Gündem

"İdlib’de Türkiye’ye ‘Yerini belirle, Astana sürecinin sorumluluklarını unutma’ uyarısı veriliyor"

"İdlib’in nüfusu 3 milyonu aştı, burası bir uluslararası terör eğitim merkezine dönebilir"

24 Ağustos 2019 09:03
Anka Enstitüsü Stratejik Araştırmalar Merkezi Kurucu Başkanı emekli Albay Rafet Aslantaş, Türkiye’nin, İdlib’de Astana sürecinin sorumluluklarını yerine getirmek ile Fırat’ın doğusunda ABD ile ortak kurulacak “güvenli bölge” arasında bir sıkışmışlıkta olduğunu belirtti. “İdlib’de bu nedenle Türkiye’ye ‘Yerini belirle, Astana sürecinin sorumluluklarını unutma’ uyarısı veriliyor” görüşünü dile getir
 
Cumhuriyet'ten Sena Yaşar'ın haberine göre, Aslantaş, Suriye’nin İdlib vilayetinde artan gerginliği ve Türkiye’nin izlemesi gereken politikayı değerlendirdi. Astana süreci kapsamında oluşturulan güvenlik bölgelerinden en kuzeydeki İdlib’in iç emniyet sorumluluğunun Türkiye’ye verildiğini anımsatan Aslantaş, Suriye’nin daha önce harekât bölgesini temizlemek için Şam’da ve Halep’te kendi açısından başarılı operasyonlar yaptığını, İdlib’e yapmak istediği operasyonun ise Türkiye’nin endişesinden dolayı geciktiğine dikkati çekti. 

Türkiye’nin, göç dalgası ve terör unsurları ile ilgili endişeleri olduğu için Astana sürecinin muhataplarınca istenen tepkiyi gösteremediğini belirten Aslantaş, “Gözlem noktalarının kurulması bu konuyu çözmedi. Halep’ten, Şam’dan temizlenen çok sayıda terörist ve radikal unsur İdlib’de yoğunlaştı. İdlib’in nüfusu 3 milyonu aştı. Burası bir uluslararası terör eğitim merkezine dönebilir, bu risk var. Ruslar ve Suriye bunu ortadan kaldırmak istiyor” ifadesini kullandı.

"Sıkışmışlığı sürdürmek politika değil"

Rusya’nın İdlib sürecine ağırlığını koymaya başladığı bir gerginliğin, ABD ile Fırat’ın doğusundaki “güvenli bölge” anlaşmalarının yapıldığı dönemde yükselmesinin de dikkat çekici olduğunu belirten Aslantaş, şunları kaydetti:
 
“Türkiye çok büyük bir sıkışma içerisinde. Kurulacak güvenli bölge, Türkiye’nin arzu ettiği güvenli bölge değil. Bu, terör örgütü PYD yapılanmasının askeri sorumlusunun bir ay kadar önce verdiği röportajda ifade ettiği bir güvenli bölge. Onların istediği 5 kilometreden başlıyor. Sonrasında Türk-Amerikan unsurları var. Bu, bizim arzu ettiğimiz bir güvenli bölge yapılanması değil, Amerika’nın öngördüğü yapılanma. Türkiye, gerek ekonomisi üzerindeki baskılardan, gerek dış politikadaki sıkışmışlıktan dolayı tekrar Amerika’nın teklifine yakınlaşmaya başladı güvenli bölge konusunda. Amerika’nın durduğu güvenli bölge politikası değişmedi. Türkiye’nin dış politikada bir oraya, bir buraya yaslanması bölgedeki muhataplarını şaşırtıyor olabilir. Hem güvenli bölgede Amerikalılarla birlikte, hem de İdlib’de farklı davranıyor. Bu Türkiye için büyük bir sıkışmışlıktır. Bunu sürdürmek bir politika değil. Bu noktada yarın en büyük tehdit, her iki küresel gücün (ABD ve Rusya) Türkiye’nin çıkarlarına karşı ortak politika üretmeleridir. Bu, Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir hale sürükler. Türkiye’nin daha net ve ulusal çıkarlarına özgü politikaları izlemesi lazım”.