Gündem

'HSYK'nin ne mal olduğunu biliyoruz; elinde Didem Yayla'nın kanı var!'

CHP’li İlhan Cihaner, HSYK’yı savunmadıklarını belirtti ve ‘baş etmek istediğiniz cemaatle bu yöntemle de baş edemezsiniz’ dedi

13 Ocak 2014 22:30

Hülya Karabağlı / ANKARA

CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Adalet Komisyonu'ndaki HSYK yasa teklifi görüşmelerinde, "Biz HSYK’yı savunmuyoruz, HSYK’nın ne mal olduğunu çok iyi biliyoruz biz. HSYK’nın elinde Didem Yaylalı’nın kanı var. HSYK, giysisinden dolayı, yaşam tarzından dolayı gencecik bir hâkim stajyerini mesleğe kabul etmedi ve o hâkim stajyeri öldü" dedi. Cihaner'in konuşması şöyle:

HSYK’nın elinde Roboski’de öldürülen 34 çocuğun kanı var çünkü o soruşturma yıllarca oyalanırken kılını kıpırdatmadı ve takipsizlikle sonuçlandı. HSYK’nın elinde, sürülen yargıçların, Tuncay Aslan’ın, Şeref Akçay’ın, Oktay Kuban’ın, Köksal Şengün’ün, Zafer Başkurt’un, Yılmaz Alp’in, Kasım İlimoğlu’nun ve birçok yargı derneğinin sürgün kararlarının o iğrenç mürekkebi var, hâlâ var.

 

‘HSYK’nın ne mal olduğunu biliyoruz’

 

Biz HSYK’nın ne mal olduğunu biliyoruz, onun için bu altmışaltı sayfalık yazıyı, inanın, okumadım bile çünkü öyle bir HSYK var ki suçla karşı karşıya bıraktığı hâkim, savcılara dosya inceleme iznini bile vermiyor. Bundan daha ağır bir mobbing olabilir mi?

Onun için, bizim savunduğumuz HSYK falan değil. 160 üyeyi Yargıtaya, 51 üyeyi de Danıştaya 5.500 hâkim arasından bir dakika bile zaman ayırmadan seçen bir HSYK’dan bahsediyoruz. Bunlar 160 yargıcı, hepsi ayrı meslekten gelen kişiler olduğu hâlde yedi sekiz gün içerisinde nasıl tanıdılar, nasıl elediler ve oy birliğiyle seçtiler? HSYK böyle bir HSYK.

 

‘Cumhurbaşkanı cemaatten yana tavır alacak’

 

HSYK derken, orada siz de vardınız. Sizin bakanınız başkanlık yapmıştı, sizin müsteşarınız oradaydı. Onun için bizim savunduğumuz HSYK falan değil ama yaptığınız yanlış. Ne yaptığınızı anlıyoruz az çok. Yapmak istediğiniz şey şu: Eğer zaten bunun Anayasa’ya aykırı olmadığını düşünüyorsanız aranızda uzlaşmaz bir çelişki var demektir hukuk anlayışına ilişkin, hatta dile ilişkin bir uzlaşmaz çelişki vardır, onu da burada çözemeyiz biz. Siz de biliyorsunuz bunu ama yapılmak istenen şey şu: Anayasa’ya aykırı olduğu biline biline bu yasa çıkarılacak, Cumhurbaşkanı’na gidecek, Cumhurbaşkanı bu fraksiyonlar arası kavgada muhtemeldir ki cemaatten yana tavır alacak, tekrar gönderecek, onaylanacak ve birkaç hafta içerisinde de kıyım başlayacak yargıda.

 

‘Tespit ettiğiniz darbeyle o zaman niye uzlaştınız?’

 

Buraya şöyle gelindi: İlk önce dışarıya bu kavga MİT kriziyle yansıdı. MİT krizi sonrasında Başbakan dâhil herkes, kendisine yönelik, yargıdan bir saldırı olduğunu ve bunun arkasında da cemaatin olduğunu söyledi. Cemaat de Fethullah Gülen cemaati. Ama ondan sonra siz ne yaptınız? O zaman tespit ettiğiniz bu darbeye ilişkin sonra ne yaptınız, niye uzlaştınız?

 

‘Birçok insanın ölümüne birlikte sebep oldunuz’

 

MİT Yasası sonrası gerekli önlemler alınmadı, el ele, kol kola bir sürü yurttaşın cezaevine atılmasını, bugün Başbakan’ın da itiraf ettiği gibi haksız yere cezaevinde yaşamını yitirmesini arkadaşlarımız anlattı. Kuddusi Okkır’dan Yarbay Ali Tatar’dan bahsettiler. Birçok insanın ölümüne birlikte sebep oldunuz.

Onun için tekrar ediyorum, sorununuz hukuk sorunu değil, bir Anayasaya aykırılık sorunu değil, bir yasa sorunu değil, belki de bir dil sorunu, bir ahlak sorunu ve lütfen elinizi vicdanınıza koyun, ahlakınıza, vicdanınıza göre hareket edin. Türkiye’yi yeni bir maceraya, yeni bir çıkmaza sokmayın. Çünkü baş etmek istediğiniz cemaatle bu yöntemle de baş edemezsiniz.