Dünya

İdlib'de hangi örgütler var?

03 Şubat 2020 14:46

Mina Al-Lami
BBC İzleme Servisi

Suriye ordusunun İdlib'de Türk konvoyuna düzenlediği saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısı altıya yükseldi.

Şam yönetiminin Rusya'nın desteğiyle operasyonlarını sürdürdüğü İdlib'de çok sayıda cihatçı örgüt bulunuyor.

Ancak mevcut bölünmelere rağmen bölgedeki cihatçı ve muhaliflerin uzlaştığı tek bir konu var: Hükümetle herhangi bir mutabakat anlaşması imzalanmayacak, İdlib tutulacak ve teslim olunmayacak.

Eskiden El Kaide'ye bağlı olan Nusra Cephesi militanlarının kurduğu cihatçı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ), İdlib'deki en güçlü askeri grup.

Suriye hükümeti ve Rusya, operasyonun amacının İdlib'i "HTŞ teröristlerinden arındırmak" olduğunu söylüyor.

Aralık 2019'da Suriyeli muhaliflerin internet haber sitesi Enab Baladi'de yer alan bir habere göre, aylar süren çatışmaların ardından, Suriye ordusunun operasyonlarına karşılık vermek için masaya oturan Suriyeli silahlı muhalifler ve HTŞ uzlaştı.

Varılan uzlaşı sonucu silahlı muhaliflerin oluşturduğu Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'ndan yüzlerce savaşçı, HTŞ'nin hakim olduğu ve Suriye ordusunun operasyonlarının yoğunlaştığı güney ve batı bölgelerine giderek savaşa katıldı.

Milli Ordu Sözcüsü Yusuf Hammud, İdlib'de bulunan Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Suriye Milli Ordusu'yla yapılan görüşmeler sonucunda 2. ve 3. tümenden yaklaşık bin savaşçının İdlib'in güneyine ve batısına yönlendirildiğini söyledi.

HTŞ'den yapılan açıklamada da, operasyonların Halep'in güneyini de kapsadığını ve Suriye Milli Ordusu'nun cephede ön saflarda savaşacağı belirtildi.

BBC İzleme Servisi'nden cihatçı örgütler uzmanı Mina Al-Lami, sahadaki örgütlerin öne çıkan yanlarını inceledi:

Heyet Tahrir el-Şam

İdlib'in büyük kısmı, El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi'nden dönüşen cihatçı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütünün kontrolünde. Lideri, eski El Nusra mensubu Ebu Muhammed Colani.

Suriye uzmanı Fransız akademisyen Fabrice Balance, HTŞ cihatçılarını "çok organize ve savaşa hazırlıklı" olarak tanımlıyor. HTŞ çoğunlukta olmak üzere İdlib'de 30 bin savaşçı olduğunu tahmin ediliyor.

HTŞ militanları eğitim kampında

El Nusra, Temmuz 2016'da El Kaide ile ilişkilerini sonlandırdığını açıklamış ve adını Şam'ın Fethi Cephesi olarak değiştirmişti. Ancak örgüt yeni adıyla da BM ve ABD'nin "terör örgütleri" listesine girdi.

Ocak 2017'de ise Şam'ın Fethi Cephesi liderliğinde bir araya gelen Ensar el-Din Cephesi, Ceyş el-Sunna, Liva el-Hak ve Nurettin Zengi Hareketi, yeni bir çatı örgüt olarak HTŞ'yi ilan etti.

2017'nin sonlarına doğru El Kaide lideri Ayman Zevahiri'nin Nusra Cephesi'nin El Kaide ile ilişkisini kesmesini hiçbir zaman onaylamadığı açıklamasının ardından HTŞ'den ayrılıklar meydana geldi.

Örgütün bazı üst düzey yöneticileri ayrılarak Şubat 2018'de El Kaide çizgisindeki Hurras al-Din'i kurdu.

Suriye'de cihatçıları inceleyen uzman Aymenn Jawad al Tamimi, "Eğer Türkiye HTŞ gibi örgütleri saf dışı bırakmazsa, harekât kaçınılmaz olur" Demişti.

Al Tamimi, 2017 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) İdlib'e gözlem noktaları oluştururken kendilerine 'HTŞ'nin refakat ettiği' haberlerini hatırlatıp şunları söylüyor:

"Bu gözlem noktaları kısmen HTŞ ile işbirliği içinde kurulmuştu (…) Ancak bu gerilimi azaltma bölgelerinin amacı HTŞ gibi grupları saf dışı bırakmaktı. Türkiye'nin kendini tartışmalı bir pozisyonda bulduğunu düşünüyorum."

