Dünya

‘Irkçılığa karşı panzehir: AB’

Avrupa Parlamentosu’na yeniden aday olan Sosyal Demokrat Parti üyesi İsmail Ertuğ, DW’ye AB’nin imajını, genişleme sorunlarını ve gelecek hedeflerini değerlendirdi. Ertuğ'a göre, Türkiye ise AB değerlerinden uzaklaşıyor.

10 Mayıs 2014 19:42


25 Mayıs'ta yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine Almanya'dan da, 25 partiden 1053 aday katılıyor. Almanya Federal Seçim Komisyonu'nun yaptığı açıklamada, AB'nin en büyük nüfusuna sahip olan Almanya'da 96 adayın seçileceği bildirildi. AP seçimleri için Türk kökenli siyasetçiler de farklı partilerin aday listelerinde yer alıyor. Sosyal Demokrat Parti üyesi İsmail Ertuğ da bu adaylardan biri.

1975 Amberg doğumlu İsmail Ertuğ, işletme alanında eğitim görmüş. Sosyal sigorta uzmanı olarak, Alman genel sağlık sigortasının (AOK) Bavyera merkezinde pazarlama koordinatörlüğü yapmış olan siyasetçi, 1999 yılından bu yana Sosyal Demokrat Parti (SPD) üyesi. 2009 yılında Avrupa Parlamentosu'na milletvekili seçilen Ertuğ, AP'de Ulaşım-Turizm Komisyonu ve Tarım Gelişim Komisyonu üyesi olarak çalışıyor; ayrıca Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu ve AB-İsrail Delegasyonu’nda da görev yapıyor. Parlamento'ya ikinci kez aday olan İsmail Ertuğ, yeniden seçildiği takdirde Ulaşım ve Turizm Komisyonu'ndaki çalışmalarına devam edeceğini, ancak Tarım Komisyonu'ndaki görevini değiştirmek istediğini söylüyor:"Tarım Komisyonu yerine Çevre Komisyonu içinde çalışmak istiyorum. Çünkü vekilliğe aday olan yeni bir arkadaşımız, tarım uzmanı. Hem ona yer açmak, hem de benim asıl mesleğim olan sağlık alanında çalışabilmem için böyle bir düşünce içerisindeyim. Zira sağlık konuları da Çevre Komisyonu içinde ele alınıyor. Bu nedenle Çevre Komisyonu'na geçme niyetindeyim."

‘AB dünyanın en büyük barış projesi'

Avrupa Parlamentosu'ndaki görevlerini ve AB'nin misyonunu çok önemsediğini belirten Ertuğ, dünyada ve Avrupa'da artan ırkçılığa ve olası çatışma ortamlarına karşı en iyi panzehirin AB olduğunu ifade ediyor:"AB dünyanın en büyük barış projesidir. Çünkü Avrupa kıtası geçen yüzyılda iki tane dünya savaşı ile aşırı milliyetçiliğin, ırkçılığın neye yol açabileceğini ispat etmiş durumdadır. Savaşlarla sıfır noktasına gelen Avrupa, buradan farklı bir yöne gitmiş, beraber çalışıp, beraber yaşamanın bir formülünü bulmuştur; yani AB'yi icat etmiştir. Bu nedenle de yetmiş yıldır savaşsız, barışçıl bir kıta olarak önümüzde durmaktadır. Dolayısıyla AB, herkesin rahat, refah ve barış içinde yaşamasının güzel bir örneği ve en doğru formülüdür diye düşünüyorum."

AB'nin genişleme politikalarına da değinen İsmail Ertuğ, Birliğin geleceği için bunun önemli bir ihtiyaç olduğunu savunuyor:"Şu anda AB içinde yaşayan 505 milyon kişi, dünya nüfusu içinde yüzde on dokuz gibi bir paya sahip. Ve bu rakam AB için 2050 yılında yüzde dokuza düşecek. Bu noktada AB, eğer şu anki gücünü, durumunu devam ettirmek istiyorsa tabii ki büyük kalmak durumundadır, nüfusunu muhafaza etmek durumundadır. Bunu da genişleme olmaksızın yapamayacaktır."

Türkiye, AB için inisiyatif kullanmalı

Genişleme politikaları çerçevesinde Türkiye'nin AB üyeliğini değerlendiren Ertuğ, Türkiye'deki iç siyasetin AB değerlerinden gittikçe uzaklaştığını ileri sürüyor. SPD'li vekil ayrıca, Birlik içerisinde iktidarı elinde tutan muhafazakâr kesimin Türkiye'nin üyeliği ile ilgili muhalefetini sürdürdüğünü ve çözülmemiş olarak duran Kıbrıs sorununun müzakerelerin yürümesi önünde ciddi bir engel teşkil ettiğini kaydediyor.

"AB üyesi olan Kıbrıs, veto hakkına sahiptir. Yani karşı taraf veto hakkına sahip ise, Kıbrıs sorunu çözülmedikçe, Türkiye'nin AB'yi aşması söz konusu değildir. Bu, bizleri pek memnun etmese de, hakikat budur. Dolayısıyla Türkiye, Kıbrıs sorununda, farklı opsiyonlarla, farklı yaklaşımlarla, daha pro-aktif bir tutumla AB'yi köşeye sıkıştırmak durumundadır” diyen Ertuğ, Türkiye'nin AB için daha fazla inisiyatif kullanması gerektiğini şu sözlerle aktarıyor:” Türkiye, istekli olan taraf benim, ben jest yapıyorum, Annan Planı'nı unutmuyorum, ama şimdilik bir kenara bırakıyorum, atılacak şu şu adımlara varım, sizinle birlikteyim dediği zaman bakış açıları birden AB'ye dönecektir ve AB, artık bir adım atmak zorunda kalacaktır."