"Kuzeyin Venedik'i" olarak adlandırılan Hollanda'nın turistik Giethoorn köyünde belediye ve polisin Türkiye kökenli Hatice Yılmaz ve 15 yaşındaki oğlunun uzun süredir hedef olduğu ırkçı tacize karşı yeterince adım atmadığı ortaya çıktı.
Savcılık, ırkçı saldırganlık karşısında belediye ve polisin gerekeni yapmadığını kabul ederek, davanın dosyasının yeniden açılacağını bildirdi.
Hollanda'daki kamu yayıncısı NOS'ta yayımlanan haber programı Zembla'ya göre, 2630 nüfuslu köyde yaşayan tek Türkiye kökenli kişiler olan Hatice Yılmaz ve 15 yaşındaki oğlu Yusuf, 2020 yılından bu yana ırkçı saldırıların hedefinde.
Programda yer alan güvenlik kamerası kayıtlarına göre, 14-18 yaş arasındaki bir grup genç, akşamları bekar anne Hatice Yılmaz ve oğlunun yaşadığı evin önüne gelerek "Yabancılar kendi ülkenize defolup gidin", "Kanser Türkler köyümüzden defolun" gibi ırkçı sloganlar atıyor.
Hollandalı gençler, zaman zaman da Hatice Yılmaz'ın otomobiline tekme atarak, aynasını kırıyor.
Leiden Üniversitesi'nden ayrımcılık uzmanı Prof. Dr. Peter Rodrigues'e göre, bunlar inkar edilemeyecek şekilde ayrımcı davranışlar ve ceza gerektiren suçlar.
Ancak Giethoorn köyünün bağlı olduğu Steenwijkerland Belediyesi ile polis, bu konuyu yeterince ciddiye alarak gereken adımı atmadı.
'Yaramaz gençler'
Hatice Yılmaz, birkaç kez polise başvurdu. Ancak polis bütün bu eylemleri, "gençlerin yaramazlığı" olarak değerlendirerek iki kez şikayet başvurusunu geri çevirdi. Zembla programına göre, polis, ırkçılık beyanlarını hafife alarak kanıtları kaybetti ve savcılığı bu konuda bilgilendirmedi.
Yılmaz, Steenwijkerland Belediyesi'ne de iki kez yardım başvurusunda bulundu. Belediye yetkilileri, durumu polis ve gençlik merkezi çalışanlarına ilettiklerini belirterek müdahale etmedi.
Şikayetlerin devam etmesi üzerine polis, ırkçı saldırıda bulunan gençlerle bir görüşme yaptı. Hatice Yılmaz'ın aracının aynasını kırdığını itiraf eden gence uyarı ve 100 euro tazminat cezası verildi.
Polis, yaşananları "gençlerin yaramazlığı" olarak değerlendirmeye devam etti; ırkçılık iddialarını ciddiye almadı. Soruşturma sırasında, ırkçı saldırının kaydedildiği güvenlik kamerası kayıtları da, polis tarafından kaybedildi.
Prof. Dr. Rodrigues'e göre, polis başından beri yanlış değerlendirme içindeydi. Eğer polis, olayın esasına önceden bakmış olsa, Hatice Yılmaz ve oğlunun acı çekmesi önlenebilirdi.
Eski Ayrımcılıkla Mücadele Ajansı (RADAR) Genel Müdürü Cyriel Triesscheijn de, polisin "korkunç şekilde yanlış davrandığını" vurgulayarak, defalarca ayrımcılık yönergelerinin ihlal edildiğini söyledi.
- Hollanda: 'Bir Türk daha eksildi' ifadesi nedeniyle polislere kınama dışında ceza yok
- İnsan hakları örgütlerinden Hollanda'ya "kurumsal ırkçılıkla mücadele" çağrısı
- Yeni Hollanda hükümetinde 2 Türkiye kökenli kadın bakan
Hollanda'da yaklaşık 40 yıldır ayrımcılığa karşı mücadele eden Triesscheijn'e göre, polis, ayrımcılık şikayetlerini dikkate almak ve soruşturma yürütmekle yükümlü.
Eski okul müdüründen anneye suçlama
Doğu Hollanda Savcılığı, cezai açıdan davanın "şimdiye kadarkinden farklı bir yaklaşım gerektirdiğini" kabul etti. Savcılığa göre, bazı şikayet ve belgeler, ayrımcılık görevlisi tarafından göz ardı edildi.
Savcılık, delil yetersizliği nedeniyle kapatılan dava dosyasının yeniden ele alınacağını açıkladı.
Hatice Yılmaz, 10 yıldır yaşadıkları Giethoorn'da oğlu Yusuf'un ilkokuldayken de düzenli ayrımcılık ve zorbalığa uğradığını söyledi. Yılmaz'a göre, şu an ırkçı saldırıda bulunanlardan bir kısmı, oğlunun ilkokuldan arkadaşları.
15 Yaşındaki Yusuf, saldırganların her an geri gelebilecekleri korkusunu yaşıyor.
Anne Yılmaz, bir süre sonra oğlunun kaydını başka bir ilkokula almış. Eski okulun müdürü, haber programı Zembla'ya verdiği yazılı yanıtta, Yusuf'un zorbalığa uğradığını kabul ederek, "Ama bunda kesinlikle annenin tavrının da rolü vardı" dedi.
"Biraz ateşli görünebilirim ama sınırlarımı biliyorum" diyen Hatice Yılmaz ise, yetkililere olan güvenlerini kaybettiklerini ve yakında başka bir yere taşınacaklarını söyledi.