Türkiye sınırında 4 yıl önce başlayan savaş, Musul’un Haziran 2014’te IŞİD’in eline geçmesiyle yeni bir hal aldı. Dünya, IŞİD ile birlikte ‘terör devleti’ tanımını tartışmaya başlarken, bu devletin içindeki yaşam ise dışarıya sadece vahşet görüntüleri ile yansıdı. Türkiye’ye sığınan Türkmenler, dünyaya dehşet salan IŞİD’in kontrolü altındaki 8 ayda neler yaşadıklarını anlattı.
Okullarda yasaklanan kimya dersinden, her türlü teknolojiyi kullanan IŞİD militanlarının “bir kadın ekrana çıkar” diye televizyonu sadece dinlediğine; kadınların yalnız başına sokağa çıkmasının yasak olmasından erkeklerin kot pantolon giymesinin yasaklanmasına ve sigara içenlerin elinin kesilmesine; IŞİD pazarlarında “domates ve salatalığı” aynı poşete koymanın yasak olduğundan; Türk tavuklarının “helal”, İran tavuklarının “haram” ilan edildiğine; Kuran üzerine yeminle başlayan hukuk sistemlerinden, verilen cezaların ağırlığına göre işleyen Küçük ve Büyük Mahkemeye; “dipsiz infaz kuyularından”, Türkiye’ye kaçış için IŞİD’in de haberdar olduğu kaçakçıların rotasına; maaliyeti kişi başı 1200-1300 dolara varan “kaçış yolculuğuna” kadar o zorlu yolculuğu savaştan son kaçanlar anlattı.
Cumhuriyet'te Duygu Güvenç ve Sinan Tartanoğlu imzasıyla yayımlanan haber şöyle:
Operasyon bekleniyor
Sığınmacı Suriyeli ve Iraklılara her geçen gün yeni Kürtler ve Ezidiler eklenirken, Türkiye’ye son günlerde en çok Türkmenler geliyor. Çünkü artık Musul’da IŞİD’i yok edecek büyük operasyon için gün sayılıyor. Ve o kaçışın tanıkları, Türkmenler, IŞİD’li yaşamı, zorlu kaçışı anlatıyor.
Türkmenleri, yemek, sağlık ve giyim yardımlarını aldıkları, zaman zaman 1-2 gece konakladıkları, Türkmen vakıf ve derneklerinde bulduk. Ankara’da sayıları çok, her geçen gün de artıyor. Başkentteki Türkmen nüfusunun 16-20 bin olduğu tahmin ediliyor.
Akrabaları hâlâ orada
Konuştuğumuz Türkmenler isimlerini ve yüzlerini gizliyor. Bir “mülteci” olarak korkuyorlar. Çünkü birçoğunun yakın ve uzak akrabaları hala IŞİD’in kontrolü altındaki kentlerde yaşamaya çalışıyor. Bir de bir şekilde tekrar dönmeleri gerekirse IŞİD yönetiminin devamı halinde IŞİD tarafından, son bulması halinde de rejim tarafından cezalandırılmaktan endişeleniyorlar.
Bir sigara bir parmak
IŞİD’in işgalinin hemen ardından ilk kural 5 vakit namaz. Namaz vakitlerinde Musul, Tel Afer ve Rakka sokaklarında hareket kalmıyor. Tüm dükkânlar mecburen kapanıyor. Tüm Iraklılar, camilerde toplanıyor. Camiler, IŞİD kurallarının ilk tebliğ edildiği asıl mekân. IŞİD ile “kelleyi kaybetmeden, kırbaç veya sopa yemeden ya da elini kestirmeden” yaşamanın altın kuralları camilerde duyuruluyor. Tel Afer’den bir hafta önce gelen Türkmen bir ailenin ortanca oğlu, IŞİD sokaklarında internet kafeye gidebildiğini dile getiriyor. Annesi, “Çocuklara okullarda ya da sokaklarda, pazarda CD dağıtıyorlar, o CD’lerde nasıl yaşanacağı, cezalar anlatılıyor. CD’lerin bazılarında kafa kesme görüntüleri de var ama ben hiç görmedim” diyor.
Anne, “Her yerde, hastanede, pazarda, sokaklarda asılı ilanlar var. Kitaba vuruyorlar. Orada yazıyor” derken, baba söze giriyor: “Elden ve dizden ötesinin görünmeyeceği bir kıyafet giyileceğini getirip gösterdiler. Terzilere de örnek kıyafetleri gösterdiler”.
