Gündem

Hıncal Uluç'tan Bakan Soylu'ya destek: Dilerim polisleriniz mesajlarını almışlardır...

"Çocuklarımızın geleceğini garantiye almanın, onları her sabah okula güvenle göndermenin yolu budur"

07 Ocak 2018 19:39

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "Uyuşturucu satıcılarının ayaklarını kırın, suçu bana atın” açıklamasına destek verdi. Uyuşturucu satıcılarıyla ilgili sözleri sebebiyle Soylu’yu tebrik eden Uluç, "Dilerim polisleriniz, mesajlarını almışlar ve o alçakların bacaklarını kırmaya başlamışlardır, bile!." dedi.

"Bakan Soylu'yu en ağır sözcüklerle suçlayan siyasi ve gazeteci dostlarıma soruyorum, biri bana cevap versin” ifadelerini kullanan Uluç, İçişleri Bakanı’nın tepki çeken sözlerinin uyuşturucuyla mücadeledeki 'kararlılığı’ gösterdiğini savundu. Sabah yazarı, "Bakan Soylu'nun abartmış olduğunu bile söylemem.. 'Lafı amacını aşmış' hiç demem. 'Okul önünde zehir satanın bacakları da, kafası da kırılacaktır. Çocuklarımızın geleceğini garantiye almanın, onları her sabah okula güvenle göndermenin yolu budur’ derim” diye ekledi. 

Uluç’un Sabah gazetesinde yayınlanan bugünkü (7 Ocak) yazısı şöyle:

İçişleri Bakanı'nın okul önlerinde zehir satan torbacılarla ilgili "Kırın bacaklarını" deyişi, bazı kesimlerde kıyameti kopardı..

Türkçenin mecaz anlamında en çok kullanılan lafı nerelere çekildi, inanamadım.

Çocukken babamdan günde kaç kez "Bacaklarınızı kırarım" lafını duyardık.. En basiti "Annenizin sözünü dinlemezseniz bacaklarınızı kırarım" olurdu..

Dilimizde kaç örnek var, böyle mecazi kullanılan.. Mücadelede kararlılık ifade eden..

"Kökünü kazımak" mesela!. Hem de nasıl "Yok etmek" anlamına..

Kaldı ki, hem de İçişleri Bakanı'nın sözünü ettiği konuda, yarı gerçek de olabilir, laf..

Nasıl mı?.

Şimdi, Bakan Soylu'yu en ağır sözcüklerle suçlayan siyasi ve gazeteci dostlarıma soruyorum.. Biri bana cevap versin.

12 yaşındaki oğlunu almak için okula yürüyorsun. Yaklaşırken bakıyorsun, oğlunun yanında birisi, elindeki minik paketi çocuğa veriyor ve ondan aldığı parayı cebine atıyor..

Ne sattığı belli değil mi?.

Ne yaparsın?. Oğlunu zehirleyen, belki de hayatını kaydıracak o adamı, o an ne yaparsın?.

Sakın "Cebimden telefonumu çıkarır, resmini çeker, mahallenin karakoluna giderim" falan diye saçmalama bana..

Panter gibi üzerine atlarsın.. Sen 60, herif 120 kilo da olsa, aldırmaz, düşünmez saldırırsın değil mi?.

Diyelim arabanızdasınız. Yanınızda da milli araba silahı beyzbol sopası var?. Bacağını geçin, kafasını kırmaz mısın, herifin?.

Şimdi bu duygulara, en yüksek, en sorumlu mevkiden tercüman olan insana kızmamız mı, teşekkür edip, desteklememiz mi gerekir, iyi düşünsün herkes?.

Bakın ben daha ortaokuldaydım, okul civarındaki torbacıları ilk gördüğümde.. Hâlâ varlar, hâlâ oralardalar.. Sayıları daha da arttı.. Köklerini kazıyamadık.. Bacaklarını kıramadık..

Çocuklarımız bizim, ülkemizin en büyük serveti, yarınları değil mi?. Peki dünyayı saran o büyük uyuşturucu pazarı, çocuklarımızı tehdit etmiyor mu?.

Onları okul önünde çok ucuz fiyatlarla alıştırıp, bağımlı yaptıktan sonra fiyatı artırmıyorlar mı?. Çocuk parayı bulmak için önce evden hırsızlığa başlamıyor ya da torbacının teklifini kabul edip, kendisine bir paket için beş paketi arkadaşlarına satmaya başlamıyor mu?.

Ottan, yani esrardan başlayıp, giderek çok daha ağırlarına, eroine kadar sürüklenmiyor mu?. Evden kaçıp sokaklarda sürünmüyor, sonra bir sokak köşesinde ölü bulunmuyor mu?.

Masal mı anlatıyorum?. Örneklere, hemen her gün gazetelerde rastlamıyor muyuz?.

Bu korkunç çetelerle nasıl mücadele edeceğiz, peki?.

El ele vererek..

Aileler sorumlu olacak.. Okullar sorumlu olacak.. Polis, Emniyet, Vilayet sorumlu olacak.. İçişleri Bakanlığı sorumlu olacak.. Muhalifi, iktidarı, bütün Meclis sorumlu olacak.. Dördüncü güç medya sorumlu olacak..

Konu çocuklarımız, konu uyuşturucu olunca "Bana ne" diyen kişi olur mu?. Olursa ona ne deriz?.

İçişleri Bakanı, hem de nasıl kararlılık ifade eden "Uyuşturucu satıcılarının bacaklarını kıracağız, kökünü kazıyacağız" sözleri etrafında toplanmamız gerekirken "Bu lafı nasıl edersin" diye adeta, okul önünde hem de çocuklara zehir satan o rezil, o alçak, o hain, o teröristten de bin beter mahlukun güya haklarını savunmaya kalkar edasıyla iktidara vurma çabasına girişmek ne oluyor?. Çocuklarımızın "Yaşam" hakları mı, yoksa o rezil, o alçak, o hain adamların ki mi, öncelikli ha?. Konu kendi çocuğunuz. Şimdi söyleyin bakayım?.

Bakan Soylu'nun abartmış olduğunu bile söylemem.. "Lafı amacını aşmış" hiç demem..

"Okul önünde zehir satanın bacakları da, kafası da kırılacaktır. Çocuklarımızın geleceğini garantiye almanın, onları her sabah okula güvenle göndermenin yolu budur" derim. 

Bravo Süleyman Soylu Bakanım!.

Dilerim polisleriniz, mesajlarını almışlar ve o alçakların bacaklarını kırmaya başlamışlardır, bile!.

Uyuşturucu mafyası, insan değildir ki, İnsan Hakları olsun!.