HTŞ, Türkiye'nin İran ve Rusya ile anlaştıktan sonra İdlib'e gözlem noktaları kurmasına izin vermesi nedeniyle diğer cihatçılardan yoğun eleştiri aldı.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin IŞİD, El Kaide ve onlarla bağlantılı kişi ve gruplarla ilgili alınan kararların izlenmesinden sorumlu komitesinin 15 Temmuz 2019 tarihli raporuna göre, HTŞ'nin İdlib'de 12 bin ile 15 bin arasında savaşçısı var.

HTŞ, İdlib'in kent merkezi ve önemli yollarıyla birlikte neredeyse tamamına hakim. Bölgedeki sivillerden vergi toplayarak gelir sağlıyor.

Aynı zamanda Türkiye ile Suriye arasındaki Cilvegözü/Bab el Hava Sınır Kapısı'nın kontrolü de HTŞ'de. Örgütün en önemli gelir kaynağını da bu kapıdan ve kontrol noktalarından geçişlerde aldığı ücretler oluşturuyor.

2015 yılında parçası olduğu Ceyş El Fetih'in İdlib'i ele geçirmesiyle bölgede varlık göstermeye başlayan HTŞ bugün Iba adlı ajansından İdlib'de yürüttüğü kolluk faaliyetlerinin reklamını yapıyor.

Geçen yıllarda hükümetle müzakere yanlısı grupların üyelerini ve bireyleri tutuklayan HTŞ, "elit birimlerinin" gücünü gösteren videolar yayınlayarak propaganda yapıyor.

Örgütün elinde füzeler de bulunuyor

Örgütün Iba ajansına ait Telegram kanalının yaklaşık 70 bin takipçisi bulunuyor.

Diğer cihatçı muhalif örgütler de HTŞ'ye karşı aynı çatı altında birleşti.

Suriye Kurtuluş Cephesi'ni oluşturan Ahrar ür Şam, Nureddin Zengi Hareketi, Ceyş el Ahrar ve Şukur el Şam, bir diğer çatı örgütü Ulusal Kurtuluş Cephesi ile birleşti.

BBC'nin Araştırma ve Analiz birimine göre 2011'de kurulan Nureddin Zengi Hareketi de Şubat 2018'de HTŞ ile çatışında Ahrar ür Şam'la ittifaka giderek bu cephede yer aldı.

Ahrar ür Şam, Suriye hükümetinin Mayıs 2011'de af tanıyarak hapisten çıkmalarını sağladığı Selefi militanlardan oluşuyor.

Ahrar üş Şam ve Nureddin Zengi'nin İdlib'de kontrol ettiği yerleşim yerlerinin önemli bir kısmı Temmuz 2017'de yaşanan çatışmaların ardından HTŞ'nin denetimine girmişti.

HTŞ'yi Ulusal Kurtuluş Cephesi de Hurras al-Din de desteklemiyor. Fakat daha önceki örneklerde de görüldüğü üzere bu örgütler sıklıkla ittifak değiştirebiliyor.

Hurras al-Din

Suriye'deki yeni cihatçı gruplardan olan Hurras al-Din, HTŞ'den ayrılanlar tarafından Şubat 2018'de kurulduğundan beri El Kaide ile ilişkilendirilse de iki örgüt de bu ilişkiyi resmi olarak kabul etmiş değil.

ABD, bu örgütü "terör örgütleri" listesine aldı.

Nusra Cephesi de 2012'de ilk ortaya çıktığında uluslararası baskıya daha az maruz kalmak adına El Kaide ile ilişkisini gizlemişti.

Hurras al-Din, kurulduğu günden beri bölgede güçlü bir varlık gösteremedi, söz verdiği güçlü saldırıları gerçekleştiremedi.

Hurras al-Din Suriye'deki cihat sahnesinde henüz ışıkları üzerine çekemedi

Bu örgütte de daha önce Afganistan'da, Orta Asya'da, Fas'ta ya da Irak'ta El Kaide'yle birlikte savaşmış çok sayıda savaşçı var.

El Kaide yanlıları HTŞ karşısında Hurras al-Din'i desteklese de iki örgüt sahada birbirine girmiş değil.

Hükümet güçleriyle uzlaşmaya en fazla karşı çıkan örgütlerden olan Hurras al-Din, müzakere isteyenleri "hain" ve "mürtet" olarak adlandırıyor.

El Kaide 2018'de İdlib'de hükümete karşı cihatçıların bir araya gelmesini talep etmişti.

