Üniversitelerin bazı fakültelerine yapılan dekan atamaları dikkati çekmeye devam ediyor. 67 hukuk fakültesinin 19'unda dekanların hukukçu olmayan isimlerden seçildiği biliniyor. Karar yazarı Elif Çakır, Anayasa hukuku profesörü Kemal Gözler'in "Bazı hukuk fakültelerimiz, hukukçu olmayanların vesayeti altında" ifadesini bugünkü köşe başlığı olarak kullanarak "Ülkemizdeki en önemli sorunlardan biri yargıdaki ‘nitelik’ yani kalite sorunudur" dedi.
TIKLAYIN: Hukuk fakültesine veteriner atandı
Çakır, Karar'da yayımlanan yazısında "Bir ülkedeki hukuk sistemi kağıt üzerinde ne kadar mükemmel olursa olsun yargı evrensel yargı standartlarına uymuyorsa ortaya çıkan adaletsizlik olacaktır" ifadesini kullanarak şöyle devam etti:
Nitekim ülkemizde yıllardır yürütülen yargı tartışmalarının odağında “kalite sorunu” bulunmaktadır. Ülkemizde geçmişten günümüze hiçbir adalet bakanı yoktur ki, yargıda kalite sorununun olduğunu ifade etmemiş ve bunun ıstırabını çekmemiş olsun.
Evet, bir ülkede ortaya çıkan adaletsizliklerin sebebi, yüksek yargı yönetiminden mahkeme kürsülerine kadar yaşanan ‘nitelik’ yani ‘kalite’ sorunudur. Hukuk fakültelerinden içeriye adım atmış herkesin ilk duyduğu “iyi kanunlar kötü uygulayıcıların elinde kötü, kötü yazılmış kanunlar ise iyi uygulayıcıların elinde iyi olur” sözüdür. Montesquieu’den Cevdet Paşa’ya kadar bunu okuyabilirsiniz.
Bu dönemlerde yaşanan bu kalite sorununun hukuk fakültelerindeki eğitimin dört yıl olmasından kaynaklandığı sanılıyordu.
***
AK Parti iktidarları döneminde “yargıda kalite” sorununu ilk kez dile getiren isim tecrübeli bir devlet ve hukuk adamı olan Cemil Çiçek’tir. AB yönündeki reformlarda da önemli katkıları olan bir isimdir Sayın Çiçek. Şöyle demişti:
“Yargımız ciddi anlamda kalite sıkıntısı ile karşı karşıyadır. Düzgün bir eğitim koyamadığımız için geldiğimiz nokta ortadadır. Klasik üniversite eğitimi gerçek bir hukuk devletinin oluşması için yeterli değildir.” (3 Nisan 2003)
Sayın Çiçek 4 yıl olan hukuk eğitimin 5 ya da 6 yıla çıkartılması için YÖK’e bir çağrıda da bulunmuştu:
“Türkiye, gerçekten bir hukuk devleti olacaksa kaliteli bir hukuk eğitimine ihtiyaç var. Bunun süresi 5 yıl mı, 6 yıl mı olur? Onu ben bilemem, YÖK bilir. YÖK konuyu gündeme almalı.” (19 Şubat 2005)
Yargıdaki kalite sorunu, adalet bakanlığı döneminde hukukun ve yargının evrensel normlara ulaşması yönünde önemli reformlara imza atan Sadullah Ergin’in de gündemindeydi:
“4 yıllık hukuk eğitiminden sonra 2 yıllık stajın bitirilip kürsüye çıkılıyor olması en büyük handikapımız. 4 yıllık eğitim hukuk fakülteleri için yeterli mi değil mi masa üzerinde bilim heyetimizin çalışmaları arasında.” (8 Kasım 2013)
***
Fakat bu çalışmalar maalesef ancak 7 yıl sonra bugünlerde Türkiye’nin gündemine girebildi.
Hukuk fakültelerinde eğitimin beş yıla çıkarılıp çıkarılmayacağı sorusunu Adalet Bakanı Abdülhamit Gül şöyle yanıtladı:
“Eğitimi 5-6 yıla çıkartmak kolay. Aslolan müfredatın ve o dersleri verecek eğitimin kadrosunun hazır olması.” (20 Haziran 2019)
Sayın Gül’ün ifade ettiği bu gerçeğe rağmen maalesef ki AK Parti iktidarında “müfredatın ve o dersleri verecek eğitim kadrosunun” olup olmadığına bakılmadan hemen her şehirde bir hukuk fakültesi açıldı.
Bunun sonucu olarak Sayın Gül’ün aynı açıklamada ifade ettiği gibi çok fazla açılan hukuk fakülteleri eğitim kalitesini düşürdü. Daha da vahimi ise hukuk fakültelerine ilahiyat, veteriner, kimya, ziraat, maliye, tıp gibi ilgisiz alanlardaki bilim adamlarının dekan olarak atanmış olmasıdır.
***
Ülkemizin saygın anayasa hukuku bilginlerinden Prof. Dr. Kemal Gözler hukuk fakültelerimizin kalitesi hakkında son derece önemli bir makale yayınladı. “Türkiye’de bazı hukuk fakültelerinde hukukçu olmayan dekan ataması hakkında eleştiriler” başlıklı makalesinde, 73 aktif hukuk fakültesinden 20’sinin hukukçu olmayan dekanlar tarafından yönetildiğini açıkladı.
Kemal Gözler gibi uluslararası bilimsel endekslerde yer alan saygın bir ismin bu konuda makale yazması meselenin ciddiyetini, önemini ve vahametini ortaya koymaktadır.
Bir yanda yargıdaki kalitesizlik sorunundan yakınılırken öbür yanda hukuk fakültelerine hukukçu olmayan akademisyenler dekan olarak atanıyor. Böyle bir sistemde hukuk fakültelerinin beş yıla çıkartılması umulan faydayı sağlayabilir mi?
Gözler makalesinde şu haklı soruları sorarak hukuk fakültelerinin durumunu kamuoyunun dikkatine sunuyor:
“Hukuk fakültesi öğrenimi almamış kişiler nasıl olacak da hukuk dersi verecekler. Hukuk eğitimi almamış kendileri hukuk fakültesinde çalışmamış kişiler nasıl olacak da hukuk fakültesini yönetecekler?
Kendileri hâkim ve savcı olma ehliyetine sahip olmayan kişiler nasıl olacak da hâkim ve savcı ve avukat yetiştiren okulları yönetecekler?
Ben atanmış olmalarından bağımsız olarak, hukuk fakültelerinde ders veren hukukçu olmayan hocalara sormak istiyorum: Siz sağduyuya sahip bir akademisyen olarak kendinizi hukuk fakültesinde ders vermeye ehil görüyor musunuz? Yine içlerinden dekan olanlara da şunu sormak istiyorum: Kendinizi bir hukuk fakültesini yönetmeye layık görüyor musunuz? Hâliyle bu sorularımın muhatabı, kendileri istemediği hâlde, yeni kurulmuş hukuk fakültelerine, başka öğretim üyesi olmadığı için vekaleten dekan olarak görevlendirilmiş öğretim üyeleri değildir.”
Bu sorulardaki haklılığı kim inkar edebilir?
Sayın Gözler’in şu sorusunu hukukçu olmayan dekanlar ve hukuk hocalarıyla birlikte YÖK’e de yöneltmek istiyorum:
“Kendinizin yönettiği veya ders verdiği hukuk fakültesine kendi çocuğunuzu göndermek ister misiniz?”