17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları sonrası sözcüsü olarak anıldığı Gülen cemaati ile bağlarını koparan Star gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın "Laiklik yeni anayasada olmamalıdır" sözleriyle ilgili olarak, "Evvela bu toplumsal tansiyonu düşürücü, “İslam’a vurgu yapmaya lüzum yok” cesur çıkışından dolayı Sayın Erdoğan’ı gönülden kutlamak isterim. Bu yaklaşımın, laik yaşam tarzını benimseyen kesimleri ne kadar rahatlattığını tahmin edebiliyorum" dedi.
Hüseyin Gülerce'nin, "Cumhurbaşkanımız öyle bir kapı araladı ki..." başlığıyla yayımlanan (29 Nisan 2016) yazısı şöyle:
Sayın Cumhurbaşkanı, yeni anayasada laiklikle ilgili tartışmaları noktalayan ifadesinde şunları söyledi:
“Anayasa’da bu ülkedeki tüm dini grupların inançları güvence altına alınıyorsa, devletin tüm inanç gruplarına eşit mesafede olması esas alınıyorsa, özellikle İslam’a vurgu yapmaya ne diye ihtiyaç olsun? Ben bir Müslüman olarak inancımı istediğim gibi yaşayabiliyorsam mesele bitmiştir.”
Evvela bu toplumsal tansiyonu düşürücü, “İslam’a vurgu yapmaya lüzum yok” cesur çıkışından dolayı Sayın Erdoğan’ı gönülden kutlamak isterim. Bu yaklaşımın, laik yaşam tarzını benimseyen kesimleri ne kadar rahatlattığını tahmin edebiliyorum.
Kestirmeden söyleyeyim; Sayın Erdoğan (cumhurbaşkanlığı seçiminde) ve AK Parti (genel seçimlerde) yüzde 50 civarında seçmen desteği ile Türkiye’nin yarısının hem oyunu hem de gönlünü alıyor. Batı demokrasilerinde bile az görülen bir halk desteği bu.
Ancak diğer yüzde 50’nin, ne oyu alınabiliyor, ne de gönlüne girilebiliyor. Bunu Sayın Erdoğan’ın ve AK Parti’nin yöneticilerinin şahsı ile ilgili bir tezat olarak görüyorum. Şunu demek istiyorum, ülkemiz böylesine kutuplaşmasaydı, çatışma ortamına mahkûm olmasaydık, bu yüzde 50’lik kesim Sayın Cumhurbaşkanını, Sayın Davutoğlu’nu bir yumuşak iklimde tanısaydı, bugünkü menfi tavırları söz konusu olmazdı.
Sayın Erdoğan ve Sayın Davutoğlu, siz bu büyük kesimin gönlünü alabilirsiniz. Oylarını alamasanız bile, hatta oylarına talip olmadan sadece gönüllerini kazanma adına bir hamle yapsanız, size kapalı gibi duran sinelerin açılacağına inanıyorum. Çok katı, müfrit, dinlemeye bile kapalı olan azınlık hariç, bu kesimin gönül dünyasına girebilirsiniz...
Evet, bu gönülleri kazanmalı, en azından onların husumet okları kırılmalıdır. Geleceğimizin teminatı adına, insanımızın kardeşliği adına, düşmanın her türlü oyununu bozma adına bugün AK Parti’den, Sayın Cumhurbaşkanından beklenen bir gönül seferberliğidir.
Laik yaşam tarzını benimsemiş insanımız, tam da yukarıda Sayın Cumhurbaşkanımızın belirttiği gibi inançlarının ve yaşam tarzlarının güvence altında olduğunu hissetmek, buna inanmak istiyor. İçeriden dışarıdan onlara, yaşam tarzlarının bir tehdit altında olduğu her fırsatta telkin ediliyor, huzursuz ediliyorlar.
Bizlere göre endişelerinde haksız olabilirler. Ama endişeleri var ve belli odaklar bu endişeleri büyütüyor. Buna fırsat vermeme adına bile özel bir gayret gerekiyor.
Şahsen ben laik yaşam tarzını benimsemiş bu büyük kesimin endişelenmesinde, bizlerin hataları olduğuna da inanıyorum. Kendimizi ifade etmede üslup hatalarımız oluyor. Mesela inanarak çok savunduğumuz “sövene dilsiz, dövene elsiz” olmada tam bir kahramanlık sergileyemiyoruz. Daha şefkatli, daha naif, daha yumuşak bir temsil kabiliyetimiz olsaydı, mukabele-i bilmisil yapmayı hiç düşünmeseydik diyorum, taşı bile eritebilirdik...
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız Beştepe ve Çankaya’da, değerli âlimlerimizden, ilim insanlarımızdan, sosyal bilimler dünyasının seçkin simalarından isimlerle istişareler yapsalar... Kırgın, küskün, ürkek kesimlerin gönlüne nasıl girilir, bunun yürekten ve derinden kapsamlı bir çalışması yapılsa...
Hangi siyasi düşünceden, görüşten, inançtan olursa olsun insanımıza güven verebilmeli, özgürlüklerin teminatı olabilmeliyiz. Laik yaşam tarzı için endişelenenlere, “oyunuza değil, gönlünüze talibiz” diyebilmeliyiz.