Hürriyet yazarı Uğur Gürses, 17 Mart günü Almanya’nın Baden-Baden kentinde başlayacak olan G-20 Merkez Bankası Başkanları ve Maliye Bakanları Toplantısı öncesinde IMF tarafından hazırlanan ön rapordan bazı detayları köşesine taşıdı. IMF'nin G-20 için hazırladığı rapora göre, Türkiye için 2017 büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2.9’a çekerken, 2018 tahminini de yüzde 3.3’ten yüzde 3.4’e yükseltmiş.
Gürses'in Hürriyet'te "G-20 raporunda gelişen ekonomilere uyarı" başlığıyla yayımlanan (15 Mart 2017) yazısı şöyle:
Enflasyon iki hanede ve bir süre daha devam edeceği anlaşılıyor.
Ama Merkez Bankası şu duruşu sergiliyor; ‘faiz artırmamak için kur artışını seyrettik, enflasyon çift hanede, bir süre ‘yakar geçer’, sonunu bekleyin nasılsa düşecek’. İşte bu yüzden, kararlılık ve sinyal etkisi taşıyan politika faizini değil; sadece ‘başı belada’ olan ya da hesabını şaşıran bankaların gün sonunda TL likiditesi sağlamak için gittiği pencere olan ‘Geç Likidite Penceresini’ sanki doğal bir araçmış gibi kullanıyor. Sürdürülemez bir pencere, bir buçuk aydır ağırlığı artırılarak devam ettiriliyor.
Banka, faiz kararının alınacağı Perşembe günkü Para Politikası Kurulu toplantısına, likiditenin yüzde 90’ının bu pencereden verildiği bir tabloyla giriyor.
Eğer ekonomide, 10-15 gün için finansal sistemde geçici olarak bu yola girilmiş olsaydı; bugün konuşulmuyor olacaktı. Ama 45 günü aşan bir süredir ‘geçici olduğu sinyali üstüne basa basa verilen’ bu pencerenin kullanılması, arzu edilen sonucu da getirmiyor; ne enflasyon beklentileri çapalanabiliyor, ne de kur dalgalanması. Ayrıca, ekonominin ve finansal sistemin ihtiyacı olan likiditenin öğleden sonra 16’ya kadar kısılması ve sonrasında verilmesinin orta vadede olumsuz etkilerini ise sonra konuşacağız.
17 Mart günü Almanya’nın Baden-Baden kentinde başlayacak olan G-20 Merkez Bankası Başkanları ve Maliye Bakanları Toplantısı öncesinde IMF tarafından hazırlanan ön raporda, gelişmiş ülkelerde talep zayıflığı ve enflasyon düşüklüğü not edilirken, ekonomik görünümün ABD’deki genişlemeci politika beklentileri ve küresel imalatta çevrimsel yükselişten dolayı iyileştiği vurgulanıyor. Raporun dikkat çeken tarafı; bizim gibi gelişen ülkelerdeki büyüme tahminlerinin hafifçe aşağı çekilmesi. Bunun nedeninin, güçlü dolar ve küresel çapta yüksek faiz oranları nedeniyle finansal koşulların sıkılaşması olduğu not ediliyor.
Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşekbu toplantıya katıldıklarında masalarında bulacakları bu raporda, “Küresel finansal koşullar, ABD’deki enflasyonist baskılara bağlı olarak hızla yükselen faiz oranları nedeniyle beklenenden daha hızlı biçimde sıkılaşabilir” diye yazıyor.
Rapor, böyle bir senaryoda; kamu ya da özel kesimi çok borçlu olan, zayıf banka bilançoları olan, politika tamponları kalmamış gelişen ülkelerde, sermaye akımlarının terse dönmesinin, sıkılaşan finansal koşulların ve döviz kurundaki sert dalgalanmaların hasar yaratabileceğine işaret ediyor.
Fazlası, Çin’deki ani ve sert bir ekonomik yavaşlamanın risklerine özel bir vurgu yapılmış. Sadece bu bile gelişen ülkelere sert fırtınalar yaratabilecek bir risk.
Rapor, gelişen ülkelerin; küresel finansal koşulların sıkılaşmasının getireceği kırılganlarla baş etmesi için, makroekonomik istikrarın tesisi ve politika tamponlarının kurulmasının öneminin altı çiziliyor. IMF’nin G-20 için hazırladığı bu raporda, Türkiye için 2017 büyüme tahminini yüzde 3’ten yüzde 2.9’a çekerken, 2018 tahminini de yüzde 3.3’ten yüzde 3.4’e yükseltmiş.
Bugün Fed, yarın Merkez
Bugün ABD Merkez Bankası (Fed) büyük bir olasılıkla kısa vadeli faiz oranlarını yüzde 0.75-1.00 aralığına yükseltecek. 2017 içinde haziran ve aralık aylarında da faiz artışı beklenirken, 2018 yılında da 4 faiz artırımı şimdiden analistlerin ufkunda yer ediyor. Bunun anlamı, 2018 sonunda Fed faiz oranlarının yüzde 2.50’ye yerleşmesi demek. Ayrıca, unutulmamalı ki; ABD’de Trump’ın olası genişlemeci ekonomi politikası fiyatları ve ücretleri tahmin edilenden daha hızlı biçimde yukarı çekebilir. Bu da Fed’i artık 25 baz puanlık artıştan daha fazlasına getirebilir; 50’şer baz puanlık artışlara. İşte böyle bir finansal sıkılaşma, bizim politikacılar gibi ‘yok yahu Fed faiz artırmaz’ duruşuyla bugüne gelen, politika kararlarını da ‘ağırdan alan’, politik arenada da ‘içe kapanmacı’ patikada ilerleyen ülkeleri finansal açıdan daha fazla hırpalayacaktır.
Bugün Fed faiz kararı verirken, her üç ayda olduğu gibi büyüme, enflasyon ve işsizlik tahminlerini de yayımlayacak. En önemlisi; Fed üyelerinin geleceğe dair faiz beklentilerinin yer alacağı ‘noktalı tahmin şeması’. ‘İçerdekilerin’ bakışının nasıl değiştiğini öğreneceğiz.
Asıl perşembe günü, tüm bu tabloya rağmen Merkez Bankası’nın geçici yüksek faizle ‘idare edip etmeyeceğini’ göreceğiz.