İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB'nin Koronavirüs salgınında ihtiyacı olan vatandaşlar için yardım topladığı banka hesabına İçişleri Bakanlığı kararıyla bloke konmasına ilişkin, "Bu milletin hakkını helal etmediğini düşünüyorum. Hakkını helal etmediği gibi, bu yanlış hareketlerinden dolayı tarih onları kötü anacak; kınıyorum. Talimatı verenler de usulsüz hareket etmişlerdir, talimatı uyan bankalar da usulsüz hareket etmişlerdir" dedi.
İBB Başkanı İmamoğlu, TELE 1 yayınlanan Halk İçin Halk Adına” programında Sedef Kabaş’ın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
İmamoğlu, “Engellenen bağış kampanyanızda toplanan ve bloke edilen paralar, daha sonra sahiplerine iade edildi mi” sorusuna, “Hayır, iade edilmedi. Mahkemeye başvurumuz var. Hâlâ mahkemenin adaletli bir şekilde karar vereceğine inanıyoruz ve bu süreci sonlandıracağını düşünüyoruz" dedi.
İmamoğlu'nun ifadelerinden öne çıkanlar şöyle:
Bugün itibariyle, bütün İstanbul'da bizim birimlerimize arayarak başvuru yapan insan sayısı, 1 milyonu aştı. Yani böyle bir sayı, ‘ihtiyaç duyuyorum ve yardım talep ediyorum’ diye belediyeye başvuruyorsa, bu çok ciddi bir meseledir. Bu meselenin altından da uzlaşarak kalkabilirsiniz. Bir arada mücadele vererek kalkabilirsiniz. Hükümet nasıl anayasa tarafından tanımlanmış, yetkilerle bezenmiş anayasal devletin bir birimi ise, en az o kadar belediyeler de anayasanın tanımladığı devletin birimleri.
"TBB sınıfta kaldı"
“Dönem dönem Türkiye Belediyeler Birliği’ni (TBB) göreve davet eden yazılar yolladık. Bakın Türkiye'nin yerel yönetimlerini temsil eden TBB vardır. Kanun ile varlığını tescil eden bir kurumdur ve bütün belediyeler ortaktır, üyedir. Zor günlerde, hele hele bu tür ortamlarda, tarihi sorumlulukları vardır. Bu tarihi sorumluluk üzerinden, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve unutulmaması adına, ortak hareket imkanı sağlarlar. Ama bugüne geldiğimizde, ne yazık ki yerel yönetimler adına hiçbir mücadelesi oluşmamıştır TBB’nin. Ne yazık ki sınıfta kalmıştır; ‘yok’ gibidirler. Bunu niye söylüyorum? Bütün kurumları siz, siyasi bir baskıyla, hükümet baskısı ile böyle bir manevi bir ortamda bile, böyle bir zor bir ortamda bile baskı ile yönetmeye çalışır ve kurumları zorlarsanız, böyle manzaralar çıkar ortaya. Bu sefer ister bakan olsun, ister TBB olsun, ister valilikler olsun, şu kurum olsun, bu kurum olsun; başlar yanlışlar yapmaya ve dönemin ruhuna zarar verirler. O bakımdan biz, bütün bunlardan sıyrılarak hareket ediyoruz.”
"Bu millet hakkını helal etmez"
“Zor koşullar, insanların hem yaratıcılıklarını hem de üretme kapasitesini gerçekten ortaya çıkarır; bu bir realite. Gönlümüz şunu arzu ediyor: Türkiye'mizde ya da İstanbul'umuz da hiç kimseye muhtaç olmasın. Ama normal zamanda 218 bin insanımıza nakdi yardımda bulunuyorduk. Bu yardım miktarımız, özellikle pandemi sürecinde 281 bin aileye çıktı. Bunun yanı sıra, kendi bütçemizden yaptığımız hazırlıklar ile beraber, 500 bin aileye bir destek paketi oluşturduk ve bunun dağıtımını yapıyoruz halihazırda. Tabii bütün bu adımları atarken, toplumun böyle bir zor durumda vicdanını harekete geçirdiğinizde, olan insanın olmayan insana yardım etme bilincini oluşturduğunuz da bu aslında milli birlik ve beraberliğimizi de olgunlaştıracak bir hareketti. Dolayısıyla bütün bu harekette, biz bağışı kampanyasını başlattık. Ne yazık ki o gece, bizim başlattığımızdan bir gün sonra, hükümetin de bir bağış kampanyası başlatması ile beraber, bizim bağış kampanyamızın usule uygun olmadığı konusunda ortaya bir iddia atıldı. Hakkımızda soruşturma başlatıldı. Tabii bütün bunlar olurken, bir miktar yapılan bağışları kullandık, ki bu Yaklaşık 6 milyon civarındaydı. 3 milyona yakın paramız da birisi devlet bankası olmak üzere, diğerleri de bu talimata uyarak özel bankalarda şu anda bloke altında ve milletimiz kaybediyor. Biz, o 3 milyon lirayla, şu anda binlerce insanımıza destek ulaştırmıştık. Usulsüz bir şekilde, Vali’nin bir yazısı üzerine bankalarda paramızı bloke eden bankalara, ben bu milletin hakkını helal etmediğini düşünüyorum. Şu Ramazan ayında söylüyorum: Hakkını helal etmediği gibi, bu yanlış hareketlerinden dolayı tarih onları kötü anacak; kınıyorum. Talimatı verenler de usulsüz hareket etmişlerdir, talimatı uyan bankalar da usulsüz hareket etmişlerdir.”
