kabul etmediğimiz bir şey. Bu bölgede hakları ve menfaatleri olduğunu söylemeleri bizim için şaşırtcı.
- Çözüm nasıl olacak?
Irak halkı ve hükümeti olarak Türkiye’ye büyük bir saygımız var. Çünkü Türkiye bizim dostumuz ve komşumuz ve ortak çıkarlarımız var. Türk halkına mesajım, askerlerini Irak toprağından çekmesi için hükümete baskı yapmaları. Ve Türkiye’nin Ninova’nın kurtarılmasında yardımcı olan tarafta yer alması. Şehirlerimizi, binalarımızı yeniden inşa etmede bize yardım etmeleri. Varlıkları Irak politikasını da karıştırıyor.
Başika’dan çekilip Irak’la ilişkileri tamirini de bekliyor musunuz?
Türkiye-Irak ilişkilerini Türk-İsrail ya da Türk-Rus ilişkileriyle karşılaştırmanın âdil olmayacağını düşünüyorum. Çünkü Türkiye ve Irak arasındaki görüş ayrılıkları çok sınırlı. Ve çözümü de tek bir kararda yatıyor. Bu süre zarfında (Başika anlaşmazlığı) ilişkilerimizde bir kesinti olmadı. Sadece bu sorun var ve o da kolayca çözülebilir.