Prof. Dr. İlber Ortaylı, Nobel Edebiyat Ödülü'nün Srebrenitsa katliamının sorumlusu Sırp savaş suçlusu Miloşeviç'i savunan, Bosna soykırımını inkar eden Avusturyalı yazar Peter Handke'ye verilmesiyle ilgili olarak, "Edebiyat ödülleri maalesef belirli bir dünyanın belirli bir düşüncesine göre veriliyor. Maalesef büyük bir edebiyat ödülü kasabalılaşmış. Bu yüzden ona verilen Nobel'in de hiçbir anlamı olmaz" dedi.
Bu yıl 5.'si düzenlenen Uluslararası Yunus Emre Günleri kapsamında "Yunus Emre ve Anadolu'da Tasavvuf" adlı söyleşiye katılmak için Manisa'ya gelen Prof. Dr. Ortaylı, yoğun bir ilgiyle karşılandı. Yapımı yeni tamamlanan 650 kişi kapasiteli Yunus Emre Millet Çarşısı Kültür Salonunun tamamı dolup taşarken, kimi öğrenciler koridorlara oturarak söyleşiyi takip etti.
"Nobel'i Aziz Bey'e daha yeni verdiler, çoktan almamız gerekirdi"
Ortaylı, söyleşide Yunus Emre hakkında katılımcılara detaylı bilgiler sundu. Konuşmasında gündeme de değinen Ortaylı, Türkiye'nin Nobel ödüllerinde hak ettiği değeri görmediğini savundu. Ortaylı, Aziz Sancar'ın da Nobel ödülünü çok geç aldığını da ifade ederek, "Nobel'i Aziz Bey'e daha yeni verdiler, çoktan almamız gerekirdi. Bunu yerlisi yabancısı herkes söylüyor. Bir sürü tıp ödülümüzün olması gerekiyordu. Adamlar vermiyor, bu kadar basit. Bu işin edebiyat faslı da böyledir. Edebiyat ödülleri maalesef belirli bir dünyanın belirli bir düşüncesine göre veriliyor. Mesela katliam denildiği zaman sadece Hristiyanlara yapılan katliam söz konusudur. Çok açıktır bunun aksi çıkmaz. Bazı şeyleri toplum olarak görmezden geleceğiz. Beğenmediğiniz ödülü adı Nobel bile olsa aldırış etmeyeceksiniz. Her sene verilen ödül iyi değildir zaten. İnsanlık her sene edebiyat yaratacak kadar da bereketli değildir. Aldırış etmeyip bigane kalacaksınız, bu da bir politikadır" dedi.
"Ona verilen Nobel'in de hiçbir anlamı olmaz"
Tarihin siyasete alet edilmeden bilim olarak değerlendirilmesinin milletler için bir medeniyet göstergesi olduğuna dikkat çeken Ortaylı, "Medeni milletler, Balkan milletleri gibi dünün hesabını bugüne taşımazlar. Maalesef Avusturya, Balkanlara ait olduğunu, son vakayla gösterdi. Üzerinden 20 yıl geçen ve küllenmeye başlayan bir Sırp-Boşnak davasını yine ortaya koyuyor. Bu iğrenç bir şey çünkü bir edebiyatçının görevi, kim suçlu kim suçsuz hakimlik yapmak değil, insanların topuna birden acımak, saygı duymak ve insan olarak haklarının olduğunu savunmak, bunların çok büyük bir kısmının günahsız olduğunu teslim etmektir ve bunu insanlara öğretmektir. 'Yoksa Boşnaklar birbirinin kesmiş de suçu Sırplara atmış', bunu ancak bir kasaba adamı söyler. Maalesef büyük bir edebiyat ödülü kasabalılaşmış. Bu yüzden ona verilen Nobel'in de hiçbir anlamı olmaz" diye konuştu. (İHA)