Gündem

Hollanda ile kriz İngiliz basınında: Kazananlar Wilders ve Erdoğan

"Soğuk Savaş'ın en sert dönemlerindeki Sovyetler Birliği bile bir Batı ülkesine böyle davranmamıştı"

13 Mart 2017 11:20

Türkiye ile Hollanda arasında artan diplomatik gerilim İngiliz basınında da geniş yer buldu.

Times gazetesi, "Öfkeli Türkler Hollanda'yı intikamla tehdit ediyor" başlığını kullanırken Mike Corder imzalı haberde "Bazı Avrupa uluslarının Erdoğan'ın yavaş yavaş de-facto diktatörlüğe ilerlediğini düşünmesinin" Türk bakanların Avrupa'daki referandum kampanyası planlarını engellediği aktarıldı.

The Daily Telegraph gazetesinin dünya haberleri sayfasının manşetinde ise "Erdoğan: 'Faşist' Hollanda ziyareti engellemenin bedelini ödeyecek" başlığı yer aldı.

Venetia Rainey ve Rory Mullholland imzalı haberde Hollandalı aşırı sağcı siyaetçi Geert Wilders'in Rotterdam'daki mitingin iptal edilmesi için haftalardır çağrı yaptığı hatırlatılırken, mitingin iptal edilmesinin Wilders'in hanesine yazıldığı belirtildi.

Wilders'in Twitter'daki "Hollanda'da beşinci kol faaliyeti yürütülüyor ve bu yok edilmeli. Eğer başka ülkeye ait hissediyorsanız oraya gidin" paylaşımına yer veren gazete Fransa'nın sağduyu çağrısı yaptığını yazdı.

Gazeteye konuşan Clingendael düşünce kuruluşundan Kees Elenbaas, hafta sonu Hollanda'da yaşananlarda Geert Wilders'in büyük payı olduğunu söyledi.

Gazetenin konuyla ilgili yazdığı editöryal makalede ise şu ifadeler yer aldı:

"Hollanda'da Çarşamba günü gerçekleşecek genel seçim Avrupa'da yükseldiği düşünülen popülizmin bu yılki ilk testi olacak. Tartışmalı figür Geert Wilders'in liderliğinde göç karşıtı Özgürlük Partisi'nin seçimi birinci sırada bitirmesi bekleniyor. Fakat diğer partilerin Wilders ile koalisyon yapmayı reddetmesi nedeniyle parti büyük ihtimalle koalisyonda yer alamayacak.

"Bu durum Hollanda'nın ihtiyaç duymadığı yeni bir seçim tetikleyebilir. Mevcut seçim kampanyası Avrupa liberalizminin kalesi olan ülkede göçün etkileri hakkındaki tartışmalar nedeniyle büyük kutuplaşmalara yol açtı. Böyle bir anda ülkenin en son ihtiyaç duyduğu şey ise Türk siyasetinin müdahalesi nedeniyle bu gerilimin alevlendirilmesiydi.

"Erdoğan'ın Hollanda'yı Nazilere benzetmesi, kutuplaşmayı artırmayı hedefleyen hesaplanmış bir adımdı.

"Hollanda'nın tepkisi Erdoğan'ın işine yaradı. Erdoğan ülkesinde hükümeti eleştiren basın organlarını kapatması ve geçen yılki başarısız darbenin ardından muhalifleri tutuklaması nedeniyle eleştiriliyordu. Şimdi ülkesindeki baskıcı politikalarını savunurken Avrupa'da ifade özgürlüğüne getirilen engellerden bahsetme imkanına kavuştu.

"Bir diğer kazanan ise Wilders oldu. Protestolar ve polisle Türk göstericiler arasında çıkan çatışmalar kendisinin göç karşıtı söylemine hizmet etti. Bu iki popülistin kendi çıkarları için birbirlerini alaycı bir şekilde kullanmasını izlemek hiç hoş değil.

"Erdoğan Avrupa siyasetine karışmamalı."