Dar pantolonun diyeti 80 ‘celde’
Kadınlar gibi erkekler için de giyim - kuşam kuralları var. Kot yasak. Kumaş pantalon için “bolluk sınırı var.” Erkek Iraklıların, sokaklarda dar bir kumaş pantolonla gezmeleri yasak. Bir Iraklının dar bir pantolonla yakalanmasının cezası ise “80 celde.” Celde, dini yönetimlerde cezalandırmak için kullanılan kırbaç veya sopa. Darlığın ölçüsünü, pantolonlarını çekip yeterince tutulacak yer olması gerektiğini göstererek anlatıyorlar. Ama üstlerine giydikleri dar montlara bir kısıtlama yok!
IŞİD’e katılım ‘kafa yıkamayla’
Mahalleden IŞİD’e katılım oldu mu? Evet, diyor bir elektrik teknisyeni. “14-15 yaşlarında çocukların kafalarını yıkıyorlar. Sonra onlar örgüte katılıyor. Ayda 500- 600 lira para veriyorlar” diye anlatıyor. Yani isteyenler için IŞİD’e katılım kapısı açık!
Yanıt, IŞİD egemenliğinin sınırlarını gösteriyor. “Sokakta rahat rahat yürünebiliyor. Taksilere binebiliyoruz. Ama akşam saat 8’den, 9’dan sonra çıkılmaz. Kadının tek başına sokağa çıkması gündüz de yasak. Yanında bir erkek şart” diyorlar. Kara çarşaf kadınlar için zorunlu. Ama IŞİD’lilerin pantolonları üzerine giydiği siyah entariler onları diğerlerinden ayıran bir forma.
Sakal keyfiyet
IŞİD’in en bilinen yasağı sigara. “Sigara ile yakalananın işaret parmağı kesiliyor. İlk yakalanışta ceza, sokakları temizlemek. Belki kırbaç veya sopa. İkinci defa yakalanınca parmak gidiyor.”
Yerli halk IŞİD’liler gibi sakal bırakmak zorunda değil. “Berberler kapalıydı” diyen ailelerin yanı sıra “Sakal keyfiyet. İstersen sakal bırakabiliyorsun. Ama ben tıraş oluyordum” diyenler çoğunlukta. “Sinek kaydı” traş ile IŞİD egemenliğinde yaşamak da mümkün. Elektrik teknisyeni olduğunu söyleyen sığınmacı, “1 adamı yakaladılar. Hırsızlık yapmış. 80 celde ceza verildi. 40’ı milletin önünde yapıldı. Dergizliye Meydanı’nda. Kalan 40’ı kendi evlerinde” diyor, IŞİD’in kaçanların evlerine el koyduğunu ve kendi evinin de onların elinde olduğuna işaret ediyor.
Ya kadın çıkarsa...
Elektrik teknisyeni IŞİD’li yaşamadan kesitler anlatmayı sürdürüyor: “IŞİD’den sonra işime devam ettim. Bir televizyon ya da elektrik sorunu çıktığında çağırıyorlardı. Evlerine girdim. Aynı bizim evlerimiz gibi. Evlerinde televizyon var. Uydu yayını alıyorlar. Ama izlemiyorlar, dinliyorlar. ‘Ya kadın çıkarsa’ diye....
Türkmen ailenin, annesi ve çocuğu ile sohbetimizde, televizyon izlediklerini ve tercihlerinin de Türk kanalları olduğunu anlatıyor. Anne “Samanyolu, Kanal 7, Kanal D, Star TV... hepsini izleyebiliyorduk...” diyor. Ama televizyon sadece evlerde, tıpkı IŞİD’in yasakladığı müzik gibi. IŞİD’in hâkimiyetiyle birlikte düğünlerde müzikler son bulmuş, yerini sadece yemek yenen toplantılara bırakmış.
Domates dişi hıyar erkekmiş!
Enerji jeneratör uyanıklarından IŞİD sokaklarının bir kuralı, artık ayrıntının ayrıntısı olduğu için gülerek anlatıyorlar, ama sistemi gösteriyor: “Pazara gittiğimizde 1 kilo domates ile 1 kilo salatalığın aynı poşete girmesi yasak, çünkü biri dişi, biri erkek. Ayrı ayrı konulacak poşete. Sözde domates kadın, hıyar erkektir.” Musul’u işgalinin ardından ilk günlerde fiyatların ucuzladığını hep bir ağızdan anlatıyorlar: “Çünkü IŞİD, kaçan Musulluların evleri ile birlikte hayvanlarına da el koydu. Bir kilo et 14 dinardı, IŞİD gelmeden önce, sonra 6 dinara kadar düştü. Ekmek çok ucuzladı” diyor Teknisyen ve ekliyor: “IŞİD ile birlikte 6 ay yaşadım. Her akşam et yiyebiliyordum. Burada yok...”