"Askıda Fatura'yı sürdürülebilir hale getireceğiz"
“Bu süreç sonrasında bağış durdu mu; durmadı. Bizim bağış alma ile ilgili hiçbir sorunumuz yok. Ama bir kampanyaya dönüşmedi. Yani bir duyuruya, insanları tetikleyici bir sürece dönüşmedi ama ona rağmen biz bağışlar aldık. Ciddi bağışlar aldık. Neredeyse 50 binin üzerinde paketi, ayni bağışlar olarak vatandaşlarımızdan aldık. Nakdi bağışlar oldu. Bunları insanlara nakdi bağış olarak aktardık. Günün sonunda bütün bu sıkışıklık ortamında, insanların yoğun bir şekilde faturalarını ödeyemediklerini gördük. Sayılar öyle bir artı ki hem İGDAŞ'ta hem İSKİ'de. ‘Buna bir çare bulmalıyız’ dediğimde, arkadaşlarım çalıştılar. Çok vicdani, dünya çapında, bence özel bir modeli Türkiye'ye hediye ettiler. Niye Türkiye'ye diyorum? Şu anda İzmir, Aydın, Edirne başta olmak üzere, birçok şehrimizde bu uygulamanın başladığını ve başlayacağını görüyorum. Şu an itibariyle, neredeyse 135 bin ailenin faturası ödendi. Bunu ödeyen, bizim vatandaşlarımız gene. O kadar güzel ki; veren el, alan eli görmüyor. Tam da bizim ahlakımıza, inancımıza, vicdanımıza uygun bir biçimde. Muazzam bir örnek. Keşke bunu, birçok faturada uygulayabilsek. Bize ait olmayan elektrik faturalarında uygulayabilsek. Biz bunu, sürdürülebilir bir hale getireceğiz İstanbul'da. Sadece bu zor günlerde değil, farklı modellerde, vatandaşlarımızın dayanışma ruhunu tetikleyici, sistematik ve asla ve asla insanların duygularının sömürülmediği ve siyasi bir alete dönüşmediği bir biçimde, insanların en vicdanı şekilde yardımlarını alabilecekleri, bağışı yapmak isteyen, yardımcı olmak isteyen insanların da en güvenilir bir biçimde yerine ulaştırabilecekleri bir modeli hediye etmiş olduk, harekete geçirmiş olduk. Muazzam bir iştir askıda fatura işi. ‘Zekatınızı, fitrenizi vermek için başka adresler aramanıza gerek yok. Vatandaşa direkt ulaşan, belediyeler. Siz ulaştırdığınızda emin olun ki, biz onu kuruşuna kadar vatandaşa sizlerin bir kuruma olarak iletiyoruz. Bu görevi yapıyoruz’ demiştim. Bunu yadırgayanlar oldu. Hatta fetva vermeye kalkanlar oldu ama vatandaşımız onu dinlemedi. Aslında bu askıda fatura meselesi, inancımızın ‘Veren eli alan elin görmesin’ dediği ve tam da fitre-zekat tanımına uygun bir modele dönüşmüştür. O bakımdan da çok değerlidir. Bence dünya bunu konuşmaya başladı. Bize geliyor bunun haberleri. Bazı yayın kuruluşları, bazı sosyal platformlarında manşetlere koyuluyor farklı ülkelerde. Çok değerli buluyorum. Bence dünya bile bu modeli alıp, uygulayacak diye düşünüyorum.”
“Bloke edilen paralar için mahkeme kararını bekliyoruz"
“Bloke edilen paralar iade edilmedi. Mahkemeye başvurumuz var. Hala mahkemenin adaletli bir şekilde karar vereceğine inanıyoruz ve bu süreci sonlandıracağını düşünüyoruz. Farklı belediyelerimizin de farklı miktarlarda bloke edilmiş parası var. Tekrar Altını çiziyorum; ayıptır, yazıktır, günahtır. Siyasi ihtiras üzerinden verilmiş bir karar. Daha önce de söyledim: Ne yazık ki bu, siyasi kibir üzerinden verilmiş bir karardır. Bu kararın son verilmesi gerekir. Sona erdirilsin. Bakın sabırla bekledim. Uzun zamandır bu konuda hiç konuşmuyordum ama Ramazan ayında sordunuz ve içimi acıtıyor. Gerçekten içimi acıtıyor. 100 lira, 200 lira, 300 lira fatura ödendiğinde ne denli mutlu olduğunu gördüğüm aileler, bildiğim aileler bu İstanbul'da on binlerce var. O parayla kimleri mutlu edeceğimizi hissettiğimde, içim sızlıyor. Kızıyorum da biraz açıkçası. O bakımdan bu yanlıştan bir an önce dönmelerini, mahkemenin bu konuda süre uzatmadan karar vermesini ve o parayı serbest bırakıp, vatandaşlara bizim bunu ulaştırmamızı bekliyoruz bir an önce. Kardeşim, bizi yargılıyorsanız zaten soruşturma açtınız; yargılayın. Ama bırakın bağış yapmış insanların paraları, bir an önce ihtiyacı olan insanlara ulaşsın Ayıptır, yazıktır; başka bir şey demiyorum."