Fakat HTŞ de Hurras al-Din de bir araya gelmek adına bir mesaj yayınlamadı.

Örgüt bugüne kadar liderlerini ve yönetici kadrosunu gizli tutmayı başardı. Bunun gerekçesi ise büyük ihtimalle üst düzey El Kaide liderlerine yapıldığı gibi hava saldırılarıyla öldürülmelerinin önüne geçmek.

IŞİD lideri Bağdadi de 2019'da bu örgütün liderlerinden birine ait bir evde öldürülmüştü.

Türkistan İslami Partisi

El Kaide ile ilişkili tecrübeli Uygur Türklerinden oluşan Türkistan İslami Partisi'nin (TİP) kökenleri, Çin'in batısındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne uzanıyor.

Çin'in Sincan bölgesindeki Uygurluların Çin yönetimine karşı silahlanarak 1997'de kurduğu örgüt, 2002'de ABD tarafından "terör örgütü" ilan edilmişti.

TİP Suriye'deki cihatçıların iç çatışmalarında taraf olmamayı tercih ediyor

TİP, Suriye'de çatışmaların ilk başladığı dönemden beri ülkenin kuzeyinde varlık gösteriyor.

Örgütün Çin'den kaçan üyeleri, Suriye'deki savaşın başlamasının ardından buraya giderek TİP adı altında savaşmaya başladı.

Hem cihatçılar hem de muhalifler tarafından saygı gören örgüt, zaman zaman iki gruptan örgütleri de destekledi ve militanların kendi aralarındaki çatışmalarda taraf olmadı.

TİP, HTŞ ve öncülü Nusra Cephesi ile de yan yana savaştı.

Suriye'deki faaliyetlerine dair sıklıkla propaganda videoları yayınlayan örgütün güçlü bir medya ayağı var. Fakat İdlib operasyonu öncesinde, muhtemelen dikkat çekmemek için, TİP paylaşımlarını azalttı. Bu da İdlib'de nasıl bir pozisyon alacaklarını kestirmeyi güçleştiriyor.

Washington merkezli Carnegie Enstitüsü'ne göre, örgütün nihai hedefi HTŞ'den farklı. Bugüne kadar Arapça olarak 21 kez yayımladığı "İslami Türkistan" isimli dergide amacını "Çin'in Türkistan bölgesini özgürleştirerek İslami yönetim kurmak" olarak açıklıyor.

Ulusal Kurtuluş Cephesi

Hem Suriye ordusuna hem de HTŞ'ye karşı kurulan Ulusal Kurtuluş Cephesi son dönemde İdlib'deki cihatçı grupların iç dinamiğinde önemli bir role sahip oldu.

Mayıs 2018'de kurulan örgüt Ağustos 2018'de de yeni katılımlarla büyüdü. Ahrar üş Şam, Nureddin Zengi, Feylak el Şam, Ceyş İdlib el Hür, Ceyş al Nasr, Sukur al Şam ve Ceyş el Ahrar gibi örgütlerin üye olduğu ittifakın Türkiye tarafından desteklendiğine dair yaygın bir kanı var.

Bu yüzden diğer cihatçı örgütler, kendilerine karşı savaşmak için kurulduğundan şüphelendikleri bu örgüte karşı mesafeli.

Ulusal Kurtuluş Cephesi de müzakerelere tamamen karşı olduğunu söylüyor.

Ekim 2019'da örgüt, Milli Ordu adı verilen ve Türkiye'nin desteklediği bir diğer silahlı örgüt ile birleşti.

Anadolu Ajansı'nun aktardığına göre Suriye Geçici Hükümeti Başkanı Abdurrahman Mustafa Şanlıurfa'da bir otelde düzenlediği basın toplantısında "Milli Ordu ve Ulusal Kurtuluş Cephesindeki teşkilat, sektör ve birim komutanlarının kararlı faaliyetlerinin ardından bugün Milli Ordu ve Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin, Suriye Geçici Hükümeti'ne bağlı Savunma Bakanlığı altında tek bir düzenli askeri ordunun çatısı altında birleştiğini deklare ediyoruz" dedi.

Suriye Milli Ordusu

Suriye Milli Ordusu, ülkede iç savaşın başladığı 2011'den bu yana çoğunluğu Özgür Suriye Ordusu çatısı altında savaşan farklı silahlı grupların bir araya gelmesiyle 4 Ekim 2019'da Akçakale'de oluşturuldu.

