Gündem

Hrant Dink katledilişinin 9. yılında anıldı: Hrant'la Ermeni, Tahir Elçi ile Kürdüz!

Dink'in öldürüldüğü Agos gazetesi önünde anma töreni düzenlendi

19 Ocak 2016 16:27

9 yıl önce genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin önünde katledilen gazeteci Hrant Dink için öldürüldüğü yerde anma töreni düzenlendi. Gazete önünde toplanan grup, 'Hrant'la Ermeni Tahir Elçi ile Kürdüz', "Faşizme inat kardeşimsin Hrant' sloganları attı.

Bu yılki anma konuşmasını Cumartesi Anneleri adına yapan Maside Ocak, "Hrant’ımıza, Tahir’imize söz, mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.

Suriçi’nde öldürülen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi Tahir Elçi’nin ağzından bir mektup okudu. Elçi konuşmasında, "Savaş yüzyılların tekrerrür eden oyunuyken bizler oyunbozandık" dedi.

Agos gazetesine ‘Buradayız Ahparig, özlemle, öfkeyle, inatla!’ yazılı pankart asıldı; Dink'in öldürüldüğü yere kırmızı karanfiller bırakılarak, mumlar yakıldı.

Anma için Sebat Apartmanı'nı önüne ilerleyen gruplar, 'Hrant için Adalet İçin", 'Hepimiz Hrantız Hepimiz Ermeniyiz' ve 'Faşizme Karşı Omuz Omuza', 'Hrant'la Ermeni Tahir Elçi ile Kürdüz' sloganlarıyla Hrant Dink'in vurulduğu yere yürüdü. 

Polis, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, Divan Kavşağı çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldı. Bazı noktalarda TOMA'ların konuşlandırıldığı görüldü. Halaskargazi Caddesi Harbiye Müzesi önünden Osmanbey yönü araç trafiğe kapatıldı.

Anma programına katılanlar, Osmanbey Metro İstasyonu önündeki arama noktasından üstleri aranarak geçirildikten sonra Agos Gazetesi önüne yönlendirildi.

Türkan Elçi, anmada Tahir Elçi’nin ağzından şu mektubu okudu:

“Kuşlar uçarken arkalarında hüzünler bırakır. 19 ocak ve 28 kasım, biri kış biri kışa üç kala, kalpten imanla dolu olanlara hüzünler bıraktı. Yitişimiz kış hüznüydü. Gidişimle sımsıcak telaşlarımız, bitmeyecek sandığım hayat gayelerini, yerdeki bazalt taşlara fısıldadım; taş beni durdu mermi durmadı.”

Mazlumun acısını anlayabilmek için her şeyden evvel insan olmalı. Vicdan girdaplarında debelenmek için insanın vicdanı olmalı. Parmağı tetikte olan vicdandan nasip almaz.

Sizler beni Diyarbakır’da sonsuzluğa uğurladıktan sonra dostum Hrant beni karşıladı. ‘Erken geldin kardeşim, her zamanki gibi acele ettin’ diye sitem etti. ‘Dostluk yüreği acıyınca sitem edermiş’ dedim.

“Nar yaprakları bizimle barışacak gözyaşlarımız durulacaktı. Nusaybin’de, Cizre’de, Sur’da ayakları çıplak çocuklar bir yataktan bir yorgandan ibaret hayatları el arabalarıyla taşımayacaktı...Yetimliğin, öksüzlüğün tadına bakmalarına mani olacaktık. Hrant kardeşim geride bıraktıklarım, yaşayanlar, yaşamayanlar, yeni doğanlar, torunların dedim çocuklarından selam var dedim. Seni sürekli yad eden arkadaşların dedim, biliyorum dedi; her gün onları izliyorum. Bak bundan sonra sen de her gün göreceksin geriden kalanları. O an beni görmenin sevinci silindi. Yıllar öncenin, ebedi olmayan hayatına ait karanlık bir perde çöktü yüzünün çizgilerine. Mesela tetiği ben gördüm Benim tetiğin ikiz kardeşiydi. Tetikçiler birbirlerine benzerler, katledilenlerin birbirine benzedikleri gibi. İkimizin de yüreği sızladı. Ölenlerin yüreği kurur sanmayın. Yürek çürümez. Bir tek yüreksizler toprak olup giderler.

