Anayasa Mahkemesi (AYM), internet sitesinde yayınlanan ses kaydıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ihraç edilen askerin başvurusuna ilişkin kararını verdi. AYM tarafından 'özel hayatın gizliliği' hakkının ihlaline karar verilerek, ses kaydının, TSK'dan ihraca gerekçe olamayacağına ve yargılanmanın yeniden yapılarak, ihlalin ortadan kaldırılmasına hükmedildi.
Jandarma Genel Komutanlığı emrinde muvazzaf astsubay olarak görev yapan D.A.’nın, 2013 yılında evliyken kendisiyle aynı birlikte görev yapan sivil memurla ilişki yaşadığına dair ses kayıtları internet sitesinde yayınlandı. Bunun üzerine başlatılan idari soruşturma sonucu ‘TSK’de kalması uygun değildir’ ortak kanaatli ayırma sicil belgesi düzenlenerek, D.A.’nın TSK ile ilişkisi kesildi. Kapatılan Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) dava açan D.A., dilekçesinde, hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiği ve kendisinin bilgisi dışında yayınlandığı açık olan ses kayıtlarının idari işleme esas alınamayacağını, meslek hayatı ile özel hayatında ahlaki zafiyetinin bulunmadığını ve dava konusu işlemin ölçüsüz olduğunu belirtti. Ancak başvurusu reddedildi.
Karar düzeltme talebi de reddedilen D.A., 2015 yılında ise Anayasa Mahkemesi’ne (AYM), özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuru yaptı. AYM tarafından verilen kararda, başvurucu hakkında tesis edilen TSK’dan ayırma işleminin gerekçesinin temelinde, internette yayınlanan ve cinsel içerikli konuşmaların yer aldığı ses kaydı bulunduğu belirtilerek, şöyle denildi:
“Kişilerin her türlü teknik araçlarla gözetlenmesi, izlenmesi, ses ve görüntülerinin kayıt altına alınması özel hayatın gizliliğine yönelik ağır bir müdahale oluşturur. Ayrıca 5237 sayılı Kanun’un 133. ve 134. maddeleri uyarınca kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaların taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinlenmesi ve/veya kaydedilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Başvurucu, söz konusu ses kaydının hukuka aykırı şekilde elde edilerek İnternet üzerinden yayımlandığını ve hakkındaki idari işleme esas alınamayacağını yargılama sürecinde sürekli olarak vurgulamıştır. AYİM kararlarına göre ise, başvurucunun mahremiyetine ilişkin hususlar anılan ses kaydının yayımlanması suretiyle tespit edilmiştir. Dolayısıyla özel hayata ilişkin söz konusu eylem ve davranışların başvurucu tarafından alenileştirilmediği ve başvurucunun mesleğine bir yansımasının olmadığı, ihtilaf konusu tahkikatın kapsamının mesleki hayatın sınırlarını aştığı değerlendirilmektedir.”
"Yeniden yargılama" kararı
AYM kararında, kapatılan AYİM tarafından D.A. ile ilgili verilen kararların gerekçesinde, başvurucunun mahremiyetini ilgilendiren hususların, başvurucuya isnat edilen ve tümüyle başvurucunun özel hayatına ilişkin olduğu anlaşılan eylemlerin, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği ve TSK’nin işleyişi üzerindeki etkisi ile risklerin de açıklanmadığının görüldüğü belirtildi.
Mesleki sicili olumlu olan başvurucuya en ağır idari yaptırımın uygulanmasının ve başvurucunun kamu görevlisi olma nitelik ve yeterliliğini kaybettiği sonucuna ulaşılmasının gerekçelerinin de ortaya konulamadığının görüldüğü belirtilen AYM kararında, şöyle denildi: “Bu nedenlerle AYM tarafından verilen kararların özel hayatın gizliliği hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içermediği sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili yargı mercine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.” (DHA)