Türkiye'nin desteklediği Milli Ordu askerleri

Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Suriye Milli Ordusu adı altındaki iki grubun birleşerek Suriye Geçici Hükümeti'ne bağlanmasıyla oluşan yeni "Milli Ordu", Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Barış Pınarı Harekâtı'nda yer alması için tek bir komuta altında toplamak istediği İdlib, Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesinden gelen, Suriye iç savaşı boyunca Türkiye tarafından para, ve silah yardımı yapılan, eğitim verilen silahlı muhalif birliklerden oluşuyor.

Özgür Suriye Ordusu altındaki dağınık silahlı gruplar, daha önce Cerablus-Çobanbey-El Bab üçgenini kapsayan Fırat Kalkanı Operasyonu ve Afrin operasyonu öncesinde de, TSK ile birlikte hareket edebilecek, tek merkezden komuta edilecek düzenli bir ordu haline getirilmiş; yeni isimler altında bir araya geldiklerini açıklamıştı.

Amaç, farklı gruplar arasındaki ayrışmayı, olası çatışmaları engellemek ve daha profesyonel bir orduya geçiş yapabilmekti. Böylece TSK'nın emir ve komutası altında çalışmaları kolaylaşacaktı.

Aralık 2017'de bu amaçla oluşturulan ve Afrin operasyonunda önemli bir rol oynayan Suriye Milli Ordusu'nun komutanları, 4 Ekim'de Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde İdlib'deki grupların komutanlarıyla bir araya geldi.

Buradaki silahlı gruplar birleşerek bu kez "Milli Ordu" (Ceyşül Vatani) adını aldı.

Milli Ordu'nun başında, Suriye savaşının ilk yıllarında daha bütünlüklü bir yapısı olan Özgür Suriye Ordusu'nun da komutanı olan ve Ankara ile yakın ilişkileri olan Selim İdris var.

Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesinde operasyonlar sonrasında "polis gücü" olarak görev yapmaya devam eden 3 kolordu bulunuyor.

Bu kolordular toplamda 40 bin savaşçıdan oluşuyor.

İdlib bölgesinde yer alan 4 kolordu da yaklaşık 70 bin kişiden oluşuyor.

Birleşerek Milli Ordu'yu oluşturan gruplar, Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesindeki kolorduların tümü ve İdlib'dekilerin bazılarından oluşuyor. Yani sayı, en fazla 110 bin.

Toplam sayıyla ilgili resmi bir bilgi ya da açıklama yok. Kamu yayın kuruluşu TRT, sayıyı 60 bin olarak veriyor.

Ancak BBC Türkçe'ye bilgi veren Milli Ordu komutanlarından biri, 4 Ekim'deki toplantıya katılmayan İdlib'deki grupların da, Milli Ordu çatısı altında bir araya gelmese bile operasyonun çapı genişlediği takdirde Batı'dan destek vereceklerini söylüyor.

Bu grupların öncülüğünü, çoğunluğunu Suriyeli Türkmenlerin oluşturduğu Sultan Murat ve Fatih Sultan Mehmet Tugayları ile CIA'in 2017 yazına kadar desteklemeye devam ettiği, Fırat Kalkanı Operasyonu'nda cephe hattında savaşan Hamza Tugayları ve Muntasır Billah Grubu oluşturuyor.

Türkiye ile ABD'nin birlikte yürüttüğü ancak kısa süren "eğit-donat" projesi kapsamında eğitilen ve silah verilen Hamza Tugayları ile Muntasır Billah savaşçıları, Fırat Kalkanı ve Afrin'de olduğu gibi Fırat'ın doğusunda da ön planda yer alıyor.

Ancak iki grubun da ABD'yle artık bir teknik ya da liderlik anlamında bir bağlantısı kalmadı.

Afrin ve Fırat Kalkanı bölgesinden gelen 1. Kolordu'da önde gelen gruplar arasında Ahrar Şarkiye, Ceyşül Şarkiye, 1. Fırka, Fatih Sultan Mehmet Tugayı ve Muntasır Billah Tugayları var.

Yine aynı bölgeden gelen 2. Kolordu'da ise Sultan Murat ve Hamza Tugayları var.

3. Kolordu'da birden fazla küçük grupla birlikte Cephetül Şamiyye, Ceyşül Nasır ve 9. Tümen yer alıyor.

Suriye hükümeti ile muhalifler arasında varılan uzlaşma gereği Doğu Guta'dan çekilen ve Afrin'de operasyonel olan ve radikal ideolojisiyle bilinen Ceyşül İslam grubu, Milli Ordu'ya katılmadı.

