Gündem

İki geminin Gazze'ye yardım götürmesi engelleniyor | Mavi Marmara Derneği'ne ait gemiye liman çıkış izni verilmiyor: “İsrail’e takılacağımızı düşünürken Türkiye’ye takıldık”

Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun bileşenleri arasında İHH ve Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği de bulunuyor

17 Ekim 2024 09:00
Buse Söğütlü

"Gazze'ye ulaştırılan yardımın ciddi bir şekilde azaldığını görüyoruz. Bunun sebebi, İsrail'in insani yardım örgütlerine terör uygulaması. Fakat kış öncesinde Gazze'de yaşayan insanların tüm ihtiyaçlarını karşılamak için ekstra çaba göstermek lazım”

Bu sözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 Ekim’deki kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamadan… Bu sözler sarf edildiğinde İsrail’in gönderilen insanî yardımı engellediğini söyleyen o nedenle de yardımların doğrudan Gazze’ye ulaşmasını hedefleyen Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun gönüllüleri İstanbul Haydarpaşa Limanı önündeki nöbetlerinin 39. günündeydi. Özgürlük Filosu’na göre Türkiye, “Ablukayı Kır” kampanyalarının bir parçası olarak Gazze’ye götürmek istedikleri insanî yardımın yola çıkmasını “hukuksuzca” engelliyor. Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun bileşenleri arasında İHH ve Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği de bulunuyor. 

Toplam 12 ülkeden çok sayıda sivil toplum kuruluşunca oluşturulan Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun Türkiye temsilcisi Beheşti İsmail Songür ve Worldwide Lawyers Association (Yeryüzü Avukatları Derneği - WOLAS) avukatı Hüseyin Dişli, biri İHH’ya diğeri de Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği’ne ait iki geminin Gazze’ye insanî yardım götürmesinin “İsrail’in baskıları” ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından nasıl engellendiğini T24’e anlattı. 

Haydarpaşa Limanı önündeki nöbet

“Nelson Mandela’nın kızı, Che Guevara’nın torunu…”

Uluslararası koalisyonun “Ablukayı Kır” misyonu olarak adlandırdığı ve Gazze’deki insanî yardım krizini odağa aldıkları kampanyasının hazırlıkları 2023’ün kasım ayında başlatıldı. Songür’ün aktardığına göre koalisyonun Türkiye ayağı için dünyanın 52 ülkesinden 50 bin başvuru yapıldı. İspanya, İrlanda ve Ürdün’den milletvekilleri ve Songür’ün aktarımıyla “Che Guevara’nın kızından Nelson Mandela’nın torununa kadar kamuoyunun yakından bildiği bir dizi isim de filoya katılmak istediğini” iletti. Songür, Avrupa’nın birçok ülkesinde de Özgürlük Filosu’nun birer ayağı olarak yardım gemilerinin hazırlandığını söylüyor.

Ancak “Ablukayı Kır” misyonunun Türkiye ayağı, koalisyonun üyesi İHH’ya ve Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür’ün resmî temsilcisi olduğu iki geminin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından nisan ayı sonundan itibaren bir dizi diplomatik, hukukî ve lojistik engele maruz kalmasıyla sekteye uğruyor.

Türkiye’de koalisyona ait üç gemi bulunuyor. Bunlardan biri, Mersin’de bulunan İHH’ya ait “Anadolu” gemisi. Geminin 2 bin 500 ton insanî yardımla, içinde koalisyon üyeleri olmadan, Mısır’ın kuzeyindeki Ariş Limanı’na ulaştığı ve yardımın Gazze’ye gönderildiği biliniyor. Ancak Tuzla’da bulunan yine İHH’ya ait “Akdeniz” yolcu gemisi ve Haydarpaşa’da resmî olarak Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür’e ait “Vicdan” yolcu gemisi, gerek bayrak sıkıntıları gerekse de liman çıkış izni belgesi verilmemesi nedeniyle yola çıkamıyor.

Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür’ün resmî temsilcisi olduğu, şu anda Haydarpaşa Limanı’nda bekletilen ve limandan çıkış belgeleri verilmeyen “Vicdan” gemisi, özel yat statüsünde. Avukat Dişli, bu durumun gemi üzerindeki devlet yetkilerini azalttığını söylüyor.