Biz bulanık gölleri olan bir ülkenin sürekli temiz kalmayı isteyen nilüferleriydik. Nilüferler ki merhameti simgelerler.  Bu merhamet ve temizlik göldeki ruhu kirlenmişleri hep rahatsız etti... Savaş yüzyıllarında tekerrür eden oyunuyken bizler birer oyunbozandık. Ayaklar altında ezilen garibanların yüzü suyu hürmetine, hayatı barışla kafiyelendirmeye çalıştık.

Kuşlar uçarken arkalarında sadece hüzün bırakmaz, yüreğinde ince sızıyla kanayan kadınlar çocuklar ve kadınlar da kalır işte o zaman kıyametler kopar.

Unutmadan Hrant’ın selamlarını da ileteyim sizlere. Şu an beni dinleyen herkese, bulunduğumuz yer kadar sonsuz selam var. Barış adına, umut adına kardeşlik duygusunu gerekliliği ve yüceliği adına bütün ruhu şadların selamı var size. Bizi unutmayacağınızı biliyoruz, gözümüz arkada kalmayacaktır.

"Hrant'la Ermeni Tahir Elçi ile Kürdüz"

 

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve beraberindeki HDP milletvekilleri, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i, suikastın 9. yıldönümünde anmak üzere Agos Gazetesi önüne geldi. Demirtaş'ı burada bir grup alkış ve ıslıklarla karşıladı.

 

"Bütün kaybettiklerimizin öfkesini haykırmak için geldik"

 

Anmada Hrant'ın Arkadaşları grubu tarafından yapılan konuşmada, " Belki de her 19 Ocak’ta buraya gelip bir kez daha onun diline kulak vermek, onun gözlerine bakmak için buradayız" dendi.

Hrant'ın Arkadaşları tarafından yapılan konuşma şöyle:

Bütün kaybettiklerimizin öfkesini haykırmak için buraya geldik. Birazdan arkadaşımızı anacağız. Onun gözleri, zaten üstümüzde. Belki de her 19 Ocak’ta buraya gelip bir kez daha onun diline kulak vermek, onun gözlerine bakmak için buradayız.

Bu 9 yılda 100 yıllık karanlık, nefret ve kandan beslenerek günden güne büyüdü. 100 yıldır bu topraklarda hüküm süren kötülük Roboski’de, Gezi’de, Soma’da, Suruç’ta, Ankara’da, Sultanahmet’te canlarımızı alan toplu katliamlara dönüştü. Nice canımızı yitirdik, kötülük devam ediyor. Onlarla beraberiz. Kürt ilerinde sivil halka saldırılar sürüyor. Bugün ülkemizde barışı savunanlar, "Çocuklar ölmesin artık" diyenler hedef gösteriliyor. Susturulmaya çalışılıyor. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, akademisyenler, muhalifler yıldırılmaya çalışılıyor. Ve Tahir Elçi’yi yitirdik. 

 

"Dink eşit ve adil bir ülke istediği için hala tehlikeli"

 

Bu sene anma konuşmasını Cumartesi Anneleri/İnsanları adına, 1995 cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Ocak, "Hrant Dink, Ermeni kimliğini savunduğu için, barışın ve kardeşliğin sağaltıcı dilini kullandığı için, özgür, eşit ve adil bir ülke istediği için devlet nezdinde hala tehlikeli bir düşman" diye konuştu.

Ocak'ın konuşmasının tamamı şöyle:

Parev Sevgili Hrant,

Parev acılarda kardeş olduğumuz sevgili Dink Ailesi,

Merhaba Hrant Dink'i "unutturmamak" için katledildiği yerde birleşen tüm yürekler.

Merhaba, bu toprakların  aydınlık insanlar?.

Bugün Hrant Dink'in katledilişinin 9. yılı.

Bu 19 Ocak'ta da yine "Hrant için, adalet için!" diyerek bir aradayız.

Çünkü; faili devlet olan bu cinayetin tüm boyutlarıyla aydınlatılarak adaletin sağlanması 9 yıldır engellenmeye devam ediyor.

Çünkü; Türkiye'de demokrasiyi, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü esas  alan bir siyasi irade yok. Güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği ya da yönlendirdiği suçlarda sanıklar korunurken, mağdurların iddialarının çürütülmesi yönündeki adli ve idari uygulamalar kesintisiz devam ediyor.