Değişimi anlatmak için söze arkadaşı giriyor: “Ama ilk günlerdeki bolluk son buldu. Şimdi artık sıkıntı başladı. Özellikle de ilaç bulunmuyor. Zaten doktorlar, hemşireler de birer birer kaçtı.”
Abisi bir zamanlar Musul’da doktorluk yapan Emir ekliyor: “Doktor bir hata yapsa, azıcık gecikse kırbaçlıyorlardı, onlar da kaçtı tabii.”
Türkiye'de tedavi ediliyorlar
IŞİD’e dair bilgi almanın en sağlam yolu, örgüte katılmayan ama onların birlikte çalıştığı uzmanlar. O devlet memurlarından biri “IŞİD militanı yaralıysa tedavi nasıl oluyor” sorusuna yanıt veriyor: “Türkiye sınırına kadar arabayla getiriyorlar. Bu sırada Türkiye’den de birilerine haber veriliyor. Arabalar sınırda bir araya geliyor. Yaralı Türkiye tarafının arabasına bindiriliyor. Sınırın neresinde birleşildiyse, en yakın hastaneye götürülüyor.”
Enerji jeneratör uyanıklarından
Bazı Türkmen Sünni aileler IŞİD’den değil, hava saldırılarından kaçıp Türkiye’ye geldiğini ısrarla vurguluyor. Koalisyon güçlerinin müdahalesi biterse döneceğini ekliyor. Konuştuğumuz bir Musullu aile, IŞİD üzerindeki olumlu düşüncelerini, örgüt ile Saddam dönemini karşılaştırmaya kadar götürüyor. Sünnilerin IŞİD ile problemlerinin olmadığını dile getiren baba, “Saddam dönemi gibi yaşıyorduk” diyor. Ama o günlerden bu yana değişmeyen tek şey, Musul’da, Tel Afer’de yaşanan elektrik sıkıntısı. IŞİD hâkimiyetindeki hayat, jeneratör elektriği ile destekleniyor. Ama “jeneratör uyanıkları” da var. “Zengin olanların jeneratörleri var. Amper başı fiyatla satıyorlar” diyorlar.
Çocuktan cellat yaptılar
Kapana kısılan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), yenilgilerini propagandayla çevirme geleneğini dehşetengiz bir infaza imza atarak sürdürdü. Son infaz videosunda, İsrail istihbarat servisinin casusu olmakla itham edilen genç bir İsrail vatandaşı Arap militan, 12 yaşlarındaki bir çocuğun kurşunlarıyla can verdi.
13 dakikalık video, Doğu Kudüs’ten 19 yaşındaki kurban Muhammed Said İsmail Musallam’ın İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet tarafından eğitilip IŞİD’in silahları, üsleri ve Filistinli militanları hakkında istihbarat toplaması için gönderildiği “itirafıyla” başlıyor. Turuncu tulum giydirilmiş olan kurban, üniformalı küçük bir çocuğun açtığı dört el ateşin hedefi oluyor.
Yine Türkiye bağlantısı
Genç militanın Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimi Neve Yaakov’da yaşayan babası Muhammed Musallam konu ilk gündeme taşındığında oğlunun masum olduğunu söylemişti. Baba, oğlunun 4 ay önce Türkiye’ye gittiğini daha sonra erkek kardeşine IŞİD’e katılmak üzere Suriye’ye gitmeyi planladığını söylediğini aktardı. Baba, Rakka’dan kendilerine son telefonu açtığında ise eve dönmek istediğini söylediğini belirtti.
İsrail yönetimi, söz konusu militan için casusluk iddiasına yorum yapmazken Şin Bet sözcüsü Musallam’ın “kendi arzusuyla” evinden ayrılarak Türkiye’den Suriye’ye geçip IŞİD’e katıldığını söylemekle yetindi.
Kameraman Türk
IŞİD’den Türkiye’ye firar eden bir militan,“Cihatçı John” lakaplı Muhammed Emwazi’nin Batılı esirlerin kafasını kestiği videoları bir Türk’ün çektiğini söyledi. Sky News’a konuşan “Salih” kod adlı eski cihatçı, yabancı esirleri “Endişelenmeyin, sadece video çekiyoruz, hükümetiniz Suriye’ye saldırmasın istiyoruz, siz misafirimizsiniz” diyerek sakinleştirdiklerini anlattı.