ABD yaptırımların İran'daki sivil halk üzerinde ağır etkisi var, zira gündelik hayatta kullanılan birçok ürün ya çok pahalı ya da hiç bulunmuyor. Birçok ürün zor bulunuyor, benzin hariç. Yakıt hem bol hem de çok ucuz. Yoğun bir şekilde sübvanse edilen benzinin fiyatı, Ekim 2018 sonunda yaklaşık 30 Amerikan senti ile dünyanın neredeyse hiçbir yerinde olmadığı kadar düşük. "Global Petrol Prices” (“Küresel Petrol Fiyatları”) adlı veri platformunun verdiği bilgilere göre, benzin dünyada sadece Venezuela ve Sudan'da daha ucuz. Tahran rejimi ucuz benzin ile, sorunlu ekonomi nedeniyle sıkıntı yaşayan halkı hoş tutmaya çalışıyor. Ancak düşük benzin fiyatları aynı zamanda risk göze almaya hazır bazı vatandaşlar için kârlı bir iş imkanı anlamına geliyor: Sübvanse edilmiş benzin ile kaçakçılık giderek artıyor. Viyana'da bulunan "Eurasian Nexus Partners” adlı danışmanlık şirketinden iktisatçı Bijan Khajehpour, her gün kaçak yollardan ülke dışına çıkarılan benzin miktarının 20 ila 40 milyon litre olduğunu tahmin ediyor. "El Monitor” adlı internet portalına konuşan Khajehpour, ülke ekonomisine verilen zararın milyarlık seviyelere ulaştığını belirtiyor.
Bu yoğun kaçakçılık, hem karanlık işler çeviren tacirlerin faaliyetlerine, hem de petrol ihracatını engellemenin zorluğuna bir işaret. Trump yönetiminin hedefi ise, İran'ın, ithalat yasağından muaf tutulan birkaç ülke hariç tüm dünyaya petrol ihracatını engellemek. Enerji alanında haber hizmeti veren "OilPrice.com” adlı portalden analist Nick Cunningham, takas, Dolar dışındaki kurlarla alışveriş ve gizli ticaret yolları gibi seçenekler ile, yaptırımların delinmesinin fiilen mümkün olduğunu belirtiyor.
"İran'da sert çizgiyi savunanlar ağır basabilir”
Ancak yaptırımlar yine de ülke için ağır bir yük. Deutsche Welle'ye konuşan Tahran Üniversitesi'nden siyaset bilimci İmad Abşinas, yeni yaptırımların eskilerinden pek farklı olmadığını belirtiyor ve İran'ın bir şekilde yaptırımlarla başa çıkabileceğini kaydediyor. "Fakat baskı artarsa, hükümette sert çizgiyi savunan isimler de ağır basabilir, bu da tüm bölgede gerilimin artması anlamına gelecektir” diyen Abşinas, bunun İran açısından avantajlı olabileceğini de söylüyor: "Beyaz Saray'ı yaptırım politikasından vazgeçirmenin tek yolu, bölgede olayların giderek çığrından çıkmasını sağlamak.”
Almanya'daki Essen-Duisburg Üniversitesi'nde eğitim görevlisi olan siyaset bilimci Jochen Hippler ise, İran'ın yaptırımlar ve etkileriyle başka türlü mücadele ettiğine dikkat çekiyor. Trump'ın tüm açıklamalarına rağmen Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu verilerine göre İran'ın hâlâ nükleer anlaşmanın şartlarına uyduğunu belirten Hippler, bunun Almanya, İngiltere ve Fransa gibi Avrupa Birliği (AB) üyeleri ile Çin ve Rusya'nın başarısı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Şimdi bu ülkelerin İran'a avantaj sağlayacak ekonomik teklifler götürüp götüremeyeceği önemli. Bu olduğu takdirde nükleer anlaşmayı kurtarmak mümkün olabilir.”
İran'ın olası karşı adımı
İran'ın elinde yaptırımlara verebileceği cevaplar da mevcut. Ancak bu adımlar komşu ülkeleri etkileyecektir. Molla rejimi, Suriye savaşı sırasında ülkedeki varlığını çok genişletti. Kendisine bağlı Hizbullah sayesinde doğrudan İsrail sınırında bulunuyor. Tahran, Bağdat rejiminden çok Şiiliğe bağlı bir dizi örgüt ile yürütülen işbirliği sayesinde Irak'ta da varlığını hissettiriyor. İran'ın Yemen'deki isyancı Şii Husiler ile yakın bağları ise Suudi Arabistan tarafından endişeyle takip ediliyor. Riyad rejimi, ezeli düşmanı İran'ın Arap Yarımadası'nda nüfuzunun artmasını istemediği için, üç yıldan uzun bir süredir, komşu Yemen'de sivil kayıplara hiç aldırmadan isyancılara karşı sert bir savaş sürdürüyor.
Siyaset bilimci Jochen Hippler, ABD yaptırımlarında bir değişiklik yapmadığı sürece, İran yönetiminin de bugüne kadarki duruşunu sürdüreceği kanısında: "Bu durumda İran'ın Irak ve Suriye'deki önemli ağırlığını azaltma yoluna gitmesi çok düşük bir olasılık olur. Aksine, bunu pekiştirmeye çalışacaktır. Ancak daha yayılmasına da çalışmayacaktır.”
Tahran Üniversitesi'nden siyaset bilimci İmad Abşinas ise, İran'ın daha saldırgan bir çizgi izleme olasılığının da bulunduğunu söylüyor. İran'ın, Suudi petrolünün Hürmüz Boğazı üzerinden ihracatını engelleyebileceğini, Husiler'e daha fazla destek vererek Suudi Arabistan üzerinden baskıyı artırabileceğini belirten Abşinas, Tahran'ın Lübnan'daki Hizbullah ile Filistin'deki Hamas'a daha fazla destek olmasının da olasılıklar arasında yer aldığını kaydediyor.
Suudi Arabistan'ın sıkıntıları
Suudi Arabistan Krallığı için, İran'ın bu tür saldırgan bir çizgi izlemesi gayet olumsuz bir durum teşkil edebilir. Muhalif Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi, ülkenin hem içişlerinde hem de dışişlerinde ciddi sarsıntıya yol açtı. Riyad rejiminin kendi halkına karşı, rakip İran'ı daha da yoğun bir şekilde gündemde tutabileceğini belirten siyaset bilimci Jochen Hippler, Suudi hükümetinin dış ilişkilerde de İsrail, ABD ve Birleşik Arap Emirlikleri ile gayriresmi ittifakı daha da güçlendirmeye gidebileceğini kaydediyor.
Krallığın şu anda gayet bariz bir şekilde baskı altında olduğunu söyleyen siyaset bilimci, ABD hükümetinin ilk kez açık bir şekilde Yemen'de barışçı bir çözüm talebinde bulunduğunu hatırlatıyor ve "Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şüpheli ancak bu adım en azından ABD'nin bugüne kadar Suudi Arabistan ile arasındaki kayıtsız şartsız ilişkinin aksine, Kaşıkçı cinayeti vesile alınarak, Suudi hükümetinin Yemen'deki saldırgan tavrını yumuşatmak istemeyi düşündüğüne bir işaret” diye konuşuyor.
Ortadoğu birçok farklı gerilimi içinde barındırıyor. ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları bu gerilimleri daha da artıracağa benziyor. Yaptırımların siyasi sonuçları sadece İran'da değil, muhtemelen tüm bölgede kendini gösterecek.