Dünya

IŞİD gitti, peki ya sonrası?

IŞİD'in "başkenti" Rakka'dan da püskürtülmesi, bölgenin yeni hakiminin kim olacağı sorusunu ortaya çıkardı. Yeni IŞİD'ler ortaya çıkar mı, YPG ne tür yeni ittifaklara girebilir? Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen'in analizi.

20 Ekim 2017 00:32

IŞİD'in geleceğe dair nasıl bir strateji izleyeceği uzun süredir biliniyor. Örgüt, mümkün olduğunca az kayıpla yer altına inerken, stratejik gördüğü yerleşim yerlerinde yıpratıcı ve çetin bir şehir savaşına girişti. IŞİD, Musul'dan sonra sıranın Rakka'ya geleceğini ve sonunda elinde tuttuğu önemli yerleşim yerlerini kaybedebileceğini kestirebiliyordu. Bu nedenle, üst düzey yöneticilerini mümkün olduğu kadar saklamaya ve örgütsel yapısını korumaya yöneldi. Aldığı onca darbeden etkilenmediği söylenemez. Tersine üç sene önce kontrol ettiği toprakların yüzde 90'ına yakınını kaybetti. Geri kalanını da yakın gelecekte kaybedecek. Fakat, ortaya çıkardığı yeni "fikir", "uygulama" ve yöntemlerle Irak ve Suriye üzerindeki gölgesi, varlığını korumaya devam edecek.

Yakın gelecekte adı IŞİD olan bir yapı görmeyeceğiz. Fakat, 2013-2017 arasındaki dönemde yaşananlar hem yerel dengeler hem de Ortadoğu'daki stratejik dengeler bağlamında etkisini sürdürecek. Özellikle Irak ve Suriye'de etnik farklılıklar ve mezhepçilik sorun olmaya devam ettikçe, üstelik çatışma tarafları rakipleri karşısında nesillerce aktarabilecek bir şiddete başvurmayı sürdürdükçe birkaç yıl sonra adı farklı olsa da yeni bir "IŞİD"in ortaya çıkması ihtimali küçümsenmemeli.

Rakka'nın yeni hakimi YPG mi?

ABD ve YPG, IŞİD'i Rakka'dan çıkartırken öylesine yıkıcı bir yönteme başvurdu ki, şehrin tamamen onarımı yıllar sürebilir. Elektrik, su, kanalizasyon, sağlık, eğitim ve gündelik hayatın devam etmesinde gerekli olan herşey dışarıdan gelecek yardımlara bağlı olacak. Şehirden kaçan 270 bin Rakkalı aylar boyunca güç koşullardaki kamplarda yaşayacak. Bunlardan bazıları şehre hiç dönemeyecek. Bu da şehrin demografik yapısını etkileyecek.

Rakka'nın merkezi ve köylerinin önemli bir kısmı Sünni Araplardan oluşuyor. Bundan sonra Rakka'yı yöneteceği açıklanan Rakka Sivil Konseyi çoğunlukla Araplardan oluşabilir. Fakat, bu Arapların YPG ve PYD'nin isteği doğrultusunda belirleneceği açık. Bir anlamda PYD, Rakka'yı işbirliği yaptığı Sünni Araplar üzerinden kontrol etme arayışında olacak. Çatışmaların ön saflarında SDG içindeki Sünni Araplar kullanılsa da, YPG'nin "patron benim" dediği görülüyor. Rakka'nın kontrol altına alınmasıyla birlikte YPG'lilerin Rakka kent merkezinde yaptıkları kutlama bunun en önemli göstergesiydi.

Bu nedenle hemen akla şu soru geliyor: Rakka'daki Sünni Arapların YPG ile ittifakı geçici miydi? Artık şehri kontrol ettiklerine göre ABD'yle doğrudan ilişki kurabilecekleri ya da Şam'a yeşil ışık yakabilecekleri bir döneme girilebilir mi? Bu mümkün, ancak her iki olasılık da YPG'nin yeni dönemde üstlenmek isteyeceği rolle yakından ilişkili.

