Gündem

Iraklı siyasetçiler Türkiye'nin Musul politikasını yorumladı

Ülkedeki Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen siyasetçiler BBC Türkçe'ye konuştu. Irak Türkmen Cephesi, Türkiye'yi uluslararası koalisyonda görmek istiyor. Diğer tüm kesimlerin ise vurgusu aynı: Ankara Musul operasyonuna katılmak için Bağdat'tan izin almalı. Berza

28 Ekim 2016 11:40

17 Ekim'de başlayan ve Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul'un IŞİD'den geri alınmasını amaçlayan operasyon sürüyor.

Türkiye'nin Pazar günü operasyon kapsamında IŞİD güçlerini topçu atışlarıyla vurduğunu açıklaması, Ankara ile Bağdat'ı karşı karşıya getirdi.

Irak, Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmasına karşı çıkıyor, Ankara ise hem Musul operasyonunda sahada hem de operasyon sonrası diplomatik görüşmeler için masada olacağını vurguluyor.

ABD: Musul operasyonunda 800'den fazla IŞİD'li öldürüldüIŞİD, Musul'un güneyinde Irak ordusunu durdurdu

Peki Irak'ta çeşitli toplum kesimlerinden siyasetçiler Ankara'nın Musul politikası hakkında ne düşünüyor?

BBC Türkçe'ye konuşan Şii milletvekillerinden, hükümetin eski ulusal güvenlik danışmanı Muvaffak El Rubai, Irak'ta merkezi yönetimin Türkiye'den Musul operasyonuna katılmasını istemediğini ve bu nedenle de Ankara'ya operasyona dahil olması için davette bulunmadığını söyledi.

Muvaffak El Rubai, Türkiye'nin operasyona katıldığını açıkladığını hatırlattığımzda ise "Bu, Irak'ın egemenliğinin gaspıdır" dedi.

"Türkiye ile kavga etmek istemediklerinin" de altını çizen El Rubai'ye göre Türk askerleri, Bağdat hükümetinin izni olmadan Musul'da savaş alanında görülürse "düşman askeri" muamelesi görecek:

"Musul'da savaş alanında Türk askeri görürsek, hedef alınırlar."

Muvaffak El Rubai ayrıca Türkiye'yi "yayılmacı" bir politika izlemekle suçladı.

"Şii, Sünni ve Kürt, tüm Iraklılar Türkiye'nin ülkenin kuzeyinde yaptıklarından mutlu değil" diyen El Rubai, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye Irak'ın içişlerine karışıyor, çünkü kendi içinde sorunları var ve sorunlarını sınırları dışına ihraç etmeye çalışıyor. Hükümetin içinde yeni-Osmanlı tutkusu var ve Türkiye sınırları dışına yayılmak istiyorlar. Bu kabul edilebilir değil."

El Rubai'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Musul'da hem sahada hem de sonrasında masada olacağız" sözlerine ilişkin yorumu ise şöyle:

"Musul'da savaş sonrasında diplomatik bir mesele olmayacak. Musul Irak'a iade edilecek."

Başbakan Binali Yıldırım, Musul operasyonuna katılan peşmerge güçlerinin yardım talebi üzerine Pazar günü kent yakınlarındaki Başika kampında bulunan Türk askeri unsurlarının IŞİD hedeflerini topçu atışlarıyla vurduğunu söylemişti.

Sorularımızı yanıtlayan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi sözcüsü Safin Dizayi ise peşmerge güçlerinin Türkiye'den yardım istemediklerini belirtti.

Dizayi "Geçmişte yardım talebimiz oldu. Ancak operasyon başladığından beri Türkiye'den topçu ateşi için yardım istemedik. İhtiyaç olması halinde ise Türkiye dahil herhangi bir ülkeden yardım istemekten çekinmeyiz" dedi.

Dizayi bununla birlikte Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından bölgede olanlar hakkında endişelenme hakkı olduğunu kabul ediyor. "Türkiye bölgenin güvenliğine ve istikrarına katkıda bulunabilir ancak bu karşılıklı düzenlemelerle olmalı, Irak'ın egemenliğine saygı gösterilerek yapılmalı ve her iki tarafın çıkarlarını gözetmeli" diyor.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Ankara ve Bağdat arasındaki gerilimin diplomatik yollardan çözülmesini umduğunu, bunun için de yardıma hazır olduğunu söylüyor.

BBC Türkçe'nin Türkiye'nin Musul politikasını değerlendirmesini istediği kişilerden biri de, Irak'ın Sünni milletvekillerinden, eski başbakan yardımcısı Salih El Mutlak oldu.

Iraklı siyasetçi, Türkiye'nin Musul operasyonunda yer alacaksa, Bağdat hükümeti ile temasta olması gerektiği görüşünde. El Mutlak'a göre, aksi bir durum operasyonu daha da karışık hale getirecek.

"Bununla birlikte Türkiye'nin Irak'taki duruma yönelik endişelerini anlıyoruz" diyen El Mutlak, Ankara ile Bağdat arasındaki gerilimin diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini de vurguladı:

"Türkiye, Musul operasyonunda yer alacaksa, bu iki ülkenin anlaşmasıyla olmalı, bir ülkenin diğerini zorlamasıyla değil."

Cumhurbaşkanı Erdoğan son dönemde sıklıkla İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin 28 Ocak 1920'de oy birliği ile kabul ettiği Misak-ı Milli'ye atıfta bulunuyor.

Misak-ı Milli, 1. Dünya Savaşı'nı sona erdirecek olan barış antlaşmasında kabul edilecek asgari barış şartlarını içeriyor.

Altı maddenin birincisinde, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada, düşman ordularının işgali altında kalan ve Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu Osmanlı topraklarının (Hatay ve Musul dahil) geleceğinin, halklarının tercihine göre belirlenmesi öngörülüyor.

Savaş sonrası Musul'un geleceği ile ilgili sorun Milletler Cemiyeti tarafından da çözülememiş, Musul daha sonra 1926'da imzalanan Ankara Antlaşması ile o dönem İngiliz mandası altında olan Irak'a bırakılmıştı.

Eski Irak Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak, Türkiye'nin bir gün Musul'da hak iddia etmesinden endişe edip etmediği sorumuza ise şu yanıtı verdi:

"Bu (Misak-ı Milli) tarih oldu. Eğer dönüp tarihe bakmaya başlarsak bölgede bir sürü başka mesele de olduğunu görürüz. Türkiye'nin böyle bir hak iddiasında bulunmasını beklemiyoruz."

BBC Türkçe'ye konuşan Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Hasan Turan ise Irak Türkmenlerinin, Türkiye'nin Musul operasyonunda uluslararası koalisyon içinde aktif rol almasını istediklerini söyledi.

Hasan Turan, Türkiye'nin Kuzey Irak'ta PKK'nın varlığı nedeniyle "hassasiyetlerinin olduğuna" dikkat çekti.

"Ne Irak Türkiye'den vazgeçebilir, ne de Türkiye Irak'tan vazgeçebilir" diyen Turan, Bağdat ve Ankara arasındaki sorunların çözümü için ABD'ye de rol düştüğünü kaydetti.

açıklamaların sonuncusunda

Irak'ta gerek Bağdat ve Erbil yönetimleri, gerekse de Parlamento nezdinde en çok vurgulanan nokta, Ankara'nın Musul operasyonuna katılmak için ülkedeki merkezi hükmetten izin almasının şart olduğu.