İlahiyaçı-yazar İhsan Eliaçık, 39 kişinin öldüğü Reina'daki terör saldırısını da hatırlatarak "Şimdi dışardan gelip katliam yapanlar yarın Türkiye'nin içinden çıkacak" dedi. Türkiye'de IŞİD gibi düşünen bir sürü insan olduğunu belirten Eliaçık "Öncesinde yapılan kışkırtmalar, yılbaşı gecesi olması ve seküler bir eğlence mekânın seçilmiş olması bakımından bu katliam, ülkeye 'Türkiye artık eski Türkiye değil, dini kesim, diğer kesimlere diz çöktürür' mesajını veriyor. Şimdi katliam IŞİD üzerinden sorgulanıyor ancak olay öncesi “yılbaşı kafirliktir” propagandası yapanlar üzerinden de sorgulama yapılması şart." diye konuştu.
Birgün'den Meltem Yılmaz'ın sorularını yanıtlayan Eliaçık'ın açıklamaları şöyle:
Reina Katliamı, gerek zaman gerekse mekân seçimi bakımından bir katliamdan çok daha fazlasını ifade ediyor. İslami cenahtan bir isim olarak, siz bu olayı nasıl yorumluyorsunuz?
Öncesinde yapılan kışkırtmalar, yılbaşı gecesi olması ve seküler bir eğlence mekânın seçilmiş olması bakımından bu katliam, ülkeye “Türkiye artık eski Türkiye değil, dini kesim, diğer kesimlere diz çöktürür” mesajını veriyor. Şimdi katliam IŞİD üzerinden sorgulanıyor ancak olay öncesi “yılbaşı kafirliktir” propagandası yapanlar üzerinden de sorgulama yapılması şart. Çünkü bugün Türkiye’de IŞİD gibi düşünen bir sürü insan var.
Siz bu katliamı, dışardan bir IŞİD’çi yaptı gibi değerlendirmiyorsunuz anladığım kadarıyla?
Evet, Türkiye’deki aşırı dinci gurupların farklı hayat tarzlarına dik çöktürmeye çalışması olarak yorumluyorum. Çünkü bakın, Bugün IŞİD’in benimsediği en önemli isim İbn Teymiye’dir. IŞİD, onun “Siyaseti Şerriye” kitabını okuyup, ele geçirdikleri yerlerde o öğretileri tatbik eder. O kitapta “namaz kılamayanı kırbaçlayacaksın” gibi, yüzyıllar önce, zamanın sultanına yazılmış ifadeler vardır. Bugün imam hatip okulları ve ilahiyat fakültelerinde okutulan mezhep ve hadis kitapları ile IŞİD’in uyguladığı kitaplar aynı! Şimdi dışardan gelip katliam yapanlar yarın Türkiye’nin içinden çıkacak, hatta çıkıyor bile, böyle bir kültür oluşuyor. O nedenle acilen yapılması gereken sorguluma ve reformdur.
Farklı cemaatlerden farklı sesler yükseliyor, son olarak satranç meselesinde olduğu gibi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ortalıkta din namına saçma sapan konuşan bir sürü insan var. Satranç meselesi gündeme geldi ama hükümet cenahından kimse çıkıp da bunların din adına söylenmesinin doğru olmadığını söyleyemiyor. Çünkü oy potansiyeli var bu cemaatlerin. “Tartışmayı içeriye çekmeyelim” düşüncesi söz konusu. Zaten Erdoğan’ın politikasıdır bu, asla tartışmayı içeri çekecek bir adım atmaz. Ama bu yaklaşım, cehalete teslim olmak anlamına geliyor. Ve hükümet bu teslimiyetin bedelini ödeyecek, muhafazakarlarla aşırı dini guruplar çarpışacaklar ve eninde sonunda oklar hükümete yönelecek.
Yeni FETÖ’lerden söz ediyorsunuz.
Tabii. İktidar cenahında bölünme kaçınılmazdır. Bunun zirvesini FETÖ- AKP bölünmesinde gördük. Türkiye tarihinde hiçbir zaman bu kadar kanlı, bu kadar düşmanca bir bölünme görülmüş değil. Bunun diğer cemaatlerle olması da muhtemeldir gelecekte. Bu cemaatlerin güçlenmesine ve iktidardan pay istemesine bağlı.
Gezi Direnişi’nde öne çıkan isimlerden biri de sizdiniz. Gezi sizin gözünüzde neyi değiştirdi?
Gezi hala benim için de, Türkiye için de bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Benim nazarımda Gezi; doğa sevgisi, özürlük ruhu, antikapitalist dayanışma ve rengarenk çoğulculuk demektir. Bunlar, Türkiye’nin ihtiyacı olan şeylerdir ve bugün bunlar olmadığı için Türkiye bu haldedir. Ancak ne yazık ki insanlar giderek korkuya kapılıyor ve Gezi ruhundan uzaklaşılıyor.
Son dönemde ülke olarak en çok konuştuğumuz konulardan biri de Başkanlık. Bu süreç, halihazırdaki kutuplaşma ve linç kültürüne nasıl yansıyor?
Ülke olarak acı çekilebilir, zor süreçlerden geçebiliriz ama diktatörlük hevesleri sonunda kaybedecektir çünkü bu ülkeye diktatörlüğü bu saatten sonra kabul ettirmek mümkün değil. Ben halkta derin bir sabır gözlüyorum. Bu iş nereye gidecek diye izliyor insanlar.
Sosyal medyadaki linç kültürünün sokakta da olduğu yanılgısına düşmeyelim mi diyorsunuz?
Evet, sokağın öyle olmadığını düşünüyorum. Saldıranlar, kışkırtanlar, hedef gösterenler belli bir çevredir. Yaklaşık 10 bine yakın sosyal medya uzmanı adı altında, belediyelerde maaşlı çalışan, “troll” denen insanlar bunlar. Bunlar sosyal medyada egemen olmak için, bu işle görevli zaten. Ama sokağı karıştıran başka bir grup var.
Kimdir onlar?
Erdoğanist yeni gençlik grupları. Bunlar bizim eski İslamcılar gibi de değil, ideolojik mücadele vermiyorlar, tamamen kimlik savaşı içindeler. Kendi ikballerini Erdoğan’ın ikbaliyle özdeşleştiriyorlar. Kasımpaşa’dan çıkmış mazlumların sesi olan Erdoğan’ı yedi düvel devirmeye çalışıyor ve o tüm dünyaya karşı savaşıyor onların gözünde. Ezilenlerin lideri ve mazlumların umudu olan Erdoğan’ın uğruna kim ölmez ki diyen bir psikoloji.