Milli Ordu içinde, daha önce kurulan Suriye Milli Ordusu'nda yer alan Kürt savaşçılarla birlikte Fırat'ın doğusunda YPG varlığına tepki göstererek bölgeden kaçan Kürt savaşçıların oluşturduğu bir Kürt silahlı grup da var: Kürt Şahinleri.

Kürt Şahinleri, yaklaşık 350 savaşçıdan oluşuyor.

1, 2 ve 3. Kolordular daha önce Türkiye'nin Suriye'ye düzenlediği operasyonlarında ön saflarda savaştı.

O dönemlerde Gaziantep ve Hatay'a üslenen savaşçılar, operasyonların sonrasında Cerablus'tan başlayan, Azez ve El Bab'dan devam ederek Afrin'den Türkiye sınırına uzanan bölgeye yerleşti ve Türk yetkililerin "iç güvenlik birimi" olarak adlandırdığı "polis gücü"ne katıldı.

Operasyon sonrası dönemde bölgede TSK ile birlikte asayişi sağlamaktan sorumlu olan grupların arasında, zaman zaman küçük çaplı çatışmalar da çıktı.

IŞİD'le savaşılan Fırat Kalkanı Operasyonu sonrasında bölgeye sızan IŞİD'lilerin yakalanarak Cerablus'taki cezaevinde tutulmasından sorumlu oldular.

YPG ile savaşılan Afrin'de ise operasyon sonrası evleri yağmaladıkları, sivillere zarar verdikleri iddia edildi, bunlara yönelik görüntüler paylaşıldı. Ankara'dan, bu görüntülerle ilgili soruşturma başlatıldığı açıklaması geldi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, bazı savaşçıların komutanlarını dinlemediğini ve "gerekli önlemlerin alınacağını" söyledi.

IŞİD

IŞİD'in İdlib'de bir tabanı yok. Fakat bölgede hücreleri bulunuyor. Bu hücreler diğer cihatçılara, özellikle de HTŞ'ye rutin saldırılar yapıyor, suikastlar düzenliyor.

HTŞ de bu hücrelere dair operasyonlar düzenliyor.

Örgüt muhtemelen bölgedeki rakiplerinin güç kaybetmesini bekliyor ve sonrasında örgüt üyelerinin kendi saflarına gelmesini umuyor.

İdlib'de IŞİD'le ilgili yaşanan önemli bir gelişme, örgütün eski lideri Ebu Bekir el-Bağdadi'nin orada öldürülmesiydi.

Bağdadi, Türkiye sınırına çok yakın bir noktada ABD tarafından düzenlenen hava operasyonuyla öldürüldü.

ABD basını, Bağdadi'nin kaldığı evin, El Kaide bağlantılı Huraseddin örgütünün komutanlarından birine ait olduğunu yazdı.

BM raporuna göre, ABD ve SDG'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD'e yönelik operasyonları sırasında, IŞİD'in üst düzey isimleri yanlarında silahları ve yüklü miktarda parayla İdlib'e kaçtı.

Öyle ki; 2018'in ilk yarısında İdlib'de düzenlenen bazı bombalı saldırıları IŞİD üstlendi. Ancak HTŞ'nin Haziran 2018'de IŞİD hücrelerine yönelik operasyonları sonrasında IŞİD'in üstlendiği saldırıların sayısı büyük oranda azaldı.

ABD ve SDG'nin yılın başında düzenlediği Baghuz operasyonu sırasında da çok sayıda IŞİD'linin aileleriyle birlikte İdlib'e kaçarak burada saklandığı belirtiliyor. Ancak İdlib'deki IŞİD'lilerin sayısı net bilinmiyor. Bölge üzerine çalışan uzmanlar "yüzlerce IŞİD'linin bölgede beklemede olduğunu" söylüyor.

Ancak İdlib'de HTŞ ile kalıcı bir işbirlikleri yok.

Bazı üyelerin HTŞ'ye ve El Kaide bağlantılı diğer gruplara katılmış olabileceği belirtilen raporda, iki grup arasında yazılı olmayan bir anlaşma olduğu, HTŞ'nin bölgedeki gücünü tehdit etmemek ve eylem yapmamak kaydıyla IŞİD'in İdlib'de kalmasına izin verdiğine de yer veriliyor.

BM raporunda, 2016'dan itibaren İdlib'e kaçan IŞİD'lilerin bir kısmının, örgütlerinin bölgede ne kadar zayıf olduğunu gördükten sonra Hurras al-Din'e katılmış olabileceği yazılıyor.