Hakan Özyıldız*
IMF aralık ayının başında bir çalışma yayınladı. “Türkiye’de Ekonomik Politika Belirsizliği” başlığını taşıyan metin, özelikle istihdam yaratan sabit yatırım yapacaklar için önemli yorumlar içeriyor.
IMF’ye göre ekonomi politikalarında yaşanan belirsizlikler, ekonomik kararların alınmasında kilit rol oynuyor. Artan belirsizlikler, mikro düzeyde, ekonomik ajanların tüketim ve yatırım kararlarını ertelemelerine yol açıyor. Bu tür bir gelişmenin sonucunda, talep azalıyor ve işsizlik artıyor.
Ekonomik belirsizlikler çeşitli yöntemlerle ölçülüyor. Geleneksel ölçümlerde; GSYH, enflasyon ve döviz kurları gibi makro değişkenlerde görülen sapmalara dayalı hesaplamalar yapılıyor.
Bazı endeksler makro değişkenler yerine hisse senetlerinin getirisi ve satışlardaki büyüme gibi piyasa verilerine dayalı modellerkullanıyorlar. Veya CDS (kredi temerrüt takasları) ve diğer finansal risk enstrümanlarını ele alarak hesaplar yapıyorlar.
Bu bağlamda küresel ve belli başlı ülkeler için hazırlanan endekslere bir web sitesinde yer veriliyor.
IMF Türkiye için farklı bir yöntem denemiş.1996 = 100 olarak hesaplanan endeks, gazetelerdeki ekonomi haberleri esas alınarak hazırlanmış. Gazetelerdeki Hazine Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, T.C. Merkez Bankası ve BDDK’nın konu edildiği binlerce haber kullanılmış.
IMF’nin çalışmayı yapmasının amacı; ekonomik politika belirsizliklerinin, reel sektör şirketlerinin sabit sermaye yatırım kararlarını, istihdam politikalarını ve borçlanma stratejilerini etkileyip etkilemediğini anlamak.
Bu bağlamda, aşağıdaki grafikte yer alan endekse bakınca, 2001 Krizi ve sonrasında; 2016’daki hain darbe girişiminde ve ardından yaşanan gelişmelerde; hükümet sistemini değiştiren 2017 referandumundan sonra belirsizliklerin önemli oranda arttığını gösteriyor. Demek ki endeks doğruları gösteriyor.
Benzeri bir eğiliminin, ekonomik politikalardaki belirsizliğin 2018 yılında da yaşandığı görülüyor.Seçimler, devletin yapısının değişmesi, kurlardaki aşırı oynaklık, bölgesel jeopolitik risklerdeki gelişmeleri bir araya getirince, haberlere dayalı endeksin yükselmesi çok doğal.
Yaklaşan mahalli idare seçimleri de cabası. Kanımca seçimin kendisi veya sonuçlarından çok karar alıcıların seçim taktikleri sorunlu. Sadece kısa vadeli seçim zaferini hedef alan, toplumu bölücü, kutuplaşmayı artıran söylemler, uzun vadeli yatırımcılar için büyük problem.
Özellikle üretime yönelik, uzun vadeli istihdam yaratan sabit sermaye yatırımı yapmayı düşünen yatırımcı ayağını frene bastı. Toplumdaki gerginlik, hukuk sisteminin içinde bulunduğu durum, parası olanları kısa vadeli yatırımlara; borsaya, tahvile yönlendiriyor. Yatırımcı yattığı yerden yüzde 23-25 para kazanmak varken, riske girmek istemiyor. Kendisi İsviçre’de Alp dağlarında kayak yaparken, parası burada yüksek faiz kazanıyor.
Bunun sonucu işsizlik artıyor. Ekonomi yeteri kadar hızlı büyümeyince borç sorunu yaşayan şirketler zorlanmaya başlıyor.
Belirsizlikten sadece şirketler etkilenmiyor. Finansal sektör de yeni kredi vermek konusunda gönülsüz. Ekonomik politika belirsizliklerinin yanında bir de maliyet baskıları var. Bankalar ellerindeki 100 birim mevduata karşılık 120 birim kredi dağıttılar. Diğer bir deyimle, kredi verirken 20 birimlik mevduat dışı kaynak kullandılar. Dışarıdaki ekonomik politika belirsizliklerindeki artışa bizdekiler de eklenince, bankalar kaynak bulmakta eskisi kadar rahat değiller.
Ya aileler, haneler?
Onların durumu da benzer. Aşırı borçlanma nedeniyle kronik olarak sorunlu hale gelen gelir-gider dengeleri ve artan ekonomik belirsizlikler nedeniyle tüketimlerini azaltmak zorunda kalıyorlar. "Kısa vadeli seçim zaferini hedef alan, toplumu bölücü, kutuplaşmayı artıran söylemler, uzun vadeli yatırımcılar için büyük problem"