Meseleyi başyazısında işleyen The Times gazetesi ise Türkiye ve Hollanda arasındaki gerilimin hakaretlerin edildiği bir noktaya geldiğini yazdı. Bruno Waterfield ve Adam Sage imzalı makalede "Hollanda'daki genel seçimde aşırı sağın yükselişi ana akım partilerin manevralarıyla engellenemez" ifadeleri yer aldı:

"Muhafazakar Hollanda Başbakanı Mark Rutte, seçime birkaç gün kala aşırı sağcı Geert Wilders'e olan desteği dağıtmayı hedefliyordu. İki siyasetçinin partileri başa baş bir yarış içinde.

"Üzücü bir şekilde, Türklere sert davranabileceğini göstermek isteyen Rutte, dikkatsizce hamlesi nedeniyle Wilders'in kampanyalarına itibar sağlamış oldu."

Gazetenin muhabirlerinden Hannah Lucinda Smith de "Avrupa'daki Türkler Erdoğan'ın zaferi için önemli" başlıklı yazısında referandumun "94 yıllık Türkiye tarihindeki en büyük devrimi" gerçekleştirmeyi amaçladığını söyledi:

"Avrupa'ya gelen pek çok Türk, 20. yüzyılın ikinci yarısında bugün Erdoğan'ın partisinin kalesi olan yoksul ve tutucu bölgelerden geldi. Çoğu yaşadıkları ülkeye entegre olmadı ve Türkiye modernleşirken eski geleneklerine devam ettiler.

"İronik bir şekilde Türkiye yasalarına göre siyasetçilerin yurtdışında propaganda yapması yasak. Ama çoğu parti bu yasaya uymuyor."

The Times'a konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi'nden Uluslararası İlişkiler Profesörü Gülnur Aybet ise Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerinin yakın zamanda düşüneceğini düşünmediğini söyledi:
"Soğuk Savaş'ın en sert dönemlerindeki Sovyetler Birliği bile bir Batı ülkesine böyle davranmamıştı"

The Guardian gazetesi gelişmelere dünya sayfasının manşetinde geniş yer ayırırken "Erdoğan Hollanda ile yaşanan gerilimde baskıyı artıyor" başlığını kullandı.

Gordon Darroch imzalı makalede Rotterdam'da yaşanan olaylarda 16 kişinin gözaltına alındığı, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Hollanda'yı "faşizmin başkenti" olarak tanımladığı aktarıldı:

"Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya dün bir basın toplantısı düzenleyerek maruz kaldığı muameleyi aktardı.

"Fakat Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders Kaya'nın anlattıklarının doğru olmadığını söyledi ve Kaya'nın sınır dışı edilmediğini vurguladı.

"Koenders Kaya'yı Almanya sınırına götürmenin Türk hükümeti ve AB'nın dış politika lideri Federica Mogherini ile görüşerek alındığını belirtti, 'Çok talihsiz bir olay. Gelmemesi gerekiyordu ve bunu biliyordu' dedi."

Financial Times gazetesinin dünya haberleri sayfasının manşetinde de "Erdoğan'ın Hollanda'yı Nazilere benzetmesi Avrupa'da tepki yarattı" başlığı vardı.

Mehul Srivastava ve Duncan Robinson imzalı makalede "Erdoğan'a sadık Türklerin Hollanda'dan gönderilmesini savunan Wilders'in önünü kesmek isteyen Başbakan Rutte'nin Türk bakanların mitingini yasakladığı aktarıldı.

Yaşananlar nedeniyle seçimlerin son günlerine ülkedeki Müslüman azınlık hakkındaki tartışmaların damga vuracağının savunulduğu yazıda şu ifadeler yer aldı:

"Hollanda polisinin protestoculara saldırdığı görüntülerin kesintisiz bir şekilde televizyonlardan yayınlandığı Türkiye'de bu kriz Erdoğan'ın referandum kampanyası için bir lütuf oldu.

"Hollanda hükümetinin hamlesini değerlendiren Erdoğan'ın partisi, Batı liderlerini ikiyüzlülükle suçlamaya başladı."

Gazeteye konuşan Economist Intelligence Unit analisti Pepijn Bergsen'e göre tüm muhalefetin Başbakan Rutte'nin sert adımlarını desteklemesi, Geert Wilders'in tek başına bundan kazançlı çıkmasının önüne geçebilir.