“Liman Başkanlığı, yetkisi olmamasına rağmen teftiş yapmak istedi”

Liman çıkış belgesi, nisan ayından bu yana resmî temsilci Songür’e verilmiyor. Avukat Dişli, normal şartlar altında bu belgeyi almanın 15 dakika bile sürmediğini ifade ediyor. Songür, şu an için geminin bir bayrak sorunu yaşamadığını ifade ederek Ulaştırma Bakanlığı tarafından nasıl engellendiklerini şöyle anlatıyor:

“Yola çıkmamıza az bir zaman kala, Liman Başkanlığı tarafından teftiş talebi iletildi. Biz de bunu kabul ettik çünkü bu konuda zorluk çıkaracaklarını tahmin ettiğimiz için geminin her türlü teknik ve lojistik eksiğini gidermiştik. Bu arada yabancı bayraklı bir gemi olduğu için aslında Bakanlığın gemiyi denetleme yetkisi yoktu. Biz buna rağmen bu talebi kabul ettik. Bu süreç yaklaşık 10 gün sürdü. Bizi 10 gün oyaladıktan sonra denetleme yapmaktan vazgeçtiler fakat geminin limandan çıkmasına da izin veremeyeceklerini söylediler”

İtiraz işleme alınmadı

Geminin neden limandan çıkışına izin verilmediğiyle ilgili herhangi bir açıklama yapılmadığını söyleyen Songür, sebebini öğrenmek için İstanbul Liman Başkanlığı’na gittiklerini ancak oradaki görevlilerin dilekçelerini kabul etmediğini aktarıyor:

“Bir hafta sonra avukatlarımızla gittiğimizde dilekçe almamalarının sebebini anlayamadığımızı söyledik. Ya dilekçeyi alırsınız ya da zabıt tutarız, dedik. Sonunda dilekçeyi aldılar”

“Biz korsan değiliz, kaçakçı değiliz” diyen Songür, Türkiye’de işlerin “prosedür ve yasalardan ziyade talimatla ilerlediğini” ifade ediyor. Türkiye’nin “rahat zamanda çok büyük konuştuğunu” söyleyen Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür, “soykırımın ortağı olma riski taşıdığını” düşünüyor.

Babası 2010 yılındaki Mavi Marmara baskınında ölen Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür’ün limanlara girişi yasaklanmış durumda. Songür bu durumu “Türkiye denizcilik tarihinin kara lekesi” olarak tanımlıyor.

Bakanlığa dava: “Uluslararası dengeler” mi gerekçe gösterildi?

Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı İstanbul Bölge Liman Başkanlığı görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusu dilekçesinde “Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı İstanbul Bölge Liman Başkanlığı görevlileri ve dernek yetkilileri arasında geçen görüşmelerde dernek yetkililerine uluslararası dengeler gerekçe gösterilerek geminin çıkışına kesinlikle müsaade edilmeyeceği şifahen belirtilmiştir” ifadeleri yer alıyor.

Derneğin yaptığı suç duyurusunda İstanbul Bölge Liman Başkanlığı görevlileri hakkında “görevi kötüye kullanma” suçlamasıyla kamu davası açılması talep ediliyor.

Ayrıca yine dernek tarafından İstanbul İdare Mahkemesi’ne yapılan bir diğer başvuruda da liman çıkış belgesi verilmemesi işleminin durdurulması için “yürütmeyi durdurma” talep ediliyor.

Avukat Dişli, “Biz İsrail’e takılacağımızı düşünüyorduk, Türkiye’ye takıldık” diyor.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri Osman Bekar ve İstanbul Liman Başkanlığı görevlileri yorum taleplerimize yanıt vermedi. 

Haydarpaşa Limanı önünde nöbet

Koalisyon gönüllüleri, 42 gündür Haydarpaşa Limanı önünde 24 saat nöbet tutuyor. Nöbet alanına geldiğinizde, sizi “Bu limanda, Ulaştırma Bakanlığı tarafından engellenen Gazze Özgürlük Filosu’na ait Vicdan Gemisi hukuksuz bir şekilde bekletilmektedir” yazılı bir pankart karşılıyor.

“3 saat içinde bir dizi belge ulaştırmamız istendi”

Bir diğer engel de Tuzla’da bulunan “Akdeniz” gemisi için çıkarılıyor. WOLAS’tan avukat Hüseyin Dişli, Tuzla’daki “Akdeniz” gemisinin bayrak çekme sürecinde yaşananları “Neredeyse bir roman gibi” ifadeleriyle özetliyor. Uluslararası sularda yolculuk edecek gemilerin korunmasını ve geminin bayrağını taşıdığı devletin hukukî güvencesini kazanmasını sağlayan bayrak çekme süreci “Akdeniz” gemisi için zorlu geçiyor.

Avukat Dişli, geminin ilk olarak Batı Afrika ülkesi Gine Bisau’dan bayrak aldığını ancak nisan ayının sonunda bir gün kendilerine Gine Bisau tarafından saat 13.40’ta ulaşan bir e-maille lojistik ve teknik şartlarla ilgili bir dizi evrağın aynı gün 16.00’ya kadar gönderilmesi gerektiğinin iletildiğini anlatıyor:

“Söz konusu evrakları ulaştırmamamız durumunda ilgili e-maili bayrağın geri çekildiğine dair bildirim olarak kabul etmemizi söylediler. Konunun politik ve hukukî sorununu bir kenara bırakırsak 3 saat içerisinde bu evraklar asla temin edilemezdi. Hatta saat 16.00’nın hangi saat dilimine göre olduğu bile belirtilmemişti”

Avukat Dişli’ye göre bayrağın geri çekilmesi, İsrail’in bu konudaki baskısının sonucu olarak gerçekleşti. Songür ise “İsterdik ki bu bayrağı Türkiye versin” diyor.

