Gündem

Hükümetin referandum hamlesinin gerisinde ne var?

, , , ,

09 Ocak 2010 02:00
T24 - AKP'nin, önceki gün Meclis Başkanlığı'na referandum süresini kısaltan bir yasa teklifi verdi. Bu teklifle birlikte anayasa değişikliği tartışmaları yeniden yaşanmaya başladı. Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'e göre asıl dikkat çekici olan nokta, AKP'nin iktidarda bulunduğu 2002 yılından bu yana sadece bir kere kullandığı referandumun mekanizmalarını basitleştirmeye çalışması...

Hürriyet gazetesi yazarlarından Sedat Ergin'in bu süreçle ilgili olası nedenleri sıraladığı "Hükümetin referandum hamlesinin gerisinde ne var?" (9 Ocak 2010) başlıklı yazısı şöyle:

Hükümetin referandum hamlesinin gerisinde ne var?

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin önceki gün TBMM Başkanlığı’na referandum süresini kısaltan bir yasa teklifi vermesiyle birlikte, Türkiye’nin gündemi yeniden anayasa değişikliği tartışmalarına çevrilmiş bulunuyor.

Bu siyasi hamlenin gerisindeki siyasi hesabı okuyabilmek için önce konunun mekaniğine eğilmemiz gerekiyor. Referandum Yasası, anayasa değişikliğinin 330 ile 367 arasında oyla geçmesi halinde önem kazanıyor.
Yasanın mevcut haline göre, referandum, anayasa değişikliği Resmi Gazete’de yayımlandıktan tam 120 gün geçtikten sonraki pazar günü yapılıyor. Hükümet, önceki gün verilen teklifle bu süreyi 45 güne indirmek istiyor.
Referandumlar, Türkiye’de çok sık başvurulan bir mekanizma değil. Hükümet, 2002 yılından bu yana elinde bu yönde bir imkân olmasına karşılık, 2007’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesine ilişkin değişiklik istisnası bir tarafa bırakılırsa, bu yolu kullanmamayı tercih etti.
Şimdi kritik bir şekilde gündeme yerleşmiş olan soru şu: Geçmişte bu yolu denemeyen hükümet şimdi neden bu yöntemin mekanizmalarını basitleştirmeye çalışıyor?
Bu konudaki senaryo ve olasılıklar şu şekilde özetlenebilir:

1. Baskın anayasa değişikliği mi?

Birinci yorum, hükümetin önümüzdeki günlerde seçimi beklemeden anayasa değişikliğini TBMM’den tek başına geçirip halk oylamasına götürme seçeneğini tarttığıdır. Hükümet, bu durumda yüksek yargının yapısının değiştirilmesi, YAŞ kararlarının yargı denetimine açılması gibi ülkedeki güç dengelerini köklü bir şekilde yerinden oynatabilecek başlıklarda çok kritik bir siyasi hamleye girişmiş olacaktır. Referandum teklifinin pratikteki yararı, bu operasyonun süratli bir şekilde yapılmasını sağlayacak olmasıdır. Hükümet, böylelikle CHP ve MHP’ye karşı kuvvetli bir koz da elde etmiş olacaktır.

2. Yoksa çift sandıklı seçim mi?

Başka bir olasılık, hükümetin hem genel seçim hem de anayasa değişikliği referandumunu birlikte yapmayı tasarlıyor olmasıdır. Verilen teklif de çift sandıklı seçimin altyapısını hazırlamaya dönük olabilir. Seçim kararının alınmasından sonra seçim takviminin işlediği süre bu noktada önem kazanıyor. Bu süre 1991 ve 1995 seçimlerinde iki ayın altına (55 gün) düşürülebilmişti. Hükümet her ikisini birlikte yapma eğilimindeyse, seçim kararını aldığı anda anayasa değişikliğini de aynı zamanda kotarabileceği bir esnekliğe sahip olmak istiyor olabilir.

3. AB’ye reform mesajı olabilir mi?

Anayasa değişikliği dosyasının bu şekilde gündeme gelmesiyle birlikte, hükümet yeniden reformcu kimliğine büründüğü mesajını AB çevrelerine daha kuvvetli bir şekilde verebilecektir. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in de telaffuz ettiği 10-12 maddelik değişiklik paketinin içindeki unsurların bazıları AB’nin de ısrarla Türkiye’den talep ettiği konulardır.

4. Çiçek'e göre hiçbir özel neden yok

Dün akşam konuştuğumuz Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e bakarsanız, bu senaryoların hiçbiri geçerli değildir. Çiçek’e göre, referandumdaki 4 aylık bekleme süresi gereksiz bir şekilde uzundur ve kısaltılması yararlı olacaktır. 2007 yılında bu konuda hazırlık yapıldıysa da o günün koşullarında hayata geçirilememiştir. Çiçek, “size bütün samimiyetimle söylüyorum, bunun önünde arkasında bir şey aranması gereksiz” diye konuşuyor. Çiçek, Radikal’den Murat Yetkin’e söylediği “Anayasa değişikliği sayısal değil geniş uzlaşma işidir. Biz bunu Meclis’te geniş mutabakatla yapacağız” sözlerini dün bize de tekrarladı. Madem anayasa değişikliği geniş uzlaşıyla yapılacak, o zaman neden uzlaşı gerektirmeyen bir değişiklik yöntemi için harekete geçilmiştir? Çiçek, bu sorumuzu “başka bir zaman getirsek, o zaman da başka bir neden aranacaktı” diye yanıtladı.

5. Belki de muhalefeti köşeye sıkıştırma arayışı

Ne olursa olsun, hükümetin kuyuya bu taşı atarak bir dizi spekülasyona kapıyı araladığı tartışılmaz. Muhalefetin de anayasa reformuna destek verme eğiliminde olmadığı biliniyor. Belki de sonuçta hiçbir değişiklik olamayacak, ama hükümet bu egzersiz sonunda anayasa reformunun muhalefet tarafından engellendiğini tescil ettirmeye çalışarak, “durumun sorumlusu biz değiliz”  tezini dışarıya ve içeriye karşı daha etkili bir şekilde kullanabilecektir.