Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Yakup Yılmaz, HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile 9 HDP'li milletvekilinin tutuklanmasına ilişkin " Beyaz toroslu günlere döndük, milletvekilleri bir gece yarısı kapıları kırılarak toplandılar" ifadesini kullandı. "Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından, günün birinde HDP’li milletvekillerinin tutuklanmalarını beklemek gerekiyordu, Sadece zamanını kestiremiyorduk." diyen Yılmaz "Demek ki onun için de Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı’nın bir minik zirve toplantısı yapması gerekiyormuş." ifadesini kullandı.
Mehmet Yakup Yılmaz'ın Hürriyet gazetesinde Beyaz Toros Günleri başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Böyle bir durum ile günün birinde karşılaşacağımız sürpriz değildi. Basit bir durum yani. Çarşamba gelirse, arkasından perşembe gelir!
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından, günün birinde HDP’li milletvekillerinin tutuklanmalarını beklemek gerekiyordu, o gerçekleşti.
Sadece zamanını kestiremiyorduk.
Demek ki onun için de Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı’nın bir minik zirve toplantısı yapması gerekiyormuş.
Böylece “Beyaz Toros günleri”ne dönmüş bulunuyoruz.
“Beyaz Toros günleri”nde milletvekilleri, TBMM’den toplanıp kafalarından bastırılarak polis araçlarına bindirilmişlerdi.
Şimdi bir gece yarısı kapıları kırılarak toplandılar.
Bu operasyonlardan sonra “Dağdaki çobanın oyuyla profesörün oyu bir mi” diyenlerin kulaklarını çınlatmak gerekiyor.
Belediyelere devlet memurlarından kayyum atanmasından sonra milletvekillerinin de hapse tıkılmalarıyla o noktaya gelmiş bulunuyoruz:
“Diyarbakır’daki Kürt’ün oyuyla, memleketin başka yerlerindeki Türk’ün oyu bir mi?”
Demek ki değilmiş.
Bir demokrasinin olmazsa olmaz koşullarından biri serbest seçimlerdir.
Diğer olmazsa olmaz koşul da kuvvetler ayrılığıydı.
Kuvvetler ayrılığına veda edeli çok olmuştu, şimdi serbest seçimlerle halkın oyunu alarak milletvekili olanları da hapse tıkarak bir diğer koşulu yok etmiş bulunuyorlar.
Artık temsil yeteneğinin bir bölümünü kaybetmiş bir Meclisimiz, bağımsızlığı ciddi şekilde zedelenmiş bir yargımız, yürütmenin emrinde paralize olmuş bir yasama organımız var.
Böylece siyasal İslamcılar ile Kürt milliyetçilerinin çok istedikleri bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.
Birisi elindeki iktidar gücüyle her şeyi yapabileceğine inanıyor, diğeri onun her şeyi yapabilme gücünün yol açacağı sorunlarla kendi nihai hedeflerine varmanın planlarını yapıyor.
Bir kişinin her türlü gücü elinde toplama hırsı ve kararlılığı, Türkiye’yi bir meçhule doğru sürüklüyor.