BM’den çağrı

Kararın kendilerine ulaşmasından sonra birçok diplomatik girişimde bulunduklarını anlatan Dişli, Birleşmiş Milletler raportörlerine ulaştıklarını ve 5 BM raportörünün 26 Nisan’da bir bildiri yayımladığını söyledi.

BM bildirisinde şu ifadelere yer veriliyor:

“Özgürlük Filosu uluslararası sularda serbest geçiş hakkına sahiptir ve İsrail, uluslararası hukuk tarafından uzun süredir tanınan seyrüsefer özgürlüğüne müdahale etmemelidir. Özgürlük Filosu Gazze açıklarındaki Filistin karasularına yaklaşırken, İsrail'in, Uluslararası Adalet Divanı'nın insani yardıma engelsiz erişim sağlanması yönündeki son kararları da dâhil olmak üzere, uluslararası hukuka riayet etmesi elzemdir”

“Akdeniz” gemisine bayrak bulma sürecinin devam ettiğini söyleyen Dişli, Gine Bisau’nun İsrail’le yakın ilişkileri olduğundan bahsediyor ve İsrailli yetkililerin bayrağı düşürme hamlesinden kısa bir süre önce İsrail’i ziyaret ettiğinin altını çiziyor.

Nikaragua ve Güney Afrika ile üst düzey temaslar

Tuzla’daki İHH gemisinin bayrağının düşürülmesinin ardından yeni bayrak arayışına girdiklerini anlatan avukat Dişli; Güney Afrika, Nikaragua ve Venezuela ile üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktardı. Hem sonradan bayrak düşürme sorunu yaşamayacakları hem de olası bir müdahalede uluslararası hukuk kapsamında konunun takipçisi olabilecek bir ülkenin bayrağını almak için çok çabaladıklarını anlatan Dişli, “Yüksek düzeyde olumlu görüşmeler yapabildiğimiz ülke Güney Afrika oldu; Dışişleri Bakanlığı düzeyinde görüşmeler yaptık. Bayrak başvurusunu da yaptık ama sonra ana muhalefet partisi Demokratik İttifak’ın (DA) seçimi kazandığı süreçte gemi sahibinin Güney Afrika vatandaşı olma gerekliliği gibi bir şartla karşılaştık” diyor.

En son ağustos ayı sonunda Nikaragua’ya başvuruda bulunduklarını ve aynı Dışişleri Bakanı imzasıyla “Bayrağımızın altında yürütmek istediğiniz misyondan gurur duyduk” yanıtının geldiğini anlatan Dişli, her yeni bayrak başvurusunda sigorta ve gemi sınıfı süreçlerinin yeniden başladığının bu yüzden de kendilerini geciktirecek bir başvuruyu yapmaktan kaçındıklarının altını çiziyor.

Haydarpaşa Limanı

Koalisyon ne istiyor?

Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı Songür, Uluslararası Özgürlük Filosu Koalisyonu’nun insanî yardımı doğrudan Gazze’ye ulaştırmak istediğini çünkü aksi halde insanî yardımın “İsrail’in insafına bırakılamayacağını” söylüyor. Ayrıca Songür’e göre bu yalnızca bir insanî yardım operasyonu değil aynı zamanda Gazze’de ateşkesi sağlayabilecek bir kamuoyunu yaratma çabasının parçası.

Songür bu noktada hükûmetin tavrını şöyle eleştiriyor:

“Türkiye meseleyi insanî yardım boyutuna indirgemiş durumda. Normalde devletlerin politik baskı için çabalaması, insanî yardımı da sivil topluma bırakması gerekir. Ama şimdi biz politik baskı nasıl oluşturulabilir, derdindeyiz. Türkiye, sadece buradan yola çıkacak 3 gemiyi değil, 52 ülkeden Gazze’de gidecek yardımları da engelliyor”

Koalisyonun farklı ülkelerdeki diğer üyeleri yola çıkmak için Türkiye’deki gemilerin yola çıkmasını bekliyor.

Songür, İsrail’in engellemelerinin olmadığı durumda Gazze’de işleyebilir iki liman olduğunu söylüyor: Gazze Limanı ve Han Yunus Limanı. Bir diğer seçenek de Gazze sahil şeridinde gemilerin kıyıya çok yakın bir noktaya gelmesiyle yardımların kıyıya çıkarılması.

Birleşmiş Milletler (BM), İsrail'in ekim ayının ilk iki haftasında Gazze'ye giriş yapması planlanan ve yetkililerle koordine edilen 285 insani yardımın üçte birinden azına geçit verdiğini bildirdi.