Balçiçek Pamir
(Habertürk, 16 Mayıs 2012)
Beni alsınlar çoluk çocukla uğraşmasınlar!
Hay o telefonu etmez olaydım...
Sana ne Balçiçek, sana ne...
Üstüne vazife mi?
Telefonu kapattıktan sonra tam da bu histeydim...
Oysa üstüme vazife...
Bir tarafım gazeteci. Haber doğru mu değil mi, detayları nedir öğrenmem lazım...
Diğer tarafım dost... Adam benim için çok kıymetli... Hayata karşı duruşunu, tavrını, bakış açısını saygıyla izlediğim isimlerden biri... Yürekli üstelik! Öyle yalan dolan değil söyledikleri, savundukları, yüksek sesle dile getirdikleri... Bırakın beni, bu ülke için önemli bir isim o...
Karşıt Görüş isimli tartışma programımın ilk konuğuydu... Onun da ilk yayınıydı. 3-4 yıl önce bir araya geldik, sonrasında defalarca buluştuk çeşitli ortamlarda... Sık sık arayıp fikir danıştım, üşenmedi, anlattı, anlattı, açıkladı, tekrar anlattı. Sadece bana değil ki, herkese anlattı... Ramazanda lüks tüketimi protesto edip yer sofralarında iftar yaparken de büyüktü, 1 Mayıs'ta Müslümanları o meydana örgütlediği içinde eli öpülesiydi...
Belki de kimsenin yapamadığını o yapmaya cesaret etmişti. Kutuplaşmanın önüne geçmenin, ötekileştirmeyi engellemenin tek yolu o ve onun gibi adamlardan geçiyordu da bizlerin haberi yoktu. Neyse uzatmayayım, sizler onu yakından tanıyorsunuz, biliyorsunuz, hatta seviyorsunuz. Ben çevremde onu sevmeyene pek rastlamadım. Söylediklerinden rahatsız olan da "En azından merttir, özü sözü birdir" diyor. Eh bu da bir şeydir tabii.
*
İki gün önce İhsan Eliaçık'ı aradım. 1 Mayıs ta çıkan olaylar yüzünden polis kapsamlı bir gözaltı gerçekleştirmişti ve iddiaya göre yazar İhsan Eliaçık'ın kızı da gözaltına alınan isimler arasındaydı. Siz olsanız ne yaparsınız? Arar mısınız?
Aradım. Önce söylediklerime kısa yanıtlar verdi, anlamamış gibiydi, ardından benim aklım başıma geldi. Adam bilmiyor ki kızının gözaltına alındığını!
Düşünsenize, bir baba ne hisseder o anda... Gazetecinin biri telefonda anlatıyor da anlatıyor... O kadar üzüldüm, o kadar perişan oldum ki, teselli etmek yine ona düştü.
"Sakin ol!" dedi: "Şimdi sakin sakin anlat, neredelermiş?"
İddiaya göre, 21 yaşındaki Zeynep Eliaçık 1 Mayıs'ta bazı işyerleri ve banka şubelerinin camlarının kırılması olaylarına karışanları yakalamak amacıyla yapılan operasyonda bir kafede bulunduğu için gözaltına alınmış. Dün tekrar konuştuğum İhsan Eliaçık ise bir ekleme daha yaptı: "Şimdi bu cam çerçeve indiren gruplar var ya, kızım o gruplarla mail ortamında yazışmış, daha doğrusu ortak bir mail grubunda bizimki de varmış, onu 'Bunları nereden tanıyorsun?' demek için almışlar!"
Şeytanın avukatlığını yapalım mı?
Acaba diye düşünmeden edemedim, acaba İhsan Eliaçık rahatsız ettiği zengin Müslümanların, kapitalist muhafazakârların hışmına mı uğradı? Kraldan çok kralcı çok bu memlekette... Çok değil bir buçuk ay kadar önce, Söz Sende de söyledikleri yüzünden Başbakan'ın grup konuşmalarının birinde hedef tahtası yine İhsan Eliaçık'tı.
"Düşünmedim değil" diye başladı söze Eliaçık: "Eğer öyle bir iş yapılıyorsa ayıp ediliyor demektir. Kaçak güreşmedir bu, meydandan kaçmadır. Ben buradayım, beni alsınlar. Çoluk çocukla uğraşmasınlar. Kızım 21 yaşında, kardeşleri var, bir düzeni var, okulu var... Sabrediyoruz, bekliyoruz. 4 günlük bir süre varmış. Kapıda bekliyorum."
O dört gün dört yıl gibi gelir anaya, babaya... Kolay değil... Umarım Zeynep de, suça karışmamış diğerleri de tez zamanda sevdiklerine kavuşur...
*
"Kötü haberi de sen verdin ama... " diye takıldı telefonu kapatırken...
İçim cız etti, haklı, ne diyeyim?
Sadece kendisi değil yüreği de kocaman bir adam o, İhsan Eliaçık...
"Olsun" diye devam etti: "İyi ki sen verdin, haberim oldu, buradayız işte."
Ne çekiyorsa öğrenciler çekiyor bu memlekette...
Gençler, kanı deli akanlar...
O yaşta başkaldırmayacaklar da ne zaman ses çıkaracaklar?
Arzum, devletin bütün ağırlığıyla o narin bedenler üzerinde tepinmemesi...
Bu çocuklar hepimizin çocukları, kırsa da dökse de, yumurta atsa da...