Çünkü Hrant Dink, Ermeni kimliğini savunduğu için, barışın ve kardeşliğin sağaltıcı dilini kullandığı için, özgür, eşit ve adil bir ülke istediği için devlet nezdinde hala tehlikeli bir düşman.

Hrant Dink'in katledilmesinden önce  devlet, hükümet, yargı, ana akım medya işbirliğinde yaratılan zehirli atmosfer bugün de toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümü yönünde çaba gösteren herkesi hedef almayı sürdürüyor. Bugün de, tek kimlik dayatmasıyla insanları aynılaştırmak isteyen devlet politikalarına biat etmeyenler, kan mevsiminde yaşatılıyor.

 

"Artık ölülerimizi sayamaz olduk"

 

Öyle bir kan mevsimindeyiz ki, artık ölülerimizi sayamaz olduk. Bebekler gözlerinden, minik çocuklar enselerinden devlet kurşunuyla öldürülüyor. Ölü bedenlerin toprağa verilmesi engelleniyor. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan sokağa çıkma yasaklarında Kürtlerin ölülerinin sokakta çürümesi hepimize izlettiriliyor. Yalanlarla zehirledikleri toplumun bu hukuk dışı, vicdan dışı, insanlık dışı uygulamalara rıza göstermesi isteniyor.

Selam olsun muktedirin yalanları karşısında hakikati söyleyenlere!
Selam olsun hak, hakikat ve adalet için, iktidara "Bu suça ortak olmayacağız" diyenlere!

Yalnız dirilerimizden değil, ölülerimizden de korkuyorlar. Bu yüzden Hrant'ı ve katledilen diğer evlatlarımızı unutmamızı istiyorlar. Bu yüzden Cumartesi Anneleri'ni mezarsızlığa mahkum ediyorlar. Bu yüzden 1915'ten günümüze insanlığa karşı işledikleri tüm suçları inkar ediyorlar. Ölülerimizin hakikatinden korktukları için toplumu, "kurgulanmış resmi hafızanın esiri  yapmak istiyorlar.

Türkiye'yi birbirinin acısına, hakkına, hukukuna yabancılaşmış, toplum olma vasfını kaybetmiş topluluklar ülkesi haline getirmek istiyorlar. Bunun için hak aramamızın kanallarını kapatıyor, barışın toplumsallaşmasını engelliyorlar.

Hrant'ımızı sırtından vurarak Halaskargazi Caddesi üzerinde, Tahir'imizi ensesinden vurarak Dört Ayaklı Minare'nin dibinde yüzükoyun düşürenler, onlarla birlikte, hak mücadelemizi de vurmak istediler. Ama onlara sözümüzdür; hakikatin, adaletin ve barışın egemen olması için yürüttükleri mücadeleyi sürdürmeye devam edeceğiz.

“Ama”sız, “fakat”sız hiçbir ölümü kabullenmeyeceğiz. Israrla silahların susmasını, tüm sorunlarımızın konuşarak çözülmesini isteyeceğiz. İnsan hak ve özgürlüklerinin tanındığı, korunduğu ve geliştirildiği bir durum olarak gördüğümüz barışta ısrar edeceğiz.

Yok sayılan, inkâr edilen, yüzleşilmeyen her suçun bir sonrakini hazırladığının bilinciyle hakikati yaşatacağız.

Halkların onurunu hedefleyen zulüm mekanizmaları karşısında  susmanın, toplumsal bir suç ortaklığı olduğunun bilinciyle  susmayacağız.

Baskı rejimlerinin tüm gücünü saldıkları korku üzerinden var ettiklerinin bilinciyle korkmayacağız!

Bu toprakları insanlık suçluları için korunaklı bir cennet, hak ve özgürlük talep edenler için güvencesiz bir cehenneme dönüştürenlerden hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz. 

Hiç şüphe yok ki bu toprakların kardeşlik ve özgürlük ülkesi olmasını engellemeye çalışanlar kaybedecek, acılarla sınanmış insanlarımız kazanacak; herkes için eşitlik, özgürlük ve barış düşümüz gerçekleşecek.  

Gözaltında kaybedilen evlatlarımız için,

Avukatımız Tahir Elçi için,

Roboski için,

Gezi için,

Suruç için,

Ankara için,

Sur için,

Hrant için,

Hakikat için, adalet için, barış için!