ABD-YPG ilişkileri daha da derinleşebilir

Bugünlerde Suriye'de en çok sorulan sorulardan birisi ABD, Rakka'dan sonra YPG'ye desteğini sürdürecek mi yoksa dikkati başka bir yere kayacak ve Suriye'de Kürtleri terk mi edecek? YPG'yi başta IŞİD'in elinden kurtaran, sonrada güçlenmesini ve genişlemesini sağlayan temel olgu ABD'nin desteğiydi. Bu süreçte ABD ile derin ilişkiler kurdu. Hatta bu ilişkiler, Türkiye ile ABD arasında büyük sorunlara da yol açtı. IŞİD ile mücadelenin sonuna gelinmesi bu ilişkiyi bitirir mi? Büyük bir olasılıkla bu sorunun yanıtı, hayır.

Hayır yanıtının iki nedeni var: ABD, IŞİD ile mücadelenin on yıllara yayılabilecek bir süreç olduğundan bahsediyor. Bu perspektifini koruduğu sürece YPG ile ilişkileri bugünkü kadar derin ve güçlü olmasa da devam edecektir. Ancak ikinci neden daha farklı bir köke dayanıyor: Irak'ın batısı ile Suriye'nin doğusu arasındaki alanda oluşan kırılgan denklem. Tartışmalı bölgelere Irak ordusunun girmiş olması, buradaki Sünni Arapların tamamen etkisizleştiği anlamına gelmez. Üstelik, Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) içinde bulunduğu durum, PKK'nın Suriye'deki gücüne, Irak'ta da güç katmasını sağlayabilir. ABD, ister IŞİD ile mücadele kapsamında, ister Rusya ve İran'la bölgedeki güç mücadelesi çerçevesinde Suriye'nin doğusuyla Irak'ın batısı arasında kendisine ait bir etki alanı oluşturmak istiyorsa buradaki en olası müttefikleri PKK-YPG ve dağınık biçimde salınan ve bir koruyucu arayan Sünni Arap aşiretleri olacaktır. Eğer ABD bu türden uzun süreli bir varlık planlaması yaparsa YPG ile ABD ilişkileri çok daha derinleşebilir.

Farklı işbirliği modelleri

Fakat bunun tersi de mümkün. ABD'nin Suriye'deki varlığını sadece IŞİD ile mücadele çerçevesinde özel operasyonlara dönüştürmesi, ABD ile PYD arasındaki ilişkilerin büyük ölçüde değişmesine ve giden yardımın önemli miktarda azalmasına neden olabilir. Bu ise PYD için de YPG için de büyük zorluklar yaratır. Çünkü, PYD ABD'den destek aldığı dönemde sadece Türkiye'nin tepkisini çekmedi. Suriye'nin kuzeyinde zorla yapılan demografik değişikliklere maruz bırakılan yerel halktan farklı silahlı gruplara, İran'dan El Kaide kökenli gruplara kadar pekçok düşman kazandı. Bu nedenle, YPG'nin her ihtimale karşı bir süredir Şam ile ilişkilerini onarma ve olası bir ABD sonrası döneme hazırlık yapma arayışında olduğunu görüyoruz.

Bunun için kullanabileceği en önemli araç Rakka. Demografik ve siyasi nedenlerden ötürü zaten kontrol etmekte zorlanacağı Rakka'yı Suriye hükümetine bırakmak karşılığında özerklik, federasyon ya da benzeri ayrıcalıklar elde etme arayışına girmesi hiç de şaşırtıcı olmamalı. Üstelik, ABD ile açık patronaj ilişkisine rağmen YPG'nin hem sahada hem de Moskova'da Rusya ile özel ilişkiler geliştirdiği görülüyor.

Rusya, Beşar Esad'ı uzun vadede ayakta tutabilmek için Suriye'de Kürtleri de kullanabileceği bir siyasi formulasyonla karşımıza çıkabilir. Elbette bu senaryo, YPG-ABD ilişkilerinin sürdüğü bir ortamda da mümkün. Her durumda Rakka sonrası dönemde Şam yönetimiyle Kürtler arasında sıcak bir çatışmadan ziyade farklı bir işbirliği modeli ortaya çıkması ihtimali küçümsenmemeli.

Serhat Erkmen
© Deutsche Welle Türkçe

Doç. Dr. Serhat Erkmen, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapmakta.