Bu haftaki Avrupa Birliği (AB) referandumu ülkenin gelecekteki kimliği ve dünyadaki yerini belirleme açısından tarihi bir an olarak tanımlanıyor.
Pek çok insan için bu seçim hem karmaşık hem de kafa karıştırıcı. İnsanlar referandumda içgüdüleriyle oy kullanabilir.
"AB'den ayrıl" kampanyası sınırlar ve demokrasi üzerinde yeniden kontrol sahibi olmayı vaat ediyor.
"AB'de kal" cephesi ise Avrupa Birliği ve ortak pazar içinde kalmanın İngiltere'nin ekonomik çıkarına olduğunu savunuyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma yönünde karar vermesi de dahil pek çok konu bilinmezliğini koruyor.
Brexit yani İngiltere'nin AB'den çıkması durumunda siyasi savaşların bazılarının çözülmesi gerekiyor.
Eğer referandumu kaybederse Başbakan David Cameron görevinde kalabilecek mi?
Bazıları onun görevden ayrılmasını isterken bazıları da Brüksel'le müzakereleri yürütmesi için Cameron'un en uygun kişi olduğunu savunuyor.
İkinci olarak oyun hemen ardından asıl amaç tedirgin piyasaları sakinleştirmeye çalışmak olacak.
Referandumun ertesi günü yasal olarak hiçbir şey değişmemiş olacak ancak hükümetin ve müzakerelerin başında kim geçecekse ne tür bir strateji yürütüleceğine karar vermesi gerekiyor.
AB'den ayrılmanın yasal süreci Lizbon Antlaşması'nın 50. maddesinde düzenlenmiş.
Cameron ya da başbakan kimse AB'yi İngiltere'nin birlikten çıkma kararı konusunda bilgilendirecek.
Bu başvuru kayıtlara geçtikten sonra saat işlemeye başlıyor çünkü bu müzakereler iki yıl içinde sonlandırılmalı.
'AB'den ayrılalım' kampanyası yürüten İngiltere Adalet Bakanı Michael Gove yeni bir anlaşma üstündeki müzakerelerin en az dört yıl süreceğini öne sürdü.
İki yıllık müzakere süreci eğer 27 AB ülkesi de onay verirse uzatılabilir.
Müzakere sürecinde İngiltere AB içinde kalacak ve AB yasaları yürürlükte olacak.
İki yıl süresince eğer bir anlaşmaya varılmazsa İngiltere Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) kurallarına bağlı olarak yoluna devam edecek.
Ancak İngiltere'nin DTÖ'ye katılımı AB çatısı altındayken gerçekleşmişti. AB ise bu anlaşma koşullarını "kesip kopyalayamazsınız" diyor.
Yani İngiltere'nin dünyayla ticareti de baştan müzakere edilecek.
Cambridge Üniversitesi'nde Avrupa Hukuku profesörü Cahterine Barnard, anlaşma olmadan iki yıllık sürede "AB'nin dışına düzensiz bir şekilde çıkıcağız" diyor.
Barnard'a göre halledilmesi gereken bir kaç mesele var: "Burada yaşayan Avrupalı göçmenleri düşünün. Onların hakları ne olacak?" diye soruyor.
Ancak hiçbir meselenin düz bir açıklaması yok.
"AB'den ayrılalım" kampında bazıları 50. maddeye bağlı kalmadan yalnızca hükümetlerarası müzakereler görmek istiyor. Bu kesimin amacı belli bir takvime sıkışmamak.
Avrupalı liderlerin ve yetkililerin buna nasıl yanıt vereceği ise belli değil.
Bu liderlerin en büyük korkusu diğer AB ülkelerinin de İngiltere'yi örnek alma olasılığı.
Bu nedenle İngiltere'nin birlikten çıkmasını zorlaştırabilirler.
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker "Terk edenlere nezaketle davranılmayacak" demişti.
Ancak Avrupa'nın iş dünyası hızlıca İngiltere'yle çalışmak belki de geçici anlaşmalar yapmak için güçlü bir baskı yaratacak.
Hükümetin nasıl taktikler belirleyeceği ve görüşmelerin ne sürede başlayacağı belirsiz.
AB'den ayrıl kampanyası İngiltere'nin 2020'deki seçimlerinde AB'den çıkacağı sözünü veriyor.
Bu cephede bazıları daha hızlı hareket ederek AB yasalarının üstünlüğünü sağlayan Avrupa Toplulukları Yasası'nı feshetmek isteyebilir.
Ancak bir anlaşmaya varılmadan önce AB bu tür bir hamleye yasal zorluklarla karşı koyabilir.
Büyük olasılıkla el ele yürüyen ikili bir süreç olacak:
- AB'den çıkma üzerine anlaşma
- İkili ticaret anlaşmaları için müzakereler
Kampanyaları sırasında AB karşıtı cephe ne tür bir ticaret modeli istediğini açıklamadı.
Bazıları dolaşım özgürlüğü koşullarını kabul etmek anlamına geleceği için ortak pazardan çıkmayı önerdi.
Bu kesim İngiltere ile AB arasında serbest ticaret anlaşmasını savunuyor.
Ancak bu ne kadar sürecek?
Ayrıca ileride hangi AB yönetmeliklerin kalacağı hangilerinin bırakılacağı gibi kararla verilmesi gerekiyor.
Tüm bunların ötesinde işin içinde siyaset de var.
London School of Economics'ten Profesör Damian Chalmers AB ile "neyi müzakere edeceğimizi, İngiltere'nin çıkarı için neyin iyi olacağının" açık olmadığını söylüyor.
Chalmers insanların farklı şeyler istediklerini ve inceleme sürecinin bu ve bir sonraki parlamentoda yapılmaması gerektiğin görüşünde.
Boris Johnson "Çıkınca çıkmış olacağız. Sonra dünyayla bir dizi ticaret anlaşmaları yapacağız" dedi.
Peki çıkınca ne olacak?
Bunu kimse bilmiyor.
AB'yi sadece Grönland terk etti be bu da 30 yıl önceydi.
Ya da referandum sonucu çok yakın çıkarsa, örneğin fark 30 bin oy olursa bu sonuu nasıl etkileyecek?
Bu tartışma bir kuşak boyunca durmuş olu mu yoksa her bir yas için mecliste kavga mı çıkar?
"Sonrasında ne olacak" sorusu seçmenin kampanyaların gürültüsü altında anlamaya çalıştığı karmaşık sorulardan sadece biri.