Yüzyılın krizi olarak adlandırılan küresel finansal kriz, Türkiye’de en çok kredi kanalını etkiliyor. KOBİ’ler son dönemde bankalardan daha az kredi alabildiklerini söylüyor. Bunun sorumlusunun ise Türk bankaları olmadığı biliniyor. Çünkü uluslararası kriz zaten likidite krizi olarak adlandırılıyor. Yurtdışındaki kredi darlığı nedeniyle, Türk bankaları dışarıdan kaynak sağlayamıyor. Dolayısıyla reel sektöre kullandırılan krediler de azalıyor.
Türkiye’nin önde gelen finans kurumlarının ve sektörel federasyonların yöneticileri, tıpkı ekonomistler ve akademisyenler gibi acilen bir paket hazırlanmasını istiyor. Yöneticiler, Türkiye’nin daha önceki mevcut problemlerinin değişmediğini, buna bir de dünyadaki daralmanın eklendiğini ifade ediyor. Finans ve reel sektörün ortak görüşü, Türkiye’deki önlem paketinin özellikle finans kesimine yapılması.
Ancak bu görüş finans kesimi güçlü olmadığı için değil. Gelecekte iyice daralacak yurtdışı kaynaklarına önlem almak için. Yöneticiler finans kesiminin elindeki parayla reel sektöre daha düzenli yardım edebileceğini düşünüyor. Yöneticiler, “Bankacılık sektörünün döviz likiditesi sorununu gidermesine katkıda bulunursanız, onların ellerini reel sektöre kredi vermekte rahatlatırsanız hem reel sektöre, hem de istihdama olumlu katkıda bulunmuş olursunuz” diyor.
Otomotiv ve tekstil sektörleri zorda
Reel sektör, ekonomiyi canlandırma paketinin bir an önce uygulamaya konulmasını istiyor. Bunun ülke ve istihdam için şart olduğu vurgulanıyor. Otomotivde satışların eylül ayında yüzde 40 düşmesi ve tekstilde satışların yüzde 50 gerilemesi de örnek olarak gösteriliyor.
Reel ekonomideki bu sarsıntının faturasının ise zaten ülkenin en büyük sorunlarından olan istihdama çıkması bekleniyor. Bütün dünya ülkeleri ekenomilerindeki durgunluğu aşmak için canlandırma paketleri hazırlarken Türkiye’nin hâlâ harekete geçmemesi herkesi şaşırtıyor. Görüşünü aldığımız sektör temsilcilerinin önerileri arasında reel sektörün kaynak maliyetini artıran vergilerde indirim yapılması, hükümetin bankaların arkasında durarak güven vermesi ve Merkez Bankası’nın reel sektörün döviz borçlarını çevirebilmesi için elindeki rezervi kullanması gibi uygulamalar var.
Şimdiye kadar 30 ülke önlem aldı Krizin başlangıcından bu yana sadece gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkeler de krizin etkilerinin kendilerine ulaşmasını beklemeden tedbirler almıştı. Şu ana kadar 30 ülke çeşitli tedbirleri hayata geçirdi. Bunlardan 19’u reel ve mali sektöre destek paketi uygularken, 19’u mevduat güvencelerini artırmış, 10’u mali sektöre sermaye desteği sağlamış, 7’si kredilere güvence getirmiş, 5’i de banka borçlanmalarını garanti altına almıştı. Mali ve reel sektörün Türkiye için önerileri ise şöyle:
Dünya krize karşı ne önlem aldı, bundan sonra ne yapacak?
Dünyadaki tüm gelişmiş ülkeler ekonomilerini küresel krize karşı hem ekonomiyi canlandırma paketleriyle, hem de kurtarma paketleriyle ayakta tutmaya çalışıyor. Kimileri finans sektörüne destek olurken, kimileri de reel sektöre ve tüketiciye destek oluyor.
İşte bugüne kadar dünyada uygulamaya konan ekonomiyi canlandırma paketleri:
Amerika Birleşik Devletleri
• Başkan George Bush 2008 yılının ilk aylarında 168 milyar dolarlık ve iki yıl süreli bir ekonomiyi canlandırma paketini yürürlüğe koydu. Harcamaların 152 milyar dolarlık bölümünün 2008 yılında yapılması öngörülüyor.
• Paket yıllık geliri 75 bin dolar ve altı olan her bireye 600 dolara kadar vergi iadesi içeriyor. Karı-koca 1200 dolar vergi iadesi alırken, çocuklar için de 300 dolar veriliyor. Şirketler makine yatırımlarının yarısını vergi matrahından düşebilecek.
• Hazırlanmakta olan yeni ekonomiyi canlandırma paketiyle banka dışı kredi kurumlarına otomobil ve eğitim kredisi olarak kullandırmaları koşuluyla 50 milyar dolar tahsis edilecek. Hazine bu amaçla bono satıp toplayacağı paraları da bu amaçlı kullanıma tansis edecek.
Çin
• 586 milyar dolarlık kamu yatırımıyla talebin canlandırılması hedefleniyor. 2010 yılı sonuna kadar bu yöntemle karayolu, demiryolu ve havaalanı gibi altyapı yatırımlarına ağırlık verilecek.
• Katma Değer Vergisi (KDV) oranlarını düşürdü. Şirketler böylelikle yatırım harcamalarında her yıl 17.5 milyar dolar tasarruf edecek.
Almanya • Hükümet krizden sonra 64.2 milyar dolarlık yatırım paketi hazırladı.
• Kamuya ait Kreditanstalt fuer Wiederaufbau (KfW) adlı kalkınma bankasına, şirketlere daha çok kredi vermesi için 19.2 milyar dolarlık kaynak aktarıldı. KfW altyapı yatırımları konusunda yetersiz kalan yerel yönetimlere 3.8 milyar dolar kredi kullandıracak.
• 2009 ve 2010 yıllarında ulaştırma yatırımları icin 1.2’şer milyar dolar harcanacak.
• Bölgesel ekonomilere destek amacıyla 2009 yılında 250 milyar avroluk bir kaynak hazır tutulacak.
Avustralya • Hükümet ailelere 6.8 milyar dolarlık nakit ve çeşitli destekler sağladı. Konut sektörüne 1 milyar dolarlık destek yapıldı. İlk kez konut sahibi olacaklara verilen yardım miktarı 4550 dolardan 9100 dolara çıkartıldı.
Macaristan • Ekonomik büyümeyi desteklemek için iki yıl süreyle uygulamaya konacak 6.9 milyar dolarlık bir paket hazırladı. Yeni kaynak içermeyen bu paketle mevcut kaynakların tek çatı altında toplanması planlanıyor. Ayrıca, küçük ve orta büyüklükteki şirketlerin desteklenmesi de hedefleniyor.
• Küçük ve orta büyüklükteki şirketler için 3.3 milyar dolarlık kredi garantisi sağlanacak. Piyasalara likiditeyi sağlamak için 1.2 milyar dolar verilecek.
Güney Kore
• Hükümet 11 milyar dolarlık ekonomiyi canlandırma paketi açıkladı. Paranın 8.7 milyar dolarlık bölümü düşük gelir gruplarını ve yerel yönetimleri desteklemek için harcanacak. Ayrıca, 2.3 milyar dolarlık da vergi indirimi yapılacak.
• Kamu bankalarına küçük ve orta büyüklükteki şirketlere kredi vermeleri için 1 milyar dolar kaynak aktarılacak. Bu şirketlere yönelik kredi garantileri 4.7 milyar dolar artırılacak.
İspanya
• İspanya son altı ayda krizin ekonomi üzerindeki etkilerini en aza indirmek için 49.3 milyar dolarlık canlandırma paketinin de aralarında bulunduğu birçok önlem açıkladı. Paket 7.2 milyar dolarlık vergi indirimi, kredi bulmakta zorlanan şirketler ve hane halkı için de 4.8 milyar dolarlık destek içeriyor.
• Pakette çalışanlar, emekliler ve kendi işinin sahibi olanlar için yılda 500 dolar vergi iadesi var.
İsviçre • Hükümet 753 milyon dolarlık ekonomiyi canlandırma paketi açıkladı. Paketin 290 milyon dolarlık bölümü sel ve diğer doğal afetlerle, enerji tasarruflu projelere ayrıldı. 650 şirkete istihdam yaratmaları koşuluyla 450 milyon dolarlık vergi indirimi yapılacak. Kara ve demiryolları için 850 milyon dolarlık yatırım yapılacak.
Tayvan • Hükümet 4 milyar dolarlık sübvansiyon yapacağını ve altyapı yatırımlarına 1.8 milyar dolar harcayacağını açıkladı. Henüz açıklanmamış kalemlerle birlikte harcama ve yatırım paketi 31.2 milyar dolara çıkacak.
‘Büyüme istihdamı eksiltmeden sürdürülmeli’
Ersin Özince (Türkiye İş Bankası Genel Müdürü): Dünyada artık resesyon açık açık konuşulmaya başlandı. Biz zaten bir yıldır dünyanın gelişmekte olan ülkelerinde bir yavaşlama olduğunu ve bunun bizim gibi ülkeleri de etkileyeceğini söylüyorduk. Şimdi tüm dünyada bu yavaşlamanın adı resesyon olarak kondu. Veriler bu resesyonun dünyada 2009’da da devam edeceğini gösteriyor.
Dünyadaki tüm ülkeler ekonomilerindeki yavaşlamayı önlemeye uğraşıyor. Bizim hükümetimizin, 2008 beklentisi ve 2009 programında belirlediği hedef büyüme konusunda endişeleri ortadan kaldırıcı nitelikte. Yani hükümet IMF’nin bile durgunluk ve küçülme olacağını tahmin ettiği dönemle ilgili ‘Biz büyümekten vazgeçmeyeceğiz’ diyerek ekonomik canlılığı sürdürme niyeti içinde olduğunu gösteriyor. Hükümet politikaları büyümeye odaklı gibi görünüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Büyümeden sarfı nazar etmeyeceğiz’ sözü de bunun bir işareti. Ancak buna yönelik açılımları ve alt politikaları gördüğümüz zaman bunun, yani büyümenin nasıl gerçekleştirileceğini anlayacağız. Büyümeyi gerçekleştirmek için hesap yapmak lazım, hesap yapmak için de kaynak yaratmak şart. Bu kaynağı nasıl ve hangi alanlarda kullanacağınız da önemli. Yalnız istihdamdan taviz verilmeden gerçekleştirilmesi hedeflenen bu büyümeden özel sektörün nasıl ve ne oranda pay alacağı konusunda bir açıklık yok. Sayın Başbakana TOBB ile beraber Bankalar Birliği olarak hazırladığımız bir çalışmayı diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte sunduk. Büyümenin makul bir oranda, mali disiplini bozmadan ve istihdamı eksiltmeden sürdürülmesi gereklidir. Bu konuda verilen teminatların dışında da beklentiler sürmektedir.
‘Yardımı bankalar aracılığıyla yapın’
Tayfun Bayazıt (Yapı Kredi Bankası Genel Müdürü): Türkiye’nin bir ekonomiyi canlandırma paketine ihtiyacı var. Bu tartışılmaz. Bankacılık sistemimizin likiditesi ve sermaye yapısı yeterli olmasına rağmen dışarıdaki bazı olumsuz gelişmeler yüzünden kredi piyasalarının düzgün işlemesi açısından bazı sıkıntılar gündeme gelebilir. Bankalarımız dışarıdaki sıkışıklık nedeniyle sendikasyon kredilerini istedikleri oranlarda yenileyemeyebilir.
Özel sektörümüz için de aynı sıkıntıyla karşılaşabiliriz. Bu durumda geleceğe yönelik beklentileri düzeltmek çok büyük önem
kazanılyor. Bunun için de mali sektörü desteklemekle olur. Bankacılık sektörünün döviz likiditesi sorunu gidermesine katkıda bulunursanız, onların ellerini reel sektöre kredi vermekte rahatlatırsanız hem reel sektöre, hem de istihdama olumlu katkıda bulunmuş olursunuz.
‘Bankacılık sektörü istihdam dostudur’
Türkiye’deki bankacılık sisteminin istihdam dostu büyümeyi ve reel sektörü destekleme konusunda hem deneyimlidir, hem de kapasitesi vardır. Mali sektörün arkasında durarak güven ortamının iyileşmesine yönelik bir mesaj verirsiniz. Dünyada reel sektöre doğrudan destek verip de suistimalleri engelleyip, başarıya ulaşmış pek az otorite var. Zaten bunu geçmişte de Türkiye’de verilen yatırım teşviklerinde de gördük. Canlandırmanın paketinin uygulanmasıyla birlikte mali disipline uyulur ve kamuda açık vermezse bankalar reel sektörü, tüketici destekleyebilir. Bunu son beş yıllık dönemde gördük. Biz aracı kurumlarımız fazla para elimizi yakar. Bu nedenle parayı kredi olarak kullandırırız.
‘Reel sektörün kredi derdi var’
Ahmet Zorlu (Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı): Türkiye’nin de bir ekonomiyi canlandırma paketi açıklaması şart. Ancak bu, daha önce ekonomiyi canlandırma paketleri açıklayan ülkelerdekinin kopyası olmamalı. Her ülke kendi özgün sorunlarının çözümüne yönelik paketler hazırladı. Biz de oturup sorunlarımızın neler olduğuna bakarak buna göre paketler hazırlamak durumundayız. Türkiye’nin bugünkü sorunu reel sektörün bankalardan kredi alamamasıdır. 2001 yılında yaşadığımız krizde sorun devlette ve bankacılık sektöründeydi. Devlet aradan geçen sürede kendini belli oranda düzeltti, bankalar o günkünden çok daha iyi durumda, mali yapıları daha güçlü. Bugün reel sektörün bir kredi derdi var, bankalardan doğru dürüst kredi gelmiyor. Ancak onları da kredi vermiyorlar diye suçlayamam çünkü eskisi gibi para bolluğu yok ve dışarıda da sıkıntı var. Paketin içinde ne olacağını, sorunları tartışarak belirlemek durumundayız. Bakın ABD 700 milyar dolarlık paket açıkladı. Ancak şimdi yanlış yapmışız diye yenilemeye uğraşıyorlar demek ki tartışma işi eksik yapılmış.
‘Eximbank’ın kaynakları artırılsın’
Mehmet Büyükekşi (Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı): Avrupa piyasalarına ihracatımızın yüzde 50’sini yapıyoruz. Ama bu pazarlarda daralma var. Bu nedenle buradaki ihracatımızın çok kötü yönde etkilenmemesi için Eximbank kaynaklarının artırılmasını talep ediyoruz. Çünkü Eximbank hep bu tür dönemlerde 1994’te, 2001’de, ihracatçının hep can simidi olmuştur. Bu nedenle Eximbank kaynaklarının küçük miktarlarda değil de yüklü miktarlarda artırılmasını talep ediyoruz. İkincisi de, özellikle böyle bir ortamda, yurtdışından kaynak bulmanın sıkıntılı olduğu bir dönemde yüzlük kaynak kullanım destekleme fonunun kaldırılması gerekiyor. Üçüncüsü ihracatçıların difit kaynaklarının artırılmasını istiyoruz yine ihracatçının desteklenmesi açısından. Bunlar bizim açımızdan son derece önemli. Ama olaya bankaları da kapsayacak şekilde bir bütün olarak bakmak lazım. Çünkü mali sistemde sıkıntı olmazsa reel sektörde de sıkıntı olmaz. Kurtarma paketinde hepsi düşünülmeli. Tek taraflı olamaz.
‘Bu işler hızlı şekilde olmaz’
Ergun Özen (Garanti Bankası Genel Müdürü): Türkiye mutlaka bir ekonomiyi canlandırma paketini devreye sokmalıdır. Son açıklanan kapasite kullanım ve sanayi üretim rakamları Türkiye ekonomisinde daralmanın başladığını gösteriyor. 2009 yılında ekonomideki bu daralmanın artarak devam edeceğini düşünüyorum. Ekonomiyi canlandırma paketi çerçevesinde destek reel kesime ve tüketiciye verilebilir.
Zaten o zaman bankalar da bundan yararlanacaktır. Doğrudan bankalara destek vermenin bir gereği yok. Ben bir ekonomiyi canlandırma paketi konusunda çok da geç kalındığını düşünmüyorum. Çünkü bu işyeri kotarmak kolay değil.
Bunun bir de Uluslararası Para Fonu (IMF) ile pazarlık yanı var. IMF ile bu dönemde klasik bir stand by anlaşması olmaz. Eğer hükümet IMF ile yapmayı planladığı anlaşma kapsamında bunu da konuşuyorlarsa kimse geç kaldık diye panik yapmasın çünkü bu işler öyle hızlı şekilde olmaz.
‘Ucuz kredi yolunu açmalıyız’
Arzuhan Doğan Yalçındağ (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı): Türkiye de bir paket hazırlamalı. Sıkıntı yaşamıyoruz, bir şey yapmamıza gerek yok demek, büyük bir yanılgı içine düşmektir. Bu da bizi olabileceğimizden daha kötü hale düşürür. Bu paket, hem reel hem de finans sektörünü içermelidir. Paket üzerinde müzakereler başladı aslında, iş dünyasıyla bürokrasi arasında. Ekonomiyi canlandırma paketini parça parça açıklayabiliriz. İş dünyası için neler yapılabilir, bu ayrı düşünülmelidir. Ama önce bankacılık sisteminde likidite akışkanlığını sağlayacak bir paket açıklanmalı. Ayrıca iş dünyasının daha ucuza kredi alabilmesinin ve bankaların bunu rahat yapabilmelerinin yolunu açmalıyız. Böyle bir paket olabilir ilk etapta. Bunun ardından da reel sektöre yönelik bir çalışma yapılabilir.
‘Harcamaya yönelik olmalı’
Mehmet Ali Berkman (Akkök İcra Kurulu Başkanı): Bizim de bir canlandırma paketine ihtiyacımız var. Çünkü reel sektör, inşaat, tekstil, otomotiv ciddi sıkıntıda. Finans ya da reel sektörünü ayrı ayrı düşünmemek lazım. Esas olarak finans sektörü düzelebilirse, reel sektöre de etki yapacaktır, bu da tüketiciyi rahatlatacak. Dolayısıyla tüketiciyi tekrar harcamaya yöneltecek bir paketin yararlı olacağına inanıyorum. Finans sektörü sendikasyonları geleceği için önümüzdeki bir ay ve şubat, mart aylarında, bu nedenle finans sektörü kaynaklarını harcamak istemiyor. Bir de Avrupa ve ABD’deki bankaların devlet garantisi var. Türkiye’de yok, yani böyle bir sıkıntı da var, dengeli değil.
‘Tedbir paketi seçenek değil zorunluluk’
Rifat Hisarcıklıoğlu (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı): Rakiplerimiz tedbir alırken biz almazsak dezavantajlı konumda kalırız. Bu küresel bir kriz. Çıkış yeri gelişmiş piyasalar olabilir ama etkilerini herkes hissedecek, hiçbir ülke krizden muaf değil. O halde tedbir paketi hazırlamak bir seçenek değil zorunluluktur. Küresel krizin başlangıcından bu yana sadece gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkeler de, krizin etkilerinin kendilerine ulaşmasını beklemeden tedbirler almışlar. Bu noktada rakiplerimizin aldığı tedbirler karşısında zamanında adım atmazsak, dezavantajlı pozisyonda kalır ve krizden daha fazla etkileniriz. Bu noktada gecikme yaşandığı ve bu gecikmeden dolayı bugün karşımıza çıkan faturanın da büyüdüğü açıktır.
Türkiye’nin önümüzdeki dönemde temel sorunu dış kaynak teminidir. Dolayısıyla ekonomimizin daralmaması için, dış kaynak girişinin olabildiğince yüksek tutulması elzemdir. Öncelikle ülkemize dışarıdan yabancı para cinsinden fon getiren ve yurtiçinde döviz likiditesini sağlayan kanallar açık olmalıdır. Bunların bir bölümü küresel kriz ile devre dışına çıkıyorsa yerine yeni kanallar açılmalıdır. İkincisi, yurtiçinde bankalarımızın şirketlerimize ve özellikle KOBİ’lere yönelik kredi kanalını sürekli açık tutabilmeleri sağlanmalıdır. Bu iki tedbir alanı arz tarafındaki olası şoku sınırlandıracaktır. Üçüncü olarak talep tarafındaki daralmanın sınırlı ölçekte tutulması gerekiyor. Eğer bekleyişleri olumluya çevirecek kapsamlı ve somut tedbirler içeren bir iktisadi program tasarlanabilirse, durgunluğa girmeden krizi atlatabiliriz.
Yerli ve yabancı para zorunlu karşılıkları önemli ölçüde düşürülmeli, yabancı para cinsinden yurtdışı borçlanmalar, zorunlu karşılık kapsamından çıkarılmalıdır. TCMB’deki kredi mektuplu dth.lar ve karşılığındaki döviz varlıkları Ziraat Bankası’na aktarılarak bankacılık sisteminin döviz likiditesi güçlendirilebilir.
Eximbank’ın kaynakları artırılmalıdır. Koşulları önceden belirlenmek kaydıyla, KOBİ’lere kaynak sağlamak veya KOBİ’lere yönelik Kredi Garanti Fonu’nun kefalet kapasitesini artırmak amacıyla kamu bütçesinden kaynak sağlanmalıdır. Mali yapısı yeterli ancak likidite sıkıntısı içinde olan şirketlere yönelik olarak ‘finansal yeniden yapılandırma’ programı için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Yurtiçi faiz oranlarının artmaması ve faiz giderlerinin yükselmemesi için, mali disiplin korunmalı, kamu harcamaları yeniden önceliklendirilmelidir. Son olarak, IMF ile reform odaklı yeni bir program çerçevesi oluşturulması ve bu kapsamda kaynak temini, hem finansal piyasalardaki güvenin hem de yatırımcı ve tüketici güveninin hızla tesis edilebilmesi, tehdit altındaki istikrarın korunması ve büyümenin sürdürülebilmesi için faydalı olacaktır.
‘Temennilerle geçiştiriliyor’
Tanıl Küçük (İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı): Bütün dünyada küresel krize karşı art arda kurtarma veya ekonomiyi canlandırma paketleri devreye sokuluyor. Türkiye ise krizin şiddetlendiği eylül ayının başından bu yana etrafımızda devam eden yangına karşı herhangi bir somut önlem almamıştır. Kriz, hayata geçirilme zamanlaması net olmayan bir yapılması gerekenler listesine ve temennilere dayalı söylemlerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır. Kaynak planlaması iyi yapılmış, hedefleri net ve bütünlüğü olan bir paket, krizin olumsuz etkilerinin daha az hissedilmesine elbette yardımcı olacaktır. Ancak, dünyadaki örnekler geç kalındığı takdirde, paketlerden beklenen neticenin alınmadığını göstermektedir. Hızlı hareket etmek ve meselelerin önünde gitmek mecburiyetindeyiz.
‘Hazırlanmamasını garip karşılıyorum’
Nurettin Özdebir (Ankara Sanayi Odası Başkanı): Gelişmiş ve gelişen birçok ülkede küresel krize karşı tedbir paketleri açıklanır, hatta bu tedbirlerin birçoğu uygulamaya konurken ülkemizde böyle bir ekonomik paketin henüz hazırlanmamış olmasını garip karşılıyorum. Böyle bir pakete acilen ihtiyaç vardır ve bu paket tüm sektörleri kapsamalıdır.
Ekonomik pakette öncelikle bankacılık kesiminde kredi daralmasını önleyecek tedbirler yer almalıdır. Bu süreçte bankaların, itibarlı müşterilerinin kredilerini yeniden yapılandırmalarını kolaylaştıracak düzenlemeler yapılmalı, bu yeniden yapılandırmalar için ayrılan karşılıklar düşürülmelidir.
Reel sektörün döviz cinsinden borçlarını çevirebilmeleri için tedbirler alınmalı, Merkez Bankası döviz rezervlerini esas olarak bu amaçla kullanmalıdır. Kredi hacmindeki daralmayı engellemek amacıyla YTL krediler için reeskont penceresi daha cazip hale getirilmeli ve benzer bir reeskont mekanizması döviz kredileri ve reel sektör kredileri için de oluşturulmalıdır. Geçici vergi ödeme süresi altı aya çıkarılmalıdır. Özel sektörün finansman ihtiyacını azaltmak için vergi iadeleri çabuklaştırılmalı, devletten alacaklar, özellikle üniversite, üniversite hastahaneleri ve belediyelerden kaynaklanan alacaklar bir an önce ödenmelidir. Limanlara ulaşım masraflarını düşürmek için ihracatlara ÖTV’siz ve KDV’siz yakıt sağlanmalıdır.
‘Reel sektörün döviz borcu var’
Çağlayan Arkan (Microsoft Türkiye Genel Müdürü): Türkiye’nin güvenilir bir programa ihtiyacı var. Bu programın içinde mutlaka IMF ilişkisi de var. Önümüzdeki bir 1,5 yılı hem dünya hem Türkiye alışılanın çok altında büyüme oranlarıyla geçirecek. Türkiye’nin mutlaka yabancı sermayeye ihtiyacı var. Türkiye’ye para girişi güvenilir olmasıyla doğru orantılı olarak gerçekleşecek. Bunun da bir hükümet programıyla ve IMF ile anlaşma ile mümkün olabileceğini düşünüyorum. Acilen Türkiye’nin kendi önlem paketini oraya koyması bunu da hem finans sektörüyle hem de reel sektörle el ele yapması gerekiyor. Mutlaka reel sektör odaklı olmalı. Çünkü reel sektörün yüksek miktarda döviz borcu var, önünü göremiyor. Bunları çözecek bir ekonomik programa acilen ihtiyaç var. Çünkü kriz Türkiye’de yeni başlıyor ve etkisini şiddetli hissedeceğiz.
‘Bizim sorunumuz ihracat pazarının daralması’
Ferit Şahenk (Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı): Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumda bir canlandırma paketi uygulanmalı. Olayı tahlil etmemiz şart. Dünyadaki problem nedir, Türkiye’deki problem nedir? Bugün itibarıyla Türkiye’nin daha önce mevcut problemleri değişmedi.
Buna bir de dünyadaki daralmaya paralel olarak Türkiye ekonomisinin de daralacağı gerçeği eklendi. Yani dünya ufalırken, biz de ufalacağız. Dünya bu ekonomik krizden kurtulmak için bugüne kadar düşünülemeyecek, olmaz denilen, hatta doktrinde yeri olmayan önlemler alıyor. Serbest piyasanın beşiği sayılan ülkelerde devletleştirmeler hızlı şekilde ve artarak yapılıyor. ABD ilk olarak vergi mükelleflerinin evlerine para harcamaları için çek gönderdi. Hazine Bakanı Paulson yaptığı basın toplantısında tüketimi artıracak önlemleri açıkladı. Bunlar olmaz, yapılmaz diye düşünülürdü ama şimdi oluyor. Bu da olayın büyüklüğünü ve herkes tarafından nasıl algılandığını gösteriyor.
Dışarıda güven azaldı, insanlar tüketimlerini kıstılar. Borsa darbe aldı. Oradaki borsa işi bizdeki gibi değil. Borsa düşünce oradaki insanların geleceğe yönelik bütün yatırımları, emeklilik birikimleri eriyor. Bizde bu kadar değil. Bizim sorunlarımızdan bir başkası onların sorunları nedeniyle ihracat pazarlarımızın daralması. Bir diğer olumsuzluk da küreselleşmenin getirdiği fon akışının dünyadaki bu olumsuz gelişmeler nedeniyle durması ve hatta tersine çıkış başladı. Bu da bizi boğuyor. Bir de bizim üzerimizdeki gelişmekte olan ülke damgası. Gelişmekte olan ülkelere neden yatırımcı gelir? Adından da anlaşılacağı gibi geliştiği ve büyüdüğü için. Eğer sizin büyümeniz durursa yatırımcı da gelmez. O nedenle büyüme işi çok önemli ve büyümenin devamı şart. Oralardaki reçete ile bizde uygulanması gereken reçete aynı olmayabilir. Ama büyümenin önemini tekrarlamalıyım.
‘Bu halde iki aydan fazla devam etmez’
Hamdi Akın (Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı): Her ülke ekonomiyi canlandırma paketi çıkartıyor ama bunun için hükümetin ve iktidarın gücünün olması lazım. Kaynağınızın olması lazım. Gücünüz ve kaynağınız yoksa çok büyük ekonomiyi canlandırma paketleri açıklayamazsınız. Biz daha önce paket açıklayan bir Almanya, Fransa, Çin ya da AB değiliz. Ama mutlaka kendi boyutlarımızda bir ekonomiyi canlandırma paketi açıklamalıyız. Merkez Bankası bugünkü imkânlarıyla ne yapabilir? 25-28 milyar dolarlık kullanılabilir rezervi var. O nedenle bizim açıklayacağımız paket daha kendi boyumuza göre olacaktır. Bunu da en geç 2008 sonunda ya da 2009 başında yapmalıyız.
Ekonomiyi canlandırma paketi finans sektörüne yönelik olmalıdır. Eğer o sektördeki sorunlar halledilirse, onlara yönelik genel bir açılım yapılabilirse bu da hemen reel kesime ve tüketicilere yansır. Bankalar ellerinde parayı tutmazlar, onlar aracı kuruluşlar. Bu nedenle ekonomiyi canlandırma paketinin tek muhatabı bankalar olmalıdır. Bu şekilde 1-2 aydan fazla devam edemeyiz.
‘Türkiye’de çarklar durmaz’
Candan Karlıtekin (THY Yönetim Kurulu Başkanı): Türkiye için bir kurtarma paketi gerekli değil. Çünkü Türkiye’de henüz çarkın durması diye bir problem yok. ABD’de ise finansal sistemin kökeni olan güven unsuru yıkıldığı için herkes birbirine güvenmemeye başladı. Finansal kuruluşların birbirine güvenmemesi, finansal kuruluşların şirketlere güvenmemesini doğurdu. Bu da tüm çarkın durmasına neden oldu. Ama Türkiye’de böyle bir problem yok. Ekonomik yavaşlama sorun değil, ekonominin panik halinde çarkının durması problem. Türkiye’de bu yok ve dolayısıyla kurtarılması gereken bir şey yok. Birileri yanlış işler yaptıysa bunun cezasını bir şekilde görecek, ama bunların cebine para koymak olmaz. O zaman diğer insanlar buna itiraz eder. Türkiye’de ABD, Çin gibi bir pakete ihtiyaç yok. Tamam durgunluk var ama bu da işin doğasında olan bir şey.
‘Finans sektörü damardaki kan’
Agâh Uğur (Borusan Holding İcra Kurulu Başkanı): Türkiye’de de ekonomiyi canlandırma paketine mutlaka ihtiyaç var. Çünkü bu, tarihimizde ilk defa Türkiye’nin yaratmadığı bir kriz. Yaratmadığımız bir krizin etkilerinin nasıl olacağını önceden kestirmemiz çok zor. Bir paket açıklamak illaki zor durumda olduğumuz anlamına gelmiyor, tedbirli olmak anlamına geliyor. Politik olarak değil de, objektif düşünerek bunu yapmak doğru. Cevabım evet. Bu paket için iki tane unsur var. Birincisi finans sektörüne yönelik, finans sektör damarlardaki kan, olmadığı zaman düzen duruyor. Bankacılık sektörü reel sektöre göre iyi durumda. Tarihinde ilk defa Avrupa’dan daha iyi.
Yalnız TL değer yitirdiği için sermaye yeterlilik rasyoları döviz bazında bozuluyor. Şu anda iyiyiz ama her zaman böyle gidecek demek doğru olmaz. Buna göre alınacak tedbirler olabilir. Örneğin mevduata sınırsız garanti verilmesi belki biraz haksız rekabete neden olabilir ama büyük bankaların şikâyeti olacağını zannetmiyorum. Ama sisteme güvenin tesisi için bu gerekli. Kısıtlı döviz kaynağının bulunduğu bu dönemde Merkez Bankası’na munzam karşılık yatıracağınıza reel sektörü finanse edebilmek için döviz kaynağı piyasaya verilebilir.
‘Sosyal sorun haline gelir’
Aldo Kaslowski (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği International Yönetim Kurulu Başkanı): Bu, ucu gözükmeyen bir kriz. Dolayısıyla daha yeni başlıyor. Ne ortalarında, ne de sonundayız. Kriz Türkiye’de daha yeni başlıyor. Krizin diğer ülkelerdeki boyutuyla bize yansıması farklı olabilir. Zaten her ülke de farklı boyutlarda paketler açıklıyor. Hiç şüphesiz ki bize ne yakından ne uzaktan problem olmayacak demek çok yanlış.
Çünkü panik yaratmamak için bu yapılıyorsa, tamamıyla ters tepki veriyor. Çünkü hazırlıksızız. Her halükârda varsa bir paketiniz bunu bir an önce açıklamamız lazım ya da hazırlamamız lazım. Geç kalmadan yapmalıyız. Yoksa Başbakanın da dediği gibi fırsatları başka türlü değerlendiremeyiz. Ve uygulanması gereken ekonomiyi canlandırma paketi kesinlikle reel sektöre yönelik olmalı diye düşünüyorum. Çünkü reel sektörün problemi sosyal sorun demektir, istihdam sorunu demektir, katmadeğer demektir. Türkiye’de bankalara ekonomiyi canlandırma paketi kapsamında destek verilmesine karşıyım.
‘Küresel krize küresel önlem’
Ayhan Yavrucu (Alarko Holding Genel Koordinatörü): Ben hiçbir ülkenin kendi uygulayacağı ekonomiyi canlandırma paketleriyle durgunluktan çıkabileceğine inanmıyorum. Düzenlenen G20 toplantısı çok gerekli ama geç kalınmış bir toplantı. Çünkü bir taraftan krizin küresel oluşundan bahsediliyor, bir taraftan da her ülke bölük pörçük tedbirlerle kendi içinde kurtarmaya çalışıyor. Dev kuruluşlar sadece bir ülkeye bağlı değil, yaşadığı riskleri bulunduğu tüm ülkelere yayıyor. Bu nedenle böyle G20 toplantılarında bir dünya devleti gibi oturup, tüm dünyayı krizin etkilerinden kurtaracak bir paket hazırlanması lazım, bunun için birlikte kararlar almak lazım. Örgütlenerek, dünyanın tamamını kapsayacak bir çözüm planı oluşturulması gerekiyor.
Her ülke katılacak, kendi bedelini ödeyecek, böyle bir küresel plan yaratılacak. Çünkü bu, bizim 2001 yılında yaşadığımız kriz gibi değil, bataklığa sen gel su at, öbürü oradan atsın, bunlarla düzelecek bir kriz değil. Bu kriz dünya çapında örgütlenerek aşılacak bir dünya krizi. Aksi halde sonuçları 2010 hatta 2011 yılına kadar sürer, hatta daha ileriye